Önce, Erkan Mumcu'dan özür dilemeliyim.. Geçenlerde, "Erkan Mumcu genç dinozor mu" diye bir yazı yazmıştım..

Çünkü öyle bir görüntü vardı ki, sanki Mumcu, Mesut Yılmaz'ın onayı ile, belirli bir çerçeve içinde eleştiri yapıyordu..

Ama RTÜK benzeri "problemli konular"a sıra gelince, soruyordu..

Dün anladım ki, yanılmışım..

Meğer Erkan Mumcu, gerçekten Erkan Mumcu'ymuş..

Mesut Yılmaz da, bildiğimiz Mesut Yılmaz'mış..

Erkan Mumcu'dan özür diliyorum..

Yanılmışım..

Ama sadece ben miyim yanılan?

"Bu bambaşka bir Mesut Yılmaz" diye düşünen tek ben miydim?

Kendisini Avrupa Birliği'ne adamış, gerekirse "Milli Güvenlik Tabusu"na karşı çıkan, gerekirse "Kıbrıs Milli Davası"na, çağın ve gerçeklerin ışığında yaklaşan bir Mesut Yılmaz görmedik mi düne kadar?..

Avrupa Birliği normları ne diyorsa, bunun tam tersini içeren RTÜK Yasası için, sabahlara kadar Meclis'te oturması, görüntüyü bozuyordu..

Ama yine de, anlayışla karşılamaya çalışıyorduk..

-Adam ne yapsın? Arkasında halk desteği kalmadı.. Medya patronlarıyla arasını açarsa, ortada kalacak.. Şimdilik, RTÜK'le falan durumu idare ediyor.. Neticede, siyaset dengelerinin bir sonucu herhalde bu RTÜK..

Böyle diyor ve durumu geçiştiriyorduk..

Meğer yanılmışız..

40 yıllık Yani'nin, bir anda Kâni olmasını beklemişiz..

Siz de merak etmiyor musunuz?

Mesut Yılmaz, bundan sonra hangi rolü oynayabilir?

Görünen o ki, ilk genel seçimde barajın altında kalacak, iktidarda da, muhalefette de başarısız olmuş bir siyasetçi rolü, ona fazlaca uygun düşmüyor mu?

İnsan, bu kadar hesap hatası yapar mı?

Sen, "Belki rakip olur" ihtimaline karşı, Mehmet Ali Bayar'ın DTP Genel Başkanı olacağı güne, ANAP İl Başkanları toplantısını oturt..

Bu toplantının rüzgarı ile, Mehmet Ali Bayar'ın haberlerini ikinci plana atacağını hesapla..

Ve sonra da, bu ANAP İl Başkanları toplantısından, ANAP'ın "genç ses"i Erkan Mumcu'nun tasfiyesi haberini çıkart..

Erkan Mumcu'nun söyledikleri yanlış olsa, "hadi neyse" diyebilirdik belki..

Ama Mumcu'nun sözlerinde, "hafifletilmiş gerçekler"den başka ne vardı ki?

Halk arasına girse, neler konuşulduğunu kendi kulaklarıyla duyar..

Siyaset, "toplumda herkesin her gün konuştuğu gerçekleri, ülkenin gündemine getirmek ve çözüm üretmek" mesleğidir.

Erkan Mumcu bunu yapıyordu..

ANAP'ı diri tutuyordu..

Özal'ın söylemi ile, "ANAP diğer partilere benzememelidir.. Böyle olursa biter."

Erkan Mumcu'nun varlığı, ANAP'ı diğer partilerden farklı gösteriyordu..

Mesut Yılmaz, bu görüntüyü bozdu..

"Bülent Ecevit-Rahşan Ecevit" ikilisinin verdiği, "içe kapalı-sessiz parti" görüntüsünün, ANAP için de geçerli olduğunu gösterdi..

Değer miydi buna?

ŞAKA

Ah bu horozlar yok mu?

Erken öten horozu keserlermiş..

Yani bu açıdan Erkan Mumcu, ANAP'ta erken öten horoz muydu acaba?

Veya, "Horoz ölmüş, gözü çöplükte" derler..

Yani bu açıdan, Mesut Yılmaz'ın hâlâ iktidarda gözünün olması, sadece bir nâkıs teşebbüs müdür?

ECEVİT VE AZİZ YILDIRIM

Bazıları için "özel hayat" yoktur!..

İnsanların özel hayatlarında ne tür dramlar ve hatta trajediler oluyor..

Önce Rahşan-Bülent Ecevit çiftinin, "Kapalı dünyası" bir hastalık dolayısıyla açıldı..

Anladık ki, birbirine fazla dönük ve düşkün yaşamak, sonunda hastalıklı bir dünya oluşturuyor..

İnsan, sosyal çevreyi, dış dünyayı, akrabaları, arkadaşları dışlayınca, davranışları da, normalin dışına çıkıyor..

"Sevgi" bile, sağlıksız hale geliyor.

Son olarak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın adı, trajik bir olayla gazete sütunlarına yansıdı..

Aziz Yıldırım, kamuoyuna mal olmuş bir isim.. Bu yüzden "özel hayat"ının çerçevesi iyice daralmış durumda..

Sonuçta, Yıldırım'ın babasının işlediği bir cinayet dolayısıyla, "Yıldırım Ailesi"nin ıcığı-cıcığı, medyada didik didik edildi..

Bu da, şunu gösteriyor..

Siyasetçi veya spor kulübü başkanı olarak, adını kamuoyuna çıkartmanın riskleri fazladır..

Kamuoyunun gözü önündeki insanlar, cam köşklerde oturur.. Özel yaşam, pek kalmaz.

Ecevit ve Yıldırım adı çevresindeki gelişmeler bunun kanıtıdır..

MEHMET BARLAS

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu