|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu başlık bir hikâye adı. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu'nun Timaş Yayınları arasında çıkan (Nisan 2002) Ahir Zaman Gülüşleri adlı son hikâye kitabının beşinci hikâyesi. Oldukça görgülü ve bilgili olduğu anlaşılan bir hanım bir gün oğlunun okulundan bir çağrı alır: "...oğlunuzun bir sorunu var zannediyoruz. Sizinle bu konuda yardımlaşmamız gerekiyor. Lütfen saat 14'te okulda olun." Kadın kalkıp okula gider, mesele şudur: Öğretmenler çocukların ergenlik yaşında olduklarını göz önüne alarak karşı cins ile ilgili düşüncelerini öğrenmek üzere bir anket yapmışlar. Bazılarından da kompozisyon olarak "Aşk nedir?" sorusuna cevap yazmaları istenmiş. Kadının oğlu Osman çok güzel bir yazı yazmış. Şöyle başlıyor: "Aşk dünyanın en iyi lokantasında aşçı olup en güzel yemekleri yaparken, eşinin yaptığı o kötü yemekleri koşarak yemeğe gelmektir." Türkçe öğretmeni bu girişi "muhteşem" bulmuştur. Kadın hatırlar ki, evde "sardunyaların solgun yapraklarını" ayıklarken oğlu ansızın bu soruyu sormuş, (Aşk nedir?) o da aynı dalgınlıkla (aşçı) Recep Usta'nın karısına duyduğu sevgiyi hatırlayarak (belki) böyle bir cevap vermiştir. Genç öğretmenler bu kompozisyondan hareketle, Osman'ın annesi ile konuşurken: "Çocuğunuzun iletişim problemi var, onunla yeterince konuşuyor musunuz" gibi sorular sorarlar. Kadın hocaların kendi çocuğunu kendisinden daha iyi tanıyorlarmış gibi tavırlarla sordukları bu saçma sorulara cevap vermeye hazırlanırken birden çay demliğini ocağın üzerinde unuttuğunu hatırlar. Bu unutarak yaktığı kaçıncı çaydanlıktır. Hemen apar-topar kalkıp eve koşar. Sonra yeniden okula gelir. Ve anlaşılan odur ki, asıl "sorunlu" olan annedir. Çok hoş bir hikâye. Barbarosoğlu'nun bu kitabında iki yaklaşım göze çarpıyor. İlki [Msl: İncir ağaçlarının gölgesi] hayatı ve hatırayı birlikte kucaklayan, duygu yüklü metinler. İkincisi akla, analize, gözleme, eleştiriye, hesaplaşmaya, sorgulamaya dönük metinler. Bunlar çoğunlukta ve ekseriya kahraman bir yazar oluyor. Her iki halde de Barbarosoğlu'nun tutunduğu, başarılı olduğu, okuyucuyu metne bağladığı unsur iç konuşmalar, dertleşmeler, değerlendirmeler, analizler; bunlara uygun kelime seçimleri, tasvirler, jestler, cümleler. Yazarın tahlilleri kıyafetlere kadar uzanıyor: "...Kıyafetler de çeşit çeşittir. Müsekkin gibi olanı vardır. Asabi olanı vardır. Enerjik olanı vardır, yorgun olanı vardır. İnsanlar bunu bilmez de "Sizi bugün biraz yorgun gördük" derler. Halbuki yorgun olan kıyafettir. Bütün kahverengi kıyafetler yorgundur mesela. Çünkü kahverengi demek gövde demektir. Gövde taşıyıcıdır. Yük biner. Yük binen şey yorulur..." Kitapta "Kitap Kapakları" başlıklı bir hikâye var. Bunu vesile kılarak Timaş Yayınevi'ne şunu hatırlatmak isterim. Bu dizide fotoğraf üstüne konulan o mutfak fayansı gibi çiçekli şerit çok sakil kaçmış. F.K. Barbarosoğlu bilimsel çalışmaları, denemeleri, hikâyeleri [Bu sekizinci kitabıdır] ve gazete yazılarıyla üslubunu bulmuş, olgun bir yazar olarak ürün vermeye devam ediyor. Yaşadığımız hayatın binbir kıvrımında, badiresinde, ses ve sükûtunda, hüzün ve sevincinde olup-biteni kavramak için, "Bize neler oluyor", sorusunu cevaplandırmak için onun kaleminden çıkan metinleri birer yol arkadaşı, dert ortağı olarak kabul edebiliriz. Zaten sanat bize hakikati göstermez. Hakikate giden yolda bir kılavuz, kalbin kapısını açan bir anahtar gibidir. Yazarı tebrik ediyor, yeni eserlerini bekliyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |