|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir Milli Eğitim Bakanlığı, 1940'larda Hasan Åli Yücel'in bakanlığı devrinde yayınlanmaya başlanan dünya klasiklerinin dilini arılaştırmaya karar verdi. Uygulamanın nasıl yapılacağı konusunda ise bir anket düzenledi. Anketler 100 liseye gönderildi. Lise öğretmenleri ve öğrencileri klasiklerden seçilmiş metinleri okuyacaklar ve dillerinin "arıtılması" konusunda ölçütleri belirleyecekler. Klasiklerin tercümesini Cumhuriyet dönemi eğitiminin en önemli başarıları arasında gördüğünü söyleyen Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, bu uygulamanın hem "klasik" kavramı ile bağdaşmadığı, hem de Türkçe'nin daraltılması yönünde yeni bir uygulama olduğu iddiasıyla karşı çıkıyor. Doğan'a göre, "Hasan Åli Yücel döneminde yayınlanmaya başlanan klasikler, dönemin seçilmiş ehil şahsiyetleri tarafından çevrildi. Kelime haznesi geniş, ve Türkçe'ye vâkıf kişiler tarafından yapılan bu tercümelerin elli altmış yıl sonra 'günümüz diline çevrilmek' bahanesiyle tahrip edilmesi, kıyıma uğratılması öncelikle başarılı bir uygulamaya saygısızlık. İşin yapılış tarzı ise başlıbaşına bir felaket. Bir nevi kültür katliamı. Dünyanın hiç bir yerinde klasiklerin dili lise öğrencilerine sorulmaz, onların seviyesine göre ayarlanmaz! Değil lise öğrencileri, halk ve aydınlar klasiklerin diline yaklaştırılmaya çalışılır." D. Mehmet Doğan açıklamasının devamında şu görüşlere yer verdi: Dünyada tarihinde bir ilk gerçekleşiyor! Öğretmenleri bir yana bırakalım; lise öğrencileri, klasiklerin dilini belirliyor! Bugüne kadar klasikler değil öğrencilerin, halkın/milletin dilini belirlerdi, herkese örnek olurdu; işte Bakan bunu müthiş bir devrimle değiştiriyor! Klasikler seviyesinde öğrenci değil, öğrenci seviyesinde klasik! Shakespeare'in, Cervantes'in, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Goethe'nin, Çehov'un, Daudet'in, Balsac'ın, Gide'nin dilini lise talebeleri belirliyor! Dünyanın klasik yazarları kendi dillerinde binlerce kelime ile konuşurken Türkiye'de üç-beşyüz kelime ile karşımıza çıkıyor! Bu da "bilimsel"lik, "demokratik"lik ve "pozitivist"lik adına yapılıyor. Bakanlık bir taraftan kelime yasaklıyor, sözlük yasaklıyor; diğer taraftan, öğretmediği, öğrenilmesini istemediği kelimelerin bulunduğu kitapları öğrencilere incelettiriyor! İdarenin kelime "sansür"ü uygulamasını böylece öğrencilere doğru yaygınlaştırıyor!
KAÇAKLAR
İzmir'de bir kamyon... Kasası brandayla örtülü. Gelen ihbar üzerine jandarma kamyonu durdurunca, kasadan 128 kaçak çıkıyor. Yunanistan'a kaçmaya çalışan 128 insan. Afganistanlı, Iraklı, Filistinli, İranlı, Mısırlı kaçaklar arasında bir de Türk var. 5'i çocuk, 10'u kadın. Şimdi bunlar mahkemeye sevkedilecek, ceza verilecek. Cezadan önce, hepsine birer şilt verilmeli. 128 kişi bir kamyonun kasasına nasıl sığar? Bir kamyona o sayıda koyun bile sığdırmak mümkün olmaz.
SIRADA NE VAR
Derviş en iyi ekonomi bakanı seçildi.
NEDEN ACABA? Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü idrak edemedik. Neden acaba? Çanak çömlek dağıtarak Dünya Basın Özgürlüğü Günü idrak edilmez ki... Bizim basına Dünya Mutfak Eşyaları Günü ilan edip kutlamak yaraşır. Yahut Dünya Ev Aletleri Günü.
KEMİK ATIVER
Mevlana, müridlerinden biriyle giderken, birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür. Müridi: "Güzel bir kardeşlik örneği" der. "Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa". Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir.
KIZILDERİLİ GÖZÜYLE
Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara ilave eder.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |