|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu yazı yayınlandığında, gelişmelerin gerisinde kalmış olabilir. Çünkü, dün, BM Güvenlik Konseyi, İsrail'in görev yapmasını engellediği BM heyetinin akıbetini görüşmek üzere, bu yazı yazıldıktan saatler sonra toplanacaktı. Aynı şekilde, dün gece itibarıyla, Ramallah'ta Yasir Arafat'ın karargahı önünde 29 Mart'tan beri süren kuşatmanın kaldırılacağı haberleri geliyordu. İki konu birbiriyle irtibatlı. 'Ayrıntılar' açısından yazı geri kalma tehlikesi içerse de, üzerinde duracağamız 'esaslar' olacağı için; 'önemli' birkaç noktaya işaret etmemize engel teşkil etmeyecek. Önce, BM ile İsrail'i karşı karşıya getiren gelişmeler. Konu, malum: Cenin. Daha doğrusu, 'Cenin'de katliam' iddiaları üzerine Birleşmiş Milletler'in, bunu tahkik etmek üzere, uluslararası şahsiyetlerden oluşan bir 'komisyon'u Cenin'e gönderme kararı alması ve İsrail'in buna karşı durması. Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Ahtisaari başkanlığındaki üç kişilik komisyon, Cenevre'den Cenin'e bir türlü yola çıkamadı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, bunun üzerine, komisyonun ebediyen Cenevre'de İsrail'in keyfini beklemekle vakit geçiremeyeceğini ve komisyonu dağıtabileceğini açıkladı. Burada, BM'nin İsrail direnmesi karşısında yelkenleri suya indirdiği hükmüne varmak gibi bir yanlışa düşmemek gerekiyor. Zira, komisyonun dağıtılma ihtimali, daha önemli bir işlev görecek ve İsrail'in kolay kolay karşı çıkamayacağı bir başka komisyona dönüşebilir. Son haftalarda İsrail'i bir hayli rahatsız etmiş olan Kofi Annan, aslında, İsrail'e baskı uyguluyor. Konunun biraz gerisine gidelim: Kofi Annan'ın oluşturduğu komisyon, İngilizcesi ile 'fact-finding mission'u yerine getirmek ile yükümlü idi. 'Fact-finding mission', yani 'gerçekleri yerinde görme işlevi'... İsrail, önce, Cenin'de olup-bitenin askeri ve terörle mücadele veçheleri olduğunu ileri sürerek, komisyonun yapısına itiraz etti. Bunun üzerine, isteği yerine getirildi. Komisyonda, bir Amerikalı emekli general, William Nash de görevli. Nash, Vietnam Savaşı'na ve 1991 Irak Savaşı'na aktif biçimde katılmış bir asker. Ama, 'savaş ahlakı' ve 'savaş suçları' konusunda titizliği ile tanınan birisi. Bu kez, İsrail, komisyonun Cenin'e gitmesine geçit vermek için yeni şartlar ileri sürdü. Buna göre, komisyonun görüşme yapacağı İsrailli subayları, İsrail belirleyecek ve ayrıca komisyonun bulgularının 'savaş suçları mahkemesi'ne gidecek bir sürece yol açmayacağına ilişkin kendisine güvence verilecekti. Yani, İsrail, başta Cenin harekatını yürütmüş kolordu komutanı olmak üzere, kimi yetkililerin 'savaş suçu' işlemiş olmasından ve Cenin işinin başına çorap örebileceğinden endişeli. Çorap sökülmeye başladı mı, tepeye kadar gidebilir ve İsrail'in başına gerçekten çorap örülebilir. Haftalardır, 'Sharon'un yeri Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'nde Miloşeviç'in yanıdır' ve 'Cenin, İsrail'in başını çok ağrıtacak. Holocaust'un kendisine sağladığı ahlaki üstünlüğün avantajını ortadan kaldıracak bir katliam ortaya çıkacak' diye boşuna yazmadık. Şimdi gelinen noktada 'gerçekleri yerinde görme işlevi' yani 'fact-finding mission' bile yerine getirilemiyorsa; BM'nin bir 'inquiry commision' yani yetkileri çok daha geniş olan bir 'soruşturma komisyonu' oluşturması söz konusu. Gerek İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, gerekse eski bakan Şlomo Ben-Ami, İsrail'in buna karşı çıkmasının çok zor olacağını; Amerika'nın da BM'nin bu girişimine direnemeyebileceğini bildiriyorlar ve bu yüzden İsrail'in 'gelecekteki imajı' bakımından çok kaygılılar. Bu noktada, Amerika'nın çok ilginç bir konumu söz konusu. Yayılan söylentilere göre, Amerika, Yasir Arafat'ın Ramallah'taki karargahının kuşatılmasının kaldırılması karşılığında, 'Cenin katliamı'nın örtbas edilmesine ilişkin el altından bir 'pazarlık' yapmış. Amerika'nın bulduğu 'formül', İsrail Turizm Bakanı Rehavam Zeevi'yi öldürmekten Filistin mahkemesinin 18 yıla mahkum ettiği, Arafat'ın karargahında bulunan 6 kişinin Eriha'da bir cezaevine nakledilmesi ve arka kapıdan serbest bırakılmamalarını garanti altına almak için Amerikan ve İngiliz görevlilerin Eriha Cezaevi'nde nöbete girmeleri karşılığında, Arafat'ın 'esir' durumunun sona erdirilmesi. Ariel Sharon, başından beri, söz konusu 6 kişinin İsrail'e teslim edilmesi şartını ortaya koyuyor ve bu yerine getirilmedikçe, Arafat'ın 'esir' durumunun devam edeceğini vurguluyordu. Bu durumda, 'geri basmış' ve 'Amerikan formülü' karşısında 'tükürdüğünü yalamış' oluyor. Suudi Arabistan Veliahdı Abdullah, Arafat konusunda, 'petrol lobisi'nin de (bu arada baba Bush'un) baskısıyla, Amerika Başkanı George W.Bush'un, Başkan Bush da; aynı konuda Sharon'un bileğini büktü. Ancak, George W.Bush'un 'kendi içinden' diğer bileğini büken Amerikan Yahudi lobisi ve ondan daha önemlisi Cumhuriyetçi Parti'nin aşırı sağ kanadında yer alan köktendinci Hristiyanlar var. Özellikle bu ikinciler, Kutsal Kitap'a dayandırdıkları 'tefsir'leri ile, İsrail'den daha İsrailci ve Bush üzerinde Yahudi lobisinden dahi daha etkililer. Onların 'pazarlık kozu' ise 'Cenin katliamı'nın hasıraltı edilmesi. Yani, Ortadoğu'da 'savaş ve barış' tam anlamıyla bir 'Arap saçı'na dönmüş durumda. Bu arada, 'serbest kalmış' bir Arafat'ın 'rehin durumdaki' bir Arafat kadar –paradoksal ama öyle- 'geniş manevra alanı' olmayacak. Arafat, son bir aydaki kadar bir 'cazibe merkezi' olmaktan çıkabilir. Arafat'ın zaman geçirmeden 'bağımsız Filistin devleti'ne giden yolu açacak 'barış müzakereleri'nde 'barış partneri' olarak masaya oturması gerekiyor. İsrail, bu yola girebilecek mi? Çok şüpheli. Ne var ki, hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği husus, mevcut 'diplomatik iklim'de barış müzakereleri süratle başlamaz ise, 'şiddetin iki ay içinde misliyle bölgeye geri döneceği'... Bu arada, Arafat'ın serbest kalması, 'Cenin katliamı'nın hasıraltı edilmesi karşılığı, yani bir 'pazarlık sonucu' olsa bile, kendiliğinden hareket eden 'dinamikler' işin peşinin bırakılmayacağını, 'Cenin katliamı'nın İsrail'in boynuna dolanmış bir 'ahlaki ip' olarak kalabileceğini gösteriyor. Ortadoğu, önümüzdeki haftalar ve aylarda, tüm dünya dengelerini (bu arada şiddetin misliyle geri dönmesi halinde, Türkiye'nin de iç politika iklimini) etkileyecek ve hatta belirleyecek alan olmaya devam edecek...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |