|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
'Dediğim dedik'çilik bizde genel bir haslettir. En başta devlet, yanlış da olsa her dediğinin yapılmasını ister. Ne kimseye birşey sorulur, ne de kimsenin fikrine değer verilir. Hatta, sırf bu nedenle, yanlış olduğu bilinse bile, bu 'dediğim dedik'çilik anlayışından dönülmez. İktidar hırsı, yolsuzluk, çıkarcılık, avantacılık, kötü niyet vesaire, bilinçli yaklaşımları bir kenera bırakalım. Hemen herkes, devletin, "Ben devletim, benim yanlış yapmam söz konusu olamaz" dediği, yanlış ve hem ülkeye hem de bu ülkede yaşayan insanlara zarar veren onlarca kararını, eylemini bir çırpıda sayabilir. Bir de yanlış olduğu ve o yanlış hesabın, 'Bağdat'tan döneceği' biline biline sırf bu inat uğruna yanlışlarda israr edilmesi durumu vardır. Birincisi, devletin ve devleti yönetenlerin, kendilerini herkesten büyük gören, tepeden bakan, buyurgan ve despot tavrıyla ilgilidir. Bu anlayış, danışmaya, özgür eleştiriye, bağımsız fikre, hoşgörüye ve denetime kapalıdır. Bu baskıcı, tepeden inmeci, antidemokratik ve tahakkümcü devlet anlayışıdır. İkincisi, yani bir inat uğruna yanlışlardan dönülmemesi durumu ise, korkular ve kuşkularla ilgilidir. Bu paranoyak bir ruh halini yansıtır. Sağlıklı bir durum değildir yani… Bir örnek vermek gerekirse tamı tamına şudur: Benim, Bahar Öcal Düzgören'le birlikte yazdığım, Gökova santralıyla ilgili kitaba bir önsöz yazan, rahmetli gazeteci arkadaşım Teoman Erel o yazısında ilginç bir anektot anlatır. O yıllarda, bu 'dediğim dedik'çilik hastalığına tutulmuş ve illa da "Gökova'ya termik santral kuracağım" diye israr eden rahmetli Turgut Özal'la gittikleri Gökova'da, DSİ'de görevli bir mühendis Erel'e şunları söyler: "Devlet burada baraj yapılmayacağını bilmez mi Teoman bey? Ama bu karardan dönmezler, dönemezler. Devlet, 'biz yanlış yaptık' der mi? Sonra yol olur. Devletin bu türden bir iş yapması zor olur." Temel felsefe bu işte. Ya yol olursa? Devlet yanlış yapar. Hem bu anlayış olduğu için hem bu anlayışa karşı çıkılamadığı için hem de bu anlayış nedeniyle uğranılan zararlardan kimse sorumlu tutulamadığı için sık sık yanlış yapar. Hatta yanlışları sevaplarından fazla olur. Kimsenin rahatça 'bu yanlıştır' diyemediği, dese de ya mahkemeyi boyladığı ya da kaale alınmadığı bir ülkede, devlet, devleti yönetenler niye fütursuzca yanlış yapmasınlar? Gökova yanlışına dönersek. Gökova santrali inşaatı, bütün çevreci itirazlara, karşı çıkışlara, mahkeme kararlarına rağmen bitirildi. Mahkeme kararlarına göre elektrik üretimine geçmesi mümkün değil. Yani yapıldı, ama santral olarak kullanılamayan devasa bir tesis olarak –beton yığını olarak– duruyor. Mahkeme kararlarını ve kanunları dilediği gibi anlayan ve uygulayan devlet, bu 'yanlış'ını, elektrik enerjisi sıkıntısı çekildiği dönemlerde yararlanabilmek amacıyla elinin altında tutuyor. "Yol olur" anlayışıyla Gökova Körfezi'ne dökülen milyar dolarları hiç hatırlayanınız var mı? (Tabii o milyar dolarların, aslında sadece denize değil, birilerinin ceplerine döküldüğünü biliyoruz ama, şimdi konumuz o değil!..) Böyle bir sürü 'yanlış iş' var bu memlekette. Peki sorumluları nerede? Hiç hesap veren, bu yanlışlardan dolayı bir bedel ödeyen yönetici ya da politikacı gördünüz mü hiç? Zararın ve bedelin muhakkak maddi olması gerekmez. Topluma ve insanlara verilen zararların maddi değeri ise hesaplanamaz. Sözü, hükümetin işbaşına geldiğinden bu yana Meclis'e getirdiği ve adına anayasa değişliği, yasa, karar denilen dayatmalara getirmek istiyorum. Bu dayatmaların genel olarak kaynağını ve nedenlerini biliyoruz. Hükümet, kendisini işbaşına getiren (MGK gibi) ve ayakta tutan (IMF, Dünya Bankası ve büyük medya gibi) güç odaklarının dayatmalarını ve taleplerini Meclis'e getirip, ölümüne bunların kanunlaşması için uğraşıyor. Yanlışmış, Çankaya'dan ya da 'Bağdat'tan döner'miş umurunda bile değil. İşte Af Yasası, işte RTÜK Yasası… Ve diğerleri… Bu dayatmaları, liderler tarafından rehin alınmış bu Meclis'ten geçirseniz ne olur, geçirmeseniz ne farkeder? Geçirilen metinler, 'niyet' değil birer 'diyet' mektubudur. Yapılan işler yanlıştır ve yanlış hesaplar da bir gün mutlaka, ama mutlaka biryerlerden dönerler… Farklı, özgür ve bağımsız fikirler, şartlar ne olursa olsun kendilerine bir 'yol' bulur ulaşacakları yere ulaşırlar. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |