|
|
|
|
Öncelikle "süper lige" çıkan Altay, Elazığ ve Adana'yı tebrik ediyorum.Milli Takım'ın Dünya Kupası'na katılma heyecanı etrafı sardığından, bu yıl ikinci ligde sezon sonu verilen bu müthiş mücadelenin hem süreci hem sevinci yeterince yaşanamadı. Sağlık olsun. Artık İstanbul'da "üç büyükler rekabeti" yaşanırken, Karadeniz'de Rize ayağı kaybolsa bile yine Samsun-Trabzon çekişmesi bir derbi heyecanı uyandırırken; bundan böyle Malatya-Elazığ-Diyarbakır takımları da doğuda böylesi bir tatlı rekabet yaratacaklar. Buna İzmir'de Altay-Göztepe karşılaşmalarını da ekleyebiliriz. Rekabet-yarışma tadında kalırsa, spor ahlâkına, kaidesine, zevkine ulaşırsa, seyredene doyumsuz anlar yaşatıyor. Aksi çirkindir. Kötüdür, kabul edilemez unsurlarla doludur. Ötedenberi arzu edilen şudur: Süper ligde şampiyonluk yarışı "üç büyükler" tekelinden çıkabilsin. Bir ara Trabzon bu alışkanlığa -monotonluğa- son vermiş; ardarda şampiyon olarak "dördüncü büyük" ünvanını bileğinin hakkı ile elde etmişti. Trabzon bu sene tarihinin en kötü sezonunu yaşadı. Umarız tez toparlanır ve yarışta kendine yakışan yeri alır. *** Lucescu'nun Beşiktaş'la anlaşması sevindirici oldu. Galatasaray'ı bu yıl çok nâmüsait şartlar altında şampiyon yapan hoca için -aleyhinde- neler neler yazıldı. Mütevazi kişiliği, sessizliği, çalışkanlığı, taktisyenliği ile bütün bunları aştı. Beşiktaş'ın kuruluşunun 100. yıldönümünde camianın beklentilerine karşılık vereceğini umuyoruz.Beri yanda Fatih Terim Galatasaray'ı yeniden kendi hedeflerine uygun hale getirmeyi, zaferlerine yeni zaferler eklemeyi planlıyor. Seyirci elbette ki Terim'den yayılan pozitif enerjinin etkisinde kalacaktır. Bakınız daha şimdiden -transfer ataklarında- Beşiktaş ilev Galatasaray önce Sergen ve Murat, ardından Mondragon için çekişmeye başladılar. Bu dahi bir güç gösterisi bir tatlı rekabet oldu. Fenerbahçe 65 bin kişilik stadını doldurmak için yıldız avına çıktı. Ortega ile Almeyda'nın transferleri oldu-olacak. Ancak şu önemli noktayı zikretmeden geçmeyelim: Fenerbahçe Kulübü bunu hep yapıyor. Yani öncelikle bir "şöhretler karması" kuruyor. Medya sürekli bu oluşumları kovalıyor. Basında Fener haberleri manşetlerden inmiyor. Lakin sonunda bu "başına buyruk" şöhretler "takım oyunu"na adapte olamıyorlar; ve böylece "hüsran yine hüsran" nakaratı tekrarlanıyor. Umuyoruz ve bekliyoruz ki bu yıl öyle olmayacak.Lorant'ın varlığı, gücünün sınırı bir tahminde bulunmayı engelliyor. Kimileri kariyer eksikliğinden bu yükü kaldıramayacağını ileri sürüyor, kimileri de bekleyelim-görelim diyor. Ben de "Bu yıl herşey çok güzel olacak" diyorum. Önce Milli Takım başarıdan başarıya koşacak; sonra da kim?.. Kim olduğunu beni tanıyan-okuyan biliyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |