|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de siyasetin nasıl çalıştığını günlerdir üzerinde tartıştığımız af ve RTÜK yasaları ortaya koydu: 'Al gülüm ver gülüm' pazarlıklarıyla yürütülen, hukukun hiçe sayıldığı bir siyaset anlayışı kökleşmiş bulunuyor. Bu yanlış anlayışı sürdürebilmek için gerekli bir unsur medya; o da siyasetin tam ortasına kurulmuş, kendi ilkelerini, saygınlık ve itibarını önemsemez bir görüntüde. Böyle siyaset de, böyle medya da olmaz. Ancak, apaçık gördüğümüz gibi pekâlâ oluyor. Milletvekilleri, dar alanda kısa paslaşmalarla götürülen bu siyaset düzeninden hiç rahatsız değiller; tersine, ne kadar sessiz kalır ve muti tavırlı olduklarını dışa vurabilirlerse, bir sonraki dönem liderin hazırlayacağı aday listesinde yeniden yer alabileceklerinin farkındalar. Milletvekilinin millete veya parti örgütüne bir borcu yok; borç-alacak ilişkisi içerisinde bulunduğu tek kişi olan liderin gönlünü hoş tutmanın titizliğinde o. Lider ise, güç odakları önünde bir ip cambazı sanki; iş dünyasından medyaya uzanan bir çizgide, partisini barajın üstünde, kendisini partinin başında tutmaya çalışıyor... Açıkça görüleceği üzere, bu tabloda en baş köşeyi işgal etmesi gerekirken hiç ortada görünmeyen bir asli unsur var: Millet... Siyasi yapı milletten beslenmiyor, varlığını ona borçlu değil ve bir gün millete hesap vereceğini fazla düşünmesi de gerekmiyor. Bunu sağlayan, büyük çapta, siyasete siyaset dışından gelen müdahaleler... Siyasetin aktörleri olan siyasiler kendi güçleriyle değil, onlara başkalarının aktardığı güçlerle birbirlerine karşı mücadele veriyorlar. Medya bu dış güç aktarıcılardan sadece biri; istediğini rezil, istediğini vezir etmek üzere devreye giriyor, gerilla taktikleriyle çoğu kez sonuç da alıyor. Konumları susmayı gerektirenlerin konuştuğu bir ortam da 'milletsiz siyaset' uygulamasına çanak tutuyor. Son yıllarda buna bir yeni unsur daha eklendi: Ülkede yerleşik siyaset sirkinin kurallarını tanımayacağı düşünülenlerin önünü kesmenin bir yolu yargı... Bu düzen, tabii buna 'düzen' denilebilirse, Türkiye'de bugüne kadar başarılı oldu. Öyle başarılı oldu ki, 'yeni yüz' diye ortaya atılan hevesliler, gözlerini oylarıyla kendilerini iktidara taşıyacak kitlelere dikmek yerine, güç odaklarıyla halvet olmayı, TÜSİAD'ın kapısını çalıp medyanın rızasını almayı tercih ediyorlar... Aslında siyaset yoluyla millete hizmete tâlip olunmuyor bugünün siyaset dünyasında; "Size en iyi biz hizmet ederiz" pankartıyla, görücüye çıkar gibi güç odaklarının karşısına çıkılıyor... Milletten bağı kopuk siyasetin en büyük açmazı, demokrasiyi hafife alan her ülkede yaşanan gerçektir: Kendilerini yeterince özgür ve sistemin merkezi hissetmeyen kitleler üretici olamıyor, milli hassasiyet gerektiren ortak sorunlar üzerine yeterince yoğunlaşamıyorlar. Ekonomiyi sağlıklı bir üretim-tüketim dengesine değil IMF ve Dünya Bankası'na emanet etmek hastalığı iyileştirmiyor; ölü yüzüne pudra sürmek gibi bir tedbir o... Daha da kötüsü şu: Yarın bazı kronik sorunların çözümü yolunda dış baskılar arttığında, ona direnmek üzere, milleti arkasına alabilecek bir ortak irade oluşturulamayacak... Siyaseti dinamiklerini zorlayarak yürütmenin Türkiye'yi getirdiği noktanın tam bir envanteri çıkartılamadı henüz; ancak ekonominin kendini hemen belli eden özelliği yüzünden 'fukaralaşma' sinyal vermeye başlayalı epey oldu. Son üç-beş yılın uygulamaları yüzünden, Türkiye milli gelirinin üçte birini kaybetti. Kendini ekonomi kadar kolay dışa vurmayan sosyal, siyasal, eğitimle ilgili alanlarda ise tam bir çöküş yaşanıyor... Çizdiğimiz bu manzara hoş değil, ama özünde ileriye dönük umutlarımızı ayakta tutmaya yarayacak temel bir unsuru barındırıyor: "Böyle gelmiş, böyle gitmez" umudu bu. Siyaset için çizilmiş dar alanı genişletmek, toplumun üzerine giydirilmiş deli gömleğini çıkartabilmek için tek umut, herkesin, "Yeter artık" noktasına gelmiş olmasıdır. Bir gün sandık nasılsa ortaya gelecek. Millet bu defa sağduyunun sesini dinlemeye hazır görünüyor. Peki ama, sağduyunun temsilcisi var mı ortada?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |