|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Davetleri mümkün olabildiğince "atlatmaya" (!) çalışan, yerinden zor kımıldayan birisi olarak perşembe gününden başlayarak Rize'de geçirdiğim hafta sonundan doğrusu çok memnun döndüm. Sabancı Üniversitesi Ekonomi ve İşletme Kulübü öğrencilerinin bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdikleri "Buluşma" toplantısı üç günlük yoğun programıyla bizi epeyce yorduysa da, yolculuğun kazancı külfetinden çok çok fazlaydı. Ekonomi ve İşletme Kulübü geçen yıllarda da İstanbul ve Van benzer "Buluşma"lar düzenlemişti. Üniversitenin "Öğrenci Kaynakları" (bu "Kaynakları" ifadesini hiç mi hiç tutmasam da!) bölümü sorumlularını dinledikten sonra Sabancı Üniversitesi hakkındaki kanaatimde de, doğrusu olumlu değişiklikler oldu. Çünkü bu bilgileri alana kadar benim açımdan bu üniversite de -mesela Koç Üniversitesi gibi- Türkiye'nin haddinden fazla "korunan" ve dolayısıyla "bu ülkede" olup olmadığı hiç mi hiç anlaşılmayan "steril" üniversiteleri arasında yer alıyordu. Sizi bilmem ama ben şöyle düşünüyorum: Bir üniversite, sınırları içinde faaliyette bulunduğu ülkede olup bitenler karşısında lafa karıştığı ölçüde sahiden vardır... "Lafa karışmayı" olur olmaz her konuda fikir beyan etmek olarak anlamıyorum tabii ki... "Lafa karışmalar" tabii ki üniversite çatısı altında yer alan fakültelerin, birimlerin ülkede olup bitenler hakkında bir üniversiteye yakışır nitelikte, bilimsel/fikirsel nitelikte olmalıdır. İsterseniz bir örnek vereyim de, ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın: Hatırlayın; bu ülkede son olarak bir siyasal parti (Fazilet Partisi) Anayasa Mahkemesi tarafından nasıl bir gerekçeyle kapatıldı... Bir Anayasa Mahkemesi, söz konusu partinin "türban"a destek vermesini gerekçesinin merkezine pekâla yerleştirebildi. Peki iyi güzel de, bu "gerekçe"ye ülkemizin sayıları her gün artmakta olan hukuk fakültelerinden nasıl bir tepki geldi? Siz hatırlıyor musunuz; birkaç öğretim üyesinin kişisel tepkileri dışında "hukuk fakülteleri"nin birer kurum olarak ne tepki verdiğini hatırlıyor musunuz? Ne kadar hazin bir manzara değil mi? "Anayasa Hukuku" kürsüleriyle donatılmış olan bu fakültelerin birer kurum olarak ağızlarından tek bir sözcük ne yazık ki çıkmadı... Sabancı Üniversitesi'ne dönecek olursak: Başka ne tür işlere ön ayak oldukların bilmesem de, "Rize Buluşması" başlığı altında üç gün boyunca milliyetçilik, ulusalcılık, Türkiye'nin AB üyeliği, slogancılık, statükoculuk, oportünizm, hayat tecrübeleri gibi pekçok konunun üç gün boyunca tartışılmasına olanak sağlamak; birçok "atölye"de de otorite, hegemonik söylem, "Türkiye seninle gurur duyuyor", 12 Eylül'ün köşe yazıları, "Biz Türk Gençliği olarak..." gibi yine pekçok "hoş" konunun saatlerce tartışılmasına ön ayak olmak, doğrusu sahici bir üniversiteye (hele de "özel"se) yakışıyordu... Rize'de gezip dolaşma imkanı da bulduk. 2002 yılı yaş çay sezonu 6 Mayıs'ta açılmış. Bölgenin çalışkan ve neşeli insanları şu günlerde çay toplamakla meşgul. Başbakan'ın sağlık problemlerinden dolayı çay taban fiyatı henüz açıklanmamış. Ancak Rizeliler o her zamanki iyimserlikleriyle yine de umutlu. Bir Rizeli şöyle diyordu: "Belli olmaz, bir de bakarsınız ki, Başbakan hastane penceresinden halka gülümserken camı aniden açıverip çay taban fiyatını açıklayıverir!" Bir hemşehrisi de ona şöyle laf yetiştiriyordu: "O kadar umutlanma, Rahşan Hanım camın, pencerenin açılmasına izin verir mi!" Ne yaparsınız, dünya dönüyor işte... Hadi size Rize'de karşıma çıkan bir afişten de söz edeyim. Aslında söz konusu afiş Rize'ye mahsus değil; Rize İş Bulma Kurumu'nun önündeki ilan tahtasında asılı olduğuna göre, bütün Türkiye bu afişi temaşa etmekte... Afişte aşağı yukarı şöyle bir çağrı yer alıyor: "Gençler, hangi mesleğin size uygun olduğunu mu merak ediyorsunuz? O halde danışmanımıza başvurunuz; o size size en uygun mesleğin seçiminde yardımcı olacaktır!" Afişin ortasında bir genç fotoğrafı var; etrafında da (merkezden çevreye uzanan okların ucunda) çeşitli meslekleri icra edenlerin fotoğrafları.. Kolaylık olsun diye canım; hani gençler görsünler de bir meslek seçsinler diye.. Peki okların ucunda hangi meslekler yer alıyor? Aklımda kalan birkaçını sayayım: Laboratuvarda çalışan bir bilim adamı, tornada çalışan bir teknisyen, yanlış hatırlamıyorsam çizim masasının başında bir mimar, vesaire... Ama durun, hepsi bu değil; bir "meslek" daha var ki şaşırıp kalacaksınız: Ayda gezinen bir astronot! Afişte yer alan "astronot"u görünce "Vay be!" dedim içimden, "Devlet Rize'de her yıl hiç değilse birkaç bin genci de mevsimlik astronot olarak işe almaya çoktan başlamış ama bizim dünyadan haberimiz yok!"
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |