|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Meğer İsmet İnönü, ne önemli, ne yürekli bir politikacı-devlet adamıymış.. Bir dönem, "Tek Partiden Çok Partiye Geçiş"i önemsemedik.. Ve çoğunlukla da, "Dış konjonktür demokrasiyi zorunlu kıldı" diye yorumladık olayı.. Tabiî ki, 2'nci Dünya Savaşı'nda Faşist Cephe'nin yenilmesi, Türkiye'nin çok partili demokrasiye ve serbest seçimli sisteme geçişini zorluyordu.. Ama "Dış Konjonktür" kadar, "içerideki lider" de çok önemliydi.. Bunu, çoğunlukla hafif geçtik.. Neticede İspanya'da Franco'yu ve Portekiz'de Salazar'ı da "Dış Konjonktür" demokrasiye zorluyordu.. Üstelik Franco, 2'nci Dünya Savaşı'nda, bizden çok daha aktif bir Alman dostuydu.. Ne Portekiz'e, ne İspanya'ya, çok partili demokrasi geldi 1945'ten sonra.. Ve İnönü, eğer "Dış Konjonktür" kavramını istismar etmeye kalksaydı, öldüğü güne kadar "Milli Şef" olarak Çankaya'da oturabilirdi. Düşünün.. Sovyetler Boğazlar'da üs ve Kars ile Ardahan'ı istemiş.. Sonra da "Soğuk Savaş" başlamış.. Amerika'da bile "Cadı Avı" var.. Önüne gelen herkese "Komünist" damgası vuruluyor.. İsmet İnönü, eğer vizyon sahibi olmasaydı, "Bu dünya şartları içinde seçim, istikrarı ve bütünlüğü tehdit eder" diyerek, Demokrat Parti'yi de kapatır, seçimi de yapmazdı.. Ama, korumaların korumasından kurtulup, halkın arasında, "Bir vatandaş gibi" yaşamak denilen o imtiyaz var ya.. Bu ancak, gerçek ve özgür demokrasilerde mümkün oluyor.. Belli ki İnönü bunu tercih etti.. "Zorla götürülmek" yerine, "Seçimle değiştirilmek" denilen siyasi yaşam tarzını yeğ tuttu.. Bir de bugüne ve İnönü'yü deviren kadronun lideri Bülent Ecevit'e bakın.. "Dış Konjonktür"ü, iktidar koltuğuna yapışmak ve demokrasiyi sakatlamak için kullanıyor.. Şu 11 Eylül'deki New York ve Washington'a yönelik terörist saldırılar, dünyada kimin işine yaradı?.. Pakistan'da Pervez Müşerref, askeri diktatörlüğünü, bir sözde-referandumla, 5 yıl için meşrulaştırdı.. Afganistan'da Hamid Karazi, Bonn'daki bir toplantı ile ülkesinin başbakanlığına atandı.. Türkiye'de ise, ekonomiyi iflas ettirmiş 3'lü Koalisyon, coğrafyasını askeri desteğe ve paraya çevirerek, seçimi "istikrarın tehdidi" gibi göstermeye başladı.. Desek ki, bu Ecevit oldum olası hep "istikrar tutkunu"dur.. 1974'te Başbakanken, Türkiye'nin 1923'ten bu yana ilk sınır-dışı askeri harekatını (Kore bir başka olaydır) başlattı.. İkinci harekattan sonra, Birleşmiş Milletler Türkiye'yi kınadı.. Ve o ortamda, Ecevit ortağı ile kavga edip, "Erken seçim istiyorum" diye, başbakanlığı boşaltmadı mı? Türkiye'nin doğrudan taraf olduğu bir askeri harekatın orta yerinde, istikrarı düşünmeden "erken seçim" diye ülkeyi hükûmetsiz bırakan Ecevit, şimdi "istikrar bozulur" gerekçesiyle, herşeye razı biçimde koltuğa yapışmıyor mu? Eğer bu "Değişim" ise, iyiye doğru bir değişme midir? Meğer İsmet İnönü, ne önemli, ne yürekli ve ne çaplı bir politikacı-devlet adamıymış.. Meğer İnönü'yü "Ortanın Solu" diyerek ve Paşa'nın yaşından ötürü, fiziki yetersizlikler içinde bulunduğu bir dönemde deviren Bülent Ecevit, sadece "genç"miş o sırada.. Ve "Dış Konjonktür", bugün Ecevit'i, Pervez Müşerref ve Hamid Karzai ile aynı çizgide birleştiriyor..
ŞAKA
Neler oluyor bize?
TBMM İdare Amiri ve güvenlik görevlisi DSP'li Hakan Tartan, TBMM'ye gelecek vatandaşların kılık kıyafetlerinin mevzuata uygun olması şartını getirmiş.. Yani başörtülülere yasak getirmiş.. Bakarsınız sonunda, başörtülülerin vergi ödemesi de yasaklanır.. Ve neticede, benzini hepimizden ucuza alırlar..
KUZULARIN SESSİZLİĞİ
Kim kimin yüzüne bakabilecek?
Bu "Bizim Medya"nın öncelikli tutkusu, belli ki "Özgürlük" ve "Hukuk".. Yasir Arafat, Ramallah'taki karargahında İsrail'in esiri olmaktan kurtulup, özgürlüğe kavuşunca, manşetler ve ana haberler hep ona ayrıldı.. Ama, Türk basınını Tekelci Sermaye'nin esaretine sokan RTÜK konusunda, hepsi "Susma Hakkı"nı kullanıyor.. Yasir Arafat özgürlüğe kavuştu ya.. Türk medyası özgür olmasa da olur.. Ya DYP'ye ne demeli? Ne oldu "2'nci Demokrasi Paketi"ne? "Radyomu istiyorum" diyen Tansu Çiller, şimdi neden "İnternetimi istiyorum" diyemiyor? "Ana Muhalefet" olmak yerine "Anaç Muhalefet" olmak daha mı kolay?.. Ve TÜSİAD'ı ile TOBB'si ile işadamlarına bakın.. Suskunlukarına bakın.. Medya sahibi olan sermaye lehine "Haksız Rekabet" yaratılıyor bu RTÜK'le.. Kuzu kuzu buna razı olun.. Yoksa hepiniz manşetlerden, özel hayatlarınızla teşhir edilirsiniz, değil mi? Sakın medyalı sermayeye karşı, ihaleye falan girmeyin emi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |