T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

A K T Ü E L

Ferah bir dünyanın kapıları

Genellikle yüksek bir duvarın sokaktan ayırdığı, dışa kapalı, fakat o ölçüde içe doğru özgür ve özgün bir mimari anlayışı yansıtan Bitlis evleri, insana açılan ferah bir dünyanın kapıları gibidir.Yazık ki bu güzide eserlerin bir çoğu ya kaderine terkedilmiş, ya da tamamen yıkılıp kaybolmuş...

Anadolu'nun her yerleşim bölgesindeki evler o bölgenin iklim, kültür ve coğrafik özelliklerine göre yapılanmıştır. Bu yüzden Safranbolu'daki evler Erzurum'daki evlere, Trabzon'daki evler Harran'daki evlere benzemez. Ancak kentleşme planları ile birlikte artık yörenin özelliklerini yansıtan evler birer birer yıkılıyor yerine yurdun bir ucundan diğerine aynı tip ve özelliklerde apartmanlar dikiliyor. İşte bu makus kaderi paylaşan kentlerden birisi de Bitlis..

Son yıllarda hızla dokusu değişen ve bir bir yıkılan Bitlis evleriyle ilgili Yardımcı Doç. Dr. Yüksel Sayan ve Şehabettin Öztürk bölgeye giderek bir araştırma yaptı. Bu araştırma geçtiğimiz günlerde "Bitlis Evleri" başlığıyla kitaplaştırıldı.

Bitlis evleriyle ilgili böyle bir çalışmayı neden yaptıklarını kitabın önsözünde Yard. Doç. Dr. Yüksel Sayan ve Şehabettin Öztürk şöyle açıklıyorlar: "Bitlis yakın zamana kadar önemli ölçüde tarihi dokusunu koruyan, başka bir deyişle ayakta kalabilen bir kent iken, ne yazıkki son yıllarda hızlı bir değişimle karşı karşıya kalmıştır. Sürekli yıkılma ve tadilata maruz kalan eski evler bunların başında gelmektedir. Yöre halkının sanat ve yaşama zevkinden derin izler taşıyan evler, öyle görünüyorki ciddi ve tutarlı önlemler alınmazsa, çok geçmeden tümüyle yok olup gideceklerdir. Hiçbir zaman temenni etmediğimiz bu durum gerçekleşirse, Anadolu'nun o kaybettiğimiz eski kentleri gibi Bitlis'i de yitirmiş olacağız."

Bir zümrüt hazinesi gibi

İlk çağlardan beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri arasında yegane geçit ve konaklama yeri olarak tarihi öneme sahip olan Bitlis, bugün belki yeterince farkında olmadığımız "müze kent" niteliğinde bir zümrüt hazinesi.

Kentin geleneksel mimari dokusunu oluşturan çok sayıda cami, medrese, han, hamam gibi eski mimari, anıtın yanında mahallelere dağılmış haldeki eski evler de elbette bu değerli hazinenin birer parçaları. Kıvrılarak uzanan dar ve derin bir vadide günün her saati toprağın rengini alarak adeta doğayla bütünleşen Bitlis kent yerleşiminde bugün de her şeye rağmen kimlikli bir mimari kendisini hissettiriyor.

YAPI TAŞLARI: İNANÇ KÜLTÜR VE GELENEK

Bitlis evlerinin oluşmasında inanç, gelenek, kültür, tarih, ekonomi, topoğrafya ve coğrafi şartların önemli olduğunu bu araştırmaların sonucunda tespit ettiklerini ifade eden Sayan ve Öztürk, "Zira coğrafi şartlar, topoğrafya, ailenin ekonomik yapısı ve ihtiyaçları Bitlis evlerinin plan şekillerinin belirlenmesinde başlıca rolü oynamışlardır" dedi.

 
Yeni ilaçların yüzde 20'si Rus ruleti gibi
ABD'de yapılan bir araştırmada, yeni onaylanan ilaçların yüzde 20'sinin insan hayatını tehdit edici yan etkileri olduğu bildirildi.
DEDESİ GİBİ ATLANTİK'İ TEK BAŞINA GEÇTİ
Atlantik'i tek başına geçen ilk pilot olan Amerikalı Charles Lindbergh'in torunu Erik Lindbergh, dedesinin tarihi olayını tekrarladı. 37 yaşındaki Lindbergh, Lancair Columbia 300 tipi uçağıyla New-York-Paris arasını 17 saatte kat etti. Torun Lindbergh'in önceki gün TSİ 19.15'te New York'tan havalanan uçağı, dün TSİ 12.30'da Paris'in dışındaki Le Bourget havaalanına indi. Charles Lindbergh'in 20-21 Mayıs 1927'deki New York-Paris yolculuğu 33.5 saat sürmüştü. İlaç tedavisi olmadan önce 15 yıl romatizmal kireçlenme nedeniyle hareket zorluğu çeken Lindbergh'in, uçuşunu, dedesinin tarihi yolculuğunun 75. yıldönümünün yanı sıra bu hastalığa dikkat çekmek için yaptığı bildirildi.
'BİYOLOJİK UYKU SAATİNE' DİKKAT
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı, eş seçiminde çiftin yatış ve kalkış saatlerini ayarlayan biyolojik uyku saatindeki uyumun önemli olduğunu söyledi. Uyku alışkanlıklarındaki olumsuz değişikliklerin, bireylerin gün içindeki aktivitelerini olumsuz etkileyeceğini belirten Prof. Dr. Gözükırmızı,"Eş seçiminde çiftin yatış ve kalkış saatlerini ayarlayan biyolojik uyku saatindeki uyum, önemli rol oynamaktadır. Buna göre, 03.00-10.00 saatlerinde uyuyan gece tipi bir erkeğin, 21.00-07.00 saatlerini uykuda geçiren gündüz tipi kadınla anlaşması zordur. Çünkü eşlerin akşam saatinde birbirleriyle paylaşacakları saatler az olduğu gibi, birinin yattığı saatte diğeri kalkmış olacaktır. Uyku saatlerindeki farklılıklar, evlilikte çatlaklar oluşturabilir" dedi.

3 Mayıs 2002
Cuma
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED