|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir gönül adamı...
35 yıllık yazı hayatına 60'ın üzerinde kitap sığdıran, kitaplarında hep Hz.Peygamber'i ve ailesini anlatan Mustafa Necati Bursalı'yla çok da kültürel içerikli bir söyleşi yapmadık. Mustafa Bey'le gönüllere huzur veren ve yüzlerce kitapla dolu olan evinde, yaşananlardan ve yaşanması gerekenler üzerine konuştuk. Tabii kitplardan da... Önce biraz geçmişe gitsek diyorum... 1941 yılında Samsun'da doğdum. Küçük yaşta hafızlığımı tamamlayıp sonraki yıllarda İstanbul'a geldim. Başta Hacı Sami Efendi olmak üzere zamanın büyüklerinden icazet aldım. 1957 yılında ağır bir tüberküloz geçirdim. Herkes umudu kesmişken iki cihan serveri Hz.muhammed'i rüyamda gördüm. Bana, 'Korkma, iyileşeceksin' dedi. Ve 1961 senesine kadar hastaneyle ev arasında mekik dokudum. Sonraki yıllarda hastalığımı bir nebze zayıfladı. Yazı hayatım 1965'de başladı. Yeni Asya ve Yeni Nesil gazetelerinde, Beyan ve Eğitim Bilim dergilerinde uzun yıllar yazdım. Bu arada 60'ın üzerinde kitabım yayınlandı. 60 kitapla topluma ne anlatmak istediniz ? Ben 23 sene dört ay aynı camide imam hatiplik yaptım. Orada da, yazılarımda da, insanlara İs lamiyetin güzelliğini, saadetin ancak burada bulunabileceğini anlattım. Gençliğin felaket çukurundan saadet caddesine çıkması için çaba harcadım. İnsanlara günlük hayatımızda bizi bunaltan pek çok şeyin çözümünün peygamber ve ailesini örnek almakta ve islamı yaşamakta olduğunu anlatmaya çalıştım. Kitaplarınızı incelendiğinde Hz.Peygamber ve ailesinin sürekli öne çıktığını görüyoruz... Ağır veremi atlatmamda O'nun etkisi büyük oldu. Ben ayrıca insanlığın kurtuluşunun bu ailenin yaşadığı hayatı yaşamakta olduğunu düşünüyorum. İnsanlığın ortaya çıkışından bu yana binbir türlü farklı düzen denediler. Elinizdeki ses kayıt cihazını yapanlar, size bir kullanım klavuzu verirler. Bunu o şekilde kullanırsanız verim alabilirsiniz. Yoksa farklı düğmelerine basmanız, farklı yollarla çalıştırmak için uğraşmanız boşunadır. Allah da insanlığa bir önder ve kitap gönderdi. Ama insanlık kendi kullanım klavuzunu yok sayıyor. Günümüzde yaşadığımız tüm çilelerin sebebi bu. Ciltler dolusu, sayfalar dolusu kitaplarımda insanlara bunu anlatmaya çalıştım. Şiirlerinizde ise genellikle tasavvuf temasına değiniyorsunuz... Evet, şiirlerimde genellikle tasavvuf konusunu işledim. Şimdiye kadar dört şiir kitabım yayınland. Şu anda elimde her biri 300'er sayfalık altı şiir dosyası var. Maddi sebeplerden ötürü basacak yayınevi bulamadım. Onlarda hep bu aşk üzerine yazılmıştır: "Ben ne şah ne de beyim/Bir aciz pervaneyim/Artık kimlere gideyim/Sen var iken ey Nebi!" Bunca yıl sonra, ve bu kadar kitaptan sonra hayata ve geçmişe nasıl bakıyorsunuz? Bu süre içinde huzuru yakalayabildiniz mi?
Tasavvufta "Evvela el karda gönül yarda olacak." diye bir söz vardır. İş Allah'a teslim olmakta yatıyor. Bunu yapsak sorun kalmayacak. Günümüzde en huzurlu yaşayan insanlara bakın, tasavvuf ehilleridir. Sofra, çiçek, bahçe hazır. İş oraya girmekle sonuçlanabilir. Ülkemizin durumuna geldiğimizde ise birkaç yıl önceye kadar ileriye gidiyorduk. Ama 28 Şubat'la 1940'lara, tek parti dönemine döndük. Ülkemizde bir bereketsizlik var. Nasıl bereket olsun. Fatih Sultan Mehmet Han vasiyetinde Ayasofya için 'Her kim ki bu mescidi korumayazsa Allah'ın laneti onun üzerine olsun' demiş. Bizse neredeyse Ayasofya'nın kilise olmasına izin vereceğiz.
|
|
|
|
|
|
|
|