T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
...Ve Melih Gökçek

Melih Gökçek de Demokrat Parti ile deyim yerindeyse siyasi potaya girdi. "Tek başına iktidar" hedefini ilan ederek... Böyle bir hedefin abartılı bulunacağının bilincinde olmalı. Ancak kendisi umutlu. Cumartesi günü aramış ve Pazar günkü toplantıyı haber vermişti. Bu arada "Ne umuyorsun?" şeklindeki sorum üzerine "Melih Gökçek'in başarı şansı"na ilişkin değrelendirmeler de yapmıştı.

Melih Gökçek umutlu. Bu umudunu, kendine göre ulaştığı verilere dayandırıyor. Bana söylediği şu oldu:

-14 ili dolaştım. Bunlar arasında İstanbul, Ankara, Konya, Adapazarı, Kırşehir, Yozgat gibi iller var. Geziden sonra bir kamuoyu araştırması yaptırdım. Liderlerin adını zikrederek halka sordurdum. "Tayyip Erdoğan'lı AKP" veya "Melih Gökçek'li DP" gibi. Sonuçta AKP için yüzde 28 küsur, DP için yüzde 10.8 küsur çıktı. Daha sonra en yüksek oy, yüzde 9 küsur ile CHP'ye çıktı. Gökçek, kadınların yaptığı değerlendirmede ise AKP'nin oyunun yüzde 24'lerde; DP'nin oylarının yüzde11'lerde göründüğünü söyledi.

Melih Gökçek diğer partilere ilişkin rakamlar da verdi ama, onlar yüzde 5'in altında seyrediyordu.

Gökçek'in "sadece gezdiğim illerle sınırlı" dediği bu rakamlar hiç şüphesiz tartışılabilir.

Bana sorarsanız, benim gezdiğim yerlerde (ki son zamanlarda epeyce gezdim) henüz Melih Gökçek'in siyasi rüzgarına ilişkin bir izlenim edinmiş değilim. Yüzde 10'luk bir rakam, en azından benim yakından tanıdığım muhitlerde bir esinti oluşturabilirdi diye düşünüyorum. Tayyip Erdoğan rüzgarı ise bir vakıa.

Bununla birlikte siyasi heyecan farklı bir şey. İnsanlar bir kere havaya girdi mi, onun heyecan zeminini de oluşturuyorlar. Melih Gökçek'te de bu heyecan birikimi fazlasıyla var.

Gökçek hareketine iki boyutuyla bakmak mümkün:

1. Halka ulaşma şansı 2. Bir siyasi proje olarak başarı ihtimali.

Melih Gökçek'in "siyasi pazarlama"daki becerisini kabul etmeme rağmen, bu hareketin halka ulaşma şansına Türkiye siyasetinin paramparça görünümü içinden bakmak doğru olur, diye düşünüyorum. Aynı hafta içinde "iktidara oynadığını" iddia eden iki siyasi hareketin yola çıktığı bir görüntü içinde Türkiye siyaseti. Aylık çerçevede düşündüğünüzde üç: Hüsnü Doğan, M.Ali Bayar ve Melih Gökçek... Daha sırada olanlar da var. Herkese gönlüne göre verdiğinizde seçmen sayısı Türkiye nüfusunu birkaça katlayabiliyor. "Sağ oylar" dediğinizde yüzde 65-70'lik bir pastanın paylaşılması söz konusu... Daha dar bir alan söz konusu olduğunda daha küçük rakamlar... Tayyip Erdoğan, Recai Kutan, Muhsin Yazıcıoğlu, Melih Gökçek, Haydar Baş, Aykut Edibali, Besim Tibuk... Daha sonra Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller... Hüsnü Doğan, M.Ali Bayar... Bunca isme rağmen "Acaba unuttuğum olmuş mudur?" diye sormadan da edemiyorum. Belki sonra İlhan Kesici ve Sadettin Tantan...

Bu atomize olmuş görüntü içinden birileri oyları sürükleyip götürecek... Herkes kendisi için umut taşıyor. Melih Gökçek de onlardan biri.

Halkın içinden baktığınızda iyimser bir ihtimal akla gelmiyor değil:

-Bunlar sonunda birleşecek. Şimdi ayrı ayrı yola çıkıyorlar ve farklı toplum kesimlerine ulaşıyorlar, ama sonra yolları buluşacak. Belki baraj altında kalma korkusu içinde yasal imkana kavuşacak olan "ittifak" sistemi ile buluşacaklar.

Halk her durumdan umut üretmeye çalışıyor. Ama ne kadar olur, doğrusu meçhul.

"Gökçek hareketi Türkiye'yi düze çıkaracak bir siyasi proje üretebilir mi?" sorusu ikinci önemli soru. Melih Bey, Ankara konuşmasında "İddialı yanımız projeci oluşumuz" dedi. Ben de Melih Gökçek'in zihni seyyaliyetini yakından tanıyanlardanım. Ama Türkiye gibi bir ülkenin meselelerinin, tek kişinin zihni seyyaliyetinden çok daha girift olduğunu düşünürsek her parti için, tabii Melih Gökçek için de geniş kadrolar gerektiğine inanmamız gerekir. Biliyorum ki, gene herkes gibi Melih Bey de "Kadrolar hazır" diyecektir.

Ben, paralel siyasi hareketlerin kadrolarını da birleştirerek Türkiye'ye hizmet için çok geniş kervanlar oluşturmalarını daha sağlıklı bulurum.

Bu kadar parçalanmada her şeye rağmen bir ümit üretmek gerekirse, size ironik gelecek ama şöyle bir ihtimalden söz edilebilir, diye düşünüyorum.

Birilerinin elinde her yeni lider için bir dosya bulunduğu belirtiliyor, zaman içinde liderler güçlendikçe bu dosyaların piyasaya sürüleceği ifade ediliyor ve bir noktada yolların kesilmesi için harekete geçileceği iddia ediliyor ya...

Ben de düşünüyorum,

-Peşpeşe bu kadar partiyi boğazlamak ortalığı mezbahaya döndürmez mi? Bunu kim göze alabilir? Dünyaya ne denir?

Hadi bir iyimser yorum daha:

-Birileri bazı partileri kapatmayı düşünüyorlarsa, bu kadar çok partiden hiç olmazsa bir ikisi ayakta kalır ve...

Yeter ki iyimser olun... Neler çıkıyor karanlıklar içinden...

TEMSİL KABİLİYETİ

"Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı" vesilesiyle, bana ulaşan önemli bir eleştiriyi burada zikretmek istiyorum. Ta ki, Eylül'de gerçekleşeceği bildirilen ikinci toplantıda telafi imkanı doğsun.

Sorun bu heyetin temsil hüviyeti ile ilgili. 100'ü aşkın bilim adamı çağırıldı bu toplantıya. Peki hangi kıstasa göre seçildi bu heyet? Dıştan bakıldığında heyette Fıkıh, Tefsir ve Hadis gibi "fetva" konusuyla daha yakından ilgili alanlardan ilim adamlarının daha sınırlı ölçüde davet edildiği, bir ölçüde "medyada adı sıkça geçenler"e öncelik verildiği intibaı ediniliyor. Birçok İlahiyat Fakültesi'nde bu dallarda bir çok unvan sahibi ilim adamı var. "Bunlar neden tercih edilmedi?" sorusu da anlamsız bir soru değil. Bu mesele en azından Eylül toplantısında halledilebilir, diye düşünüyorum.


21 Mayıs 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED