T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gazete ormanı tüketecek

Geçtiğimiz yüzyılın başlarında bilim adamlarının belli başlı kaygılarından biri de, basılı ürünlerin (kitap, gazete vb) çoğalması yüzünden harcanacak kâğıt dolayısıyla ormanların tükeneceğine ilişkin kanaat idi. Öyle ya, nerdeyse geometrik diziyle çoğalan basılı ürüne kâğıt yetiştirebilmek için, aritmetik diziyle bile çoğalmayan ormanların, bu hesapça kısa sürede tükenmesi beklenmeliydi! Bu yüzden alternatif iktisadî kaynakların aranması ve bulunması gerekiyordu. Nitekim o sıralarda yazdığı ve Türkçeye 1957 yılında çevrilmiş bir kitabında Bertrand Russell şöyle diyordu: "Tabiî maddelere olan ihtiyacı daha basit bir çağdan tevarüs ettik. Bu ihtiyaç kimyanın terakkisi ile her halde azalacaktır. Suni ipeğin şimdi tabiî ipeğin yerini tutması gibi, sentetik kauçuk pek yakın gelecekte tabiî kauçuğun yerini her halde tutacaktır. Suni kereste, henüz ticarî bir gaye ile olmasa bile, daha şimdiden yapılabiliyor. Fakat gazetelerin fazlalaşması neticesi ormanların yakında tükenmesi kâğıt imali için odun hamurundan başka maddeler kullanılmasını zaruri kılacaktır; meğer ki haberleri radyodan dinlemek itiyadı insanları yazılı lafları gündelik heyecan ve alâka kaynağı saymaktan vazgeçirsin." (İlimden Beklediklerimiz, 1957, s. 112).

Russell'ın dile getirdiği, aslında Batı kollektif zihniyetinin ürünü olan söz konusu kaygı, aynı zihniyetin "ilerlemeci" tarih, "ilerlemeci" bilim anlayışının doğal sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu telakki tarzı, tarihin, ilmin, toplumun doğrusal (linear) bir çizgide durmadan ilerleyeceğini, aynı doğrultuda merhale katedeceğini ileri sürer. Şöyle ki, bir kere gazete ortaya çıktı mı, bunu başka gazeteler mutlaka izler. Sonu gelmez gazete tüketimi için, sonu gelmez odun (selüloz) ihtiyacı ortaya çıkar. İktisadî kaynakların sınırlı olmasına karşılık insanların ihtiyacına sınır yoktur. Bu telakki tarzı içinde tabiî kaynakların kısa sürede tükenmesi mukadderdir.

Batı sömürgeciliğinin çeşitli sebepleri arasında, temel etkenlerden biri de, onun bu "ilerlemeci" telakki tarzıdır. Bu ilerlemeci telakki tarzı, yani insanların hep bir yönde ilerlemesinin mukadder olmasına rağmen onların iktisadî imkânlarının kısıtlı bulunuşu, karşımıza aç gözlü veya gözü doymaz insan tipini çıkartıyor. Bu insan tipi yalnızca başkalarına karşı değil, aynı zamanda kendi içinde ve kendi aralarında da, hasis ve gözü doymaz bir tutumu yaşama tarzı olarak şiar ediniyor. Halen Orta Doğu'daki çekişmelerin, kaynaşmanın, zulmün, terörün dibinde, bir yandan bu bölgedeki zenginliği kendi aralarında paylaşamamanın yarışını görürken; bir yandan da bu kaynaklar üzerinde tek başına hakim olma ihtirasının mevcudiyetini görürsek hata mı işleriz?

Russell, tabiî odun yerine suni odun kullanılabileceğini öngörürken, aslında "ilerlemeci" telakki tarzından vazgeçmiş olmuyor. Bilakis, söz konusu "ilerlemeci" telakki tarzının ortaya çıkardığı bir açmazın çözümünü, gene aynı telakki tarzı içinde öngörülebilecek bir çarede arıyor. Batıya özgü bu telakki tarzının değişeceğini beklemek veya onu değiştirmeye çalışmak boşunadır ve abestir. Ama kendimize mahsus telakki tarzımızı hayata hakim kılmaya çalışmak elimizdedir.


2 Mayıs 2002
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED