|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Merkez sağ bugüne kadar, Türkiye'nin 'ekonomik merkez'i ile 'sosyolojik merkez'ini 'buluşturarak' geldi. Bu ikisinin her 'kopuş'unda sistem krize girdi. Bugün ise 'ekonomik merkez' ile 'sosyolojik merkez' arasındaki 'kopuş' epey süredir 'derinleşerek' devam ediyor. Bu nedenle 'merkez sağ'ı yeniden yapılandırmak' üzere ortaya çıkan hareketlerin 'yön'ü belli olmuyor… Merkez sağ'ı yeniden yapılandırmak üzere ortaya çıkan tüm 'yeni oluşum'lar çok temel bir 'siyasal anakronizm'in içinde varolmaya çalışıyorlar. Geçmişte varolan 'siyasal merkez'e göre 'hizalanan' merkez sağ ideoloji ve siyaset, bugün artık olmayan bir merkez üzerinden, siyasetteki boşluğu doldurma yarışına dönüşmüş durumda. O nedenle ortaya çıkan aktörler ve hareketler, 'derin siyasetsizleşme'nin parçaları olmaya 'aday' görünüyorlar. Bugün 'siyaseti yeniden diriltmek' için yapılması gereken çok kesin bir iş var: Mevcut siyasetsizleşmenin parçası olmamak. Çünkü, mevcut siyasetsizleşme içinde güçlü parti veya oluşum olmakla yetinmek, sadece siyasetsizleşmenin güçlendirilmesine yarayacaktır. Bugün ortaya çıkan hareketlerin ağırlığı, siyasette ortaya çıkmış boşluğu kullanarak iktidar olma fırsatını yakalamaktan ibaret gözüküyor. Gerek 'ekonomik merkez'e yakın olan hareketler içinden, gerekse 'sosyolojik merkez'e yakın olan hareketler içinde, mevcut siyasi boşluğu 'iktidar arayışları' adına değil 'siyaset' adına doldurmaya çalışan hareket gözükmüyor. Türkiye'nin bugünkü sorunu, 'ilk seçimlerde nasıl bir iktidar biçimi' çıkacağından ibaret değildir. Nasıl bir iktidar biçimi ortaya çıkarsa çıksın bugünkü gidişat ile siyasal kriz de, ekonomik kriz de sona ermez. Çünkü sorun 'siyasetsizleşmedir'. 'Siyasetsizleşme', tüm siyasi odakları kuşattığı için, siyaset-dışı odakların siyasi alanı daraltması mümkün oluyor. Buradan siyaseti yeniden ülkenin omurgası yaparak çıkılabilir. Ciddi bir siyasallaşma sürecinin başlaması şarttır ve ortaya çıkan hareketlerin de 'yeni oluşum' sıfatını hak etmesi, bu 'siyasallaşmayı taşımaları' ile söz konusu olacaktır. Türkiye hangi oluşuma doğru akacağını değil, hangi oluşum üzerinden siyaseti var edeceğini aramak zorundadır. 'Ekonomik merkez' ile 'sosyolojik merkez'i 'buluşturacak' alan burasıdır. Aksi halde 'ekonomik merkez'in siyasi arayışları ile 'sosyolojik merkez'in 'tepki siyaseti' arasında parçalanan siyasi alan 'krizin sponsoru' olmaya devam eder. Bu alan içinde güçlü olan kim olursa olsun, sadece 'siyasetsizleşmenin derinleşmesine' hizmet etmekten kurtulamaz. Sağda ve solda ortaya çıkan oluşumlar, siyaset adına değil de, iktidar arayışları adına ortaya çıktıkları müddetçe, 'siyasetin dilinden' değil de 'mevcut boşluğu doldurmanın nabzından' yürüdükleri sürece, siyaset, bir etkinlik alanı olamayacaktır. Siyaseti etkinleştiremeyen Türkiye'nin, mevcut siyasetsizleşmeyi temsil eden çok sayıda sağ ve sol oluşum sahibi olması hiçbir şey ifade etmez. Önemli olan siyasetsizleşmeye noktayı koyacak, 'siyasallaşma süreçlerini canlandıracak' bir hareketliliğin başlamasıdır. Muhtemel hükümet formülleri sonraki işlerdir…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |