T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bayar'ın profili

DTP Başkanlığı'na hazırlanan ve Türkiye siyasetinde yeni bir soluk olarak sunulan Mehmet Ali Bayar'ın siyasi profiline ilişkin ilk çizgiler Nuriye Akman'ın kendisiyle yaptığı mülakatla belirlendi. Bu tür mülakatlar önemli. Cevaplarınız ve suskunluklarınız bir profil çıkarıyor ortaya. Hele Akman gibi usta bir "sorgucu"nun hassas sorularının cevaplandırılması söz konusu olduğunda...

Türkiye'nin turnosol konuları var. O konulardaki duruşunuz, sizin nasıl bir misyonla yola çıktığınızı, her çevreye sinyalliyor.

Nazlı Ilıcak bir tv programında, karşısında oturan ve herkesi yargılayan emekli askere soruyordu:

-27 Mayıs'ı onaylıyor musunuz?
-Evet, onaylıyorum.
-Bu turnosol soruydu, başka sorum yok.
Mehmet Ali Bayar'a 28 Şubat'la ilgili sorular:
-Acaba nasıl bakıyor 28 Şubat'a?
-Türkiye'de bir irtica tehlikesi bulunduğuna inanıyor mu?
-28 Şubat'taki askeri ekiple paralel mi düşünüyor?
-28 Şubat'ta ülkenin militarizme kaydığı düşüncesine ne diyor?

İşte size turnosol sorular. Bayar, bu sorular karşısında köşeli sözler söylememeye itina ediyor. Çünkü bir yanda "28 Şubat'ın bin yıl bile süreceği!"ni seslendiren asker var, diğer yanda, bu süreçten rahatsız olan geniş toplum kesimleri... Ama "köşesiz sözler" bile bir köşeye oturuyor. Ve siz, Bayar'ın cevaplarından bu yeni siyasi simanın 28 Şubat konusunda Demirel'e yakın bir yerde konuşlandığını hissediyorsunuz. Ne demiş mesela:

"Sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde demokratik hayat tarzının düşmanları var. Yani demokrasiler her yerde bu düşmanlarla, demokrasinin ve hukuk devletinin sınırları içinde mücadele ediyorlar."

Size göre köşeleri nasıl bu sözün?

Mesela şöyle bir soru:

"-O günkü (28 Şubat) olayları okuma açısından o askeri ekiple paralel bir biçimde düşündüğünüz sonucunu mu çıkaracağız bu cevaptan?"

Bayar mesajın nereye gideceğini anlıyor ve yeni bir cevap geliştiriyor:

"-Hayır ben böyle bir şey söylemedim. Ben şunu söylüyorum. Demokrasiye yönelik bir tehdit varsa bu her yerden gelebilir. Sağdan, soldan, irticadan veya militarizmden, dış mihraklardan, etnik milliyetçilikten, yolsuzluktan, bunların hepsi demokrasinin tehditleri..."

Eh bu, sizi bir grubun nokta hedefi olmaktan kurtaracak yeterince yuvarlanmış bir cevap sayılabilir.

Mülakattan Bayar'ın "iki sene öncesine kadar rotaryen olduğu"nu öğreniyoruz . Acaba bu da bir siyasetçi için tayin edici bir koordinat mıdır?

Ya Kemal Gürüz'le yakın dostluk?

Burada siyasete yeni giren bir sima "Sayın Gürüz'ün başında bulunduğu kurumu yönetim tarzını beğeniyor musunuz?" gibi bir soruya "Bunlar ayrı konular. Bunlara siyasi kimliğimle genel başkan olduktan sonra eğer gerekiyorsa cevap veririm" gibi bir cevap verirse, onu siyaseten nereye yerleştirirsiniz?

Bayar "çokseslililik"le ilgili bir soruya "Demokrasi, içinde her türlü farklılığı ve aykırılığı barındırabilme cesaretini ve olgunluğunu gösterebilen bir rejimdir. Hoşgörüye dayanır her şey. Bu çerçevede insanlar diledikleri gibi yaşamalı, diledikleri gibi konuşabilmelidir" cevabını veriyor. Çok hoş. Ama "sorgucu" orada duracak gibi değil. Soru geliyor:

"-Bu cümleye 'inançlarının simgelerini kullanabilmeli' cümlesi de dahil mi?

Bu soruya Türkiye'de hep "ama..."lı cevap verilir. Bayar da istisna değil. Bakın nasıl cevaplar dans ediyor:

".......ama inanç ve ibadeti bir siyasi istismar haline getirmek, üniformayı da siyasete istismar etmek ile eşdeğer olur. Bundan kaçınılmalıdır. Simgeler ait oldukları alanlarda değerlendirilmelidir. Laikliğin ve demokrasinin de gereği budur."

Cevabın içinden "başörtüsü" için 28 Şubat ya da Demirel mantığının çıktığı açıktır.

Sorgucu durmuyor:

-Ya sizin "partiye gelişinizde 28 Şubat'ın sembolü olan 10'uncu yıl Marşı ile karşılanmanız?"

Cevap dansı sürdürüyor:

"-Her şeyi siyasi sembol haline getirdiğiniz vakit bunun içinden çıkış yok..."

İlk cuma namazını 12-13 yaşlarında kılmış Mehmet Ali Bayar. Bu konuyu "sosyolojik bir hadise, laik bir hayat tarzının gereği olarak serbestçe yaptıkları bir ibadet" olarak tanımlıyor ve inancının gereği olarak zikrediyor. Bayrak ve Kur'an'ı öptüğü için gelen eleştirileri ise "Türkiye'deki siyasi atmosferin hoşgörüsüzleşme örneği" olarak değerlendiriyor.

Özet olarak nasıl görünüyor Bayar diye sorarsak, sanırım şimdilik şu çizgiler farkedilebilir:

-Türkiye'de asker ağırlığının farkında ve 28 Şubat'la asla ters düşmemeye itina gösteriyor.

-28 Şubat mağduru kesimlerin yaraları konusunda duyarlılık sahibi değil.

-Başörtüsü gibi "turnosol" nitelikli bir konuda, yasakçıların mantığı ile bütünleşmiş.

-Sosyal muhiti, rotariyenlerden Gürüz'lere kadar uzanan bir yelpaze arzediyor.

-Vurgusuz bir demokrasi bağlılığı...

-Ve çocukluktan taşıdığı geleneksel dindarlık motifleriyle, klasik sağın sembolik malzemelerini harman edip muhafazakar halk kitlelerine yönelik vitrin düzenleme konusunda uyarılmış...


16 Mayıs 2002
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED