|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir yandan, Ecevit'in bitmek bilmeyen muammalarla dolu ev tedavisi ile ilgili söylentiler, öte yandan, Kemal Derviş'in ortaya attığı erken seçim tartışmaları ve RTÜK yasası meselesi… Bunlarla uğraşıp duruyoruz. Araya, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ziyareti vesilesiyle Kıbrıs da girdi. Bir kere daha, Kıbrıs'ta milli menfaatlerimizden milim taviz vermeyeceğimiz gerçeğini bir ağızdan telaffuz etmeye başladık. Bunca önemli ve dolu dolu bir gündemde, bir küçük önemsiz haber (!) neredeyse gözümüzden kaçıyordu. Her nasılsa gördük işte… Başlığı, "Paşalara takipsizlik" diyordu. Neredeyse, "Hangi paşalara? Ne takipsizliği?" diyecektik. Öylesine unutmuşuz yani meseleyi… Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Bekir Selçuk, bazı beyanları nedeniyle haklarında suç duyurusunda bulunulan emekli paşalar hakkında takipsizlik kararı vermişti. Haberde, ne bu beyanlardan ne de söz konusu suç duyurusunun içeriğinden bahis yoktu. Başsavcıvekili Selçuk, takipsizlik kararında, 'emekli paşalar ve bazı siyasiler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu' hatırlatarak şu saptamayı yapıyordu: "Bu kişilerin açıklamalarıyla Eken'in suç teşkil eden fiilleri arasında bağ kurmak mümkün değildir." "İşte hukuk devleti, işte onun gerçek savcısı" diye geçirdim içimden. Paşalar hakkında verilen suç duyurusunu nasıl da işleme koymuş, gereken incelemeyi nasıl da titizlikle yapmış ve nasıl da sorumluluk sahibi bir devlet görevlisi gibi sonuçlandırmıştı… "Bu kişilerin açıklamalarıyla Eken'in suç teşkil eden fiilleri arasında bağ kurmak mümkün değildir." Oysa paşalar nasıl da pervasızdılar. Bir suçu sahipleniyorlar, suç olan fiili övüyorlardı. Emekli paşalar, "Sususurluk biziz, Susurluk'u biz yaptık" diyerek, devleti çeteleştirmenin şartlar gerektirdiğinde meşru olduğunu duyurmak ve Korkut Eken'in bir iş kazası olduğunu hatırlarak devlet içinde ve dışındaki Korkut Eken'lere cesaret vermek için bu açıklamaları yapmışlardı. Onlarınki suç olan bir fiili övmek de değildi. Aslına bakılırsa asli fail olarak kovuşturmaya uğramaları gerekirdi. Ne diyordu emekli paşalar? "Korkut Eken ne yaptıysa bizim emrimizle yaptı." Bu açıklamalar aslında onların durumunu daha da ağırlaştıran ikrarlardı. Mahkeme, Yargıtay'ın da onayladığı kararında, Korkut Eken'i 'çetecilikten' mahkum etmemiş miydi? Evet öyle olmuştu… Öyleyse savcının takipsizlik kararı ne anlama geliyor? Savcının kararı, aslında paşaları koruyan ve kollayan, hatta Susurluk'u meşrulaştıran bir karar. Türkiye'de adaletin, devlet içindeki çetelere sökmediğini gösteren çok somut bir örnek. Hatta, yargının bu anlamda devletin bir uzantısı olduğunu ilan eden bir karar… Kanunların herkese eşit olarak uygulanmadığını, güçlü olanların her türlü kanunsuzluğu yapmaya ve savunmaya hakları olduğunu gösteren bir karar. Ama öte yandan da, Korkut Eken gibilerin bu işlere girerken iki defa düşünmesini gerektirecek bir karar... Savcının takipsizlik kararı, Korkut Eken'in suçunu meşrulaştırmıyor. Emekli paşaların suçuna hoşgörüyle yaklaşıyor, o suçu görmezden geliyor. Savcı diyor ki: "Aslı failler hernekadar o şekilde açıklamalar yapmış olsalar da, onların bu suçla bir ilişkileri yoktur. Amma tetikçi olarak sen suçlusun." Böyle bir hukuk devletinde yaşadığımız için yatıp kalkıp dua etmeliyiz… Savcı, mahkeme ve Yargıtay kararına saygı duyarak Eken'i de suçsuz ilan etmediği için…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |