T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İyi ki boşboğaz gazeteciler var...

Eline gazete kesiğini alıp mahkemeye koşanların sayısında son zamanlarda artış olduğu için, ismini yazmıyorum.

Bir gazeteci.

Usta bir gazeteci üstelik.

Ustalığı, biraz da boşboğazlığından geliyor.

"Ağzı sıkı" tanımına uymadığı, kendisine güvenip devlet sırlarını paylaşan bazı siyasetçileri zor durumda bıraktığı için, vaktiyle "basın danışmanlığı" hizmeti verdiği bir siyasetçi tarafından tard edilmişti.

Ama benim "favori" yazarlarımdan hâlâ.

İyi ki boşboğaz.

Ya gerçekten ağzı sıkı olsaydı, Türkiye'nin bir dönemine ait "gerçekleri" nasıl öğrenecektik?

Kitaplarında da "ilginç" anektodlar var.

Daha doğrusu, itiraflar.

Bir kitabından şu satırların altını çizmişim örneğin:

"1954 seçimlerinde büyük oy çoğunluğu ile yeniden iktidara gelmesinden sonra Menderes'in gem vurulmaz hırsına, tarihe 'ülkeyi bir baştan öteki başa imar etmiş Başbakan' olarak geçmeyi öngören ihtirasına artık bir yerde 'dur' demenin ya da bu gidişi frenlemenin gerekirliğinde çok kişi birleşiyordu. Basına iş çıkmıştı."

İlginç değil mi?

Demokrat Parti döneminde, özellikle iktisadî alanda görülebilir bir "canlanma" olmuştu. DP aleyhtarı görüşleriyle tanınan akademisyenler bile, Menderes'in hakkını teslim ediyor bu konuda.

Örnek mi?

"1950-54 yılları, DP iktidarının yığınlar tarafından benimsenmesi açısından çok önemli ekonomik imkanlar sağlamıştı. Merkez Bankası'nda, döneme göre yüksek sayılabilecek döviz ve altın rezervi vardı. Öte yandan, savaş sonu ekonomik durumu ve Kore Savaşı'nın yarattığı uygun konjonktürden ötürü, başta pamuk olmak üzere, bazı tarım ürünlerinin dış pazarda uygun sayılabilecek fiyatlardan müşteri bulması, ticaret hadlerinin lehe dönmesi, ikinci imkanı meydana getiriyordu. Bunun da ötesinde, Marshall Planı vb. dış yardımların mevcudiyeti, bir başka imkanı göstermekteydi. DP iktidarı bu imkanların tümünü değerlendirerek, 1950-54 döneminde yığınlar açısından 'ekonomik rahatlama' diyebileceğimiz bir ortam yarattı."

Bu kadar mı?

Bir yandan karayolları yapılarak kentler, kasabalar o güne dek görülmemiş bir hızla birbirine bağlanıyor; diğer yandan tarımsal kredilerle satın alınan traktör ve modern tarım girdileri ile ekim alanları genişletiliyordu.

Büyüme hızı ise, yüzde 13'tü...

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir rekor...

İşte bu "parlak dönem" için usta gazeteci, "Artık buna bir yerde 'dur' demenin, ya da bu gidişi frenlemenin gerekirliğinde çok kişi birleşiyordu" diyor.

Akis dergisi de aynı görüşteydi.

Akis, Menderes'e göre, "İsmet Paşa'nın kanun tanımayan, kanunun tesis ettiği şayanı hürmet müesseseleri ayaklar altına almak şeklinde tecelli eden tahakküm zihniyetinin" bir uzantısıydı ve biricik görevi, "ihtilal öncülüğü" yapan İsmet Paşa'ya "yol açmak"tı.

Nitekim, İnönü, bir Akis yazarının cezaevine yollanması üzerine şu "anlamlı" ve bence "manidar" açıklamayı yapacak, 27 Mayıs'ın hangi zaruretten kaynaklandığını faş edecektir:

"Başvekili bugün ne DP grubu, ne umumi efkar, ne matbuat olarak yürüdüğü yolda durduracak, itidale sevkedecek bir kudret kalmamıştır..."

Aynı İnönü, bir süre sonra da şu tarihi saptamayı yapacaktır:

"Şartlar olgunlaşırsa, darbe meşrudur..."

İyi bir satırarası okuyucusu, usta gazetecinin yazdıklarından yola çıkarak, 1950'de iki temel "kalkınma" modelinin (kültürel kalkınma, sınai kalkanma) çatıştığını, 27 Mayıs'la engellenen şeyin aslında DP iktidarı değil "sınai kalkınma" olduğunu anlayacaktır.


29 Mayıs 2002
Çarşamba
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED