|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin başına ne geliyorsa "kendisini devlet yerine koyanlar" tarafından geliyor. Şu son birkaç haftadır "eli taşın altında olanlarla", "kendisini devlet yerine koyanlar" arasındaki kavgalar ekonomimizin gidişatının hiç de iyi olmadığının göstergeleri olarak ortaya çıkıyor. İlk önce Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, "Bir elimizde 200 milyar dolar borç var, öbür elimizde ne var? Üçün bir var beee..." diye feryat etmişti. Çünkü ekonominin "tarumar edildiğini, ona buna peşkeş çekildiğini ve sonuçta IMF'ye teslim edilip çaresiz derde düştüğünü" gördüğü için "uyarıda" bulunmuştu. Sabancı'nın "uyarısını" Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, üzerine alınarak "Üçün birinin içinde Sabancı Holding de var" diyerek tartışmayı genişletmişti. Eli taşın altında olanlar, ekonominin istikrar içersinde büyümesini isteyenlerle, bunu sağlayacak olanlar arasında "sert tartışmalar" yaşanıp gidiyor. Üç beş gün bu tartışmalar gündeme oturuyor ama sonra yine "herkes bildiğini okuyor" ve hiçbir şey düzelmiyor. Bunun son örneğini Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti verdi. Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin düzenlediği toplantıda "eli taşın altında" olan ve "dalgalı kur" nedeniyle zarara uğramış bir sektörün temsilcisine "öfke" ile yaklaşmıştır. Kendisi hem "çıpalı kur" döneminde, hem de "dalgalı kur" uygulamasında ekonominin "en etkili" kademelerinde olmasına rağmen, ekonomiye "rahat nefes" aldırma başarısını gösteremeyen Süreyya Serdengeçti, "işadamını azarlama" konusunda "üstün performans" sergiliyor. Yıllardır IMF ile "iç içe" yaşadıkları için "IMF taktiği" uygulayan Serdengeçti, "Yapmamız gerekeni yapmıyor, sonra da kabahati rejimde buluyoruz" diyerek kendisini "zeytinyağı gibi suyun üstüne çekerek" suçu başkalarının üzerine atıvermekte pek mahir. Ekonomik krizde kur politikaların etkili olmadığını belirtip, yani Merkez Bankası'nın "suçsuz" olduğunu ima edip. "Program çok başarılı gidiyordu ama biz rehavete kapıldık" gibi nereye çeksen oraya uzayacak bir cümle söylemesi gerçekten "canı yananların" tepkisini çekecekti. Ve çekti de. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı "Rehavete kapılan kim?" sorusunu soruverdi. Vay sen misin Serdengeçti'nin sözünü kesip soru soran, bunun bedelini ödeyeceksin. Tipik bir "devlet benim" tavrı ve ardından azarlama. "Yavuz hırsız ev sahibi bastırır" sözüne en güzel örnek. Merkez Bankası Başkanı'nın görevi nedir? Kendi politikaları yüzünden sürekli canı yanan iş dünyasını azarlamak mı? Yoksa "Kusura bakmayın. Biz IMF ne diyorsa onu yapıyoruz. Bunda bizim suçumuz yok, sizin muhatabınız hükümet" mi demek. Oğuz Satıcı gerçekten "nazik" bir adam. Sorusuna "azarlanmak pahasına" cevap alamayınca, sadece toplantıyı terk etmekle yetiniyor. Öfkesini içine atıyor. Ya "Türkiye'yi sadece bilgisayar ekranlarındaki rakamlar olarak gören ve Türk halkını tanımayanlar" ne yapıyorlar? Ne yapacaklar "IMF'nin son talimatı" olan "enflasyonu düşürün" konusunda, yine "ahkam kesmeye" devam ediyorlar. "Fiyat istikrarına ulaşmadan Türkiye'de hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Ne büyüme, ne istihdam, ne ihracat, ne mali sistemin sağlığı, ne de kamu maliyesinde sağlık. Bugüne kadar bu sorunları çözemememizin nedeni de zaten fiyat istikrarı önceliğimizi, başka önceliklere kurban etmemizden kaynaklanıyor" diyorlar. Aynı sözleri Arjantin'de de ekonomi bürokratları, üç yıl boyunca söyleyerek, büyümeyi durdurup ekonomiyi üç yoıl boyunca daraltmışlar, fiyat istikrarını sağlamışlar ve enflasyonu yüzde 2'ye, yüzde 3'e kadar düşürmüşlerdi. Sonuç malum. Enflasyon yüzde 2 oldu ama ekonomi çöktü. Şimdi Arjantin'de aylık enflasyon yüzde 10. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı'ya hak veriyorum. Acıyı onlar çekiyor, bir de "acıyı çektirenler" tarafından azarlanmak zorunda kalıyorlar. Oğuz Satıcı, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'ye ne söylese hakkıdır. Hem ekonomiyi "batıracaklar" hem de "zeytinyağı gibi" suyun üstüne çıkacaklar. Olmaz öyle şey. "Bu ülkede kim hata yapıyorsa "hatasının bedelini" ödemek zorunda." Hatanın bedelini hata yapanlar değil de bu hata yüzünden "zararlı" çıkan işadamları ödüyorsa bu yönetimde bir terslik var demektir. Oğuz Satıcı, Süreyya Serdengeçti için boşuna "Krizden önce de beyefendi Merkez Bankası Başkan Yardımcısı idi. Uygulanan programın mimarı idi. Onun yaptığı hatayı bugün bir işadamı yapsaydı batmıştı, işi de fabrikası da kapanmıştı" demiyor. Süreyya Serdengeçti'nin hatası yüzünden, Serdengeçti'nin kendi işi değil, ülkenin ekonomisi batıyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |