T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kehânet değil bu!

Medarı iftihârımız, gözümüzün nûru hükümetimiz üç yılını doldurdu. Başbakanımız 79. yaş günü pastasını Rahşan Hanım'la beraber kesti, hastane arkadaşı 7 yaşındaki Esra ile paylaştı.

Üç yıl önce, hükümetin kurulduğu gün yazdığım yazıyı göndermiş bir okurumuz. Eski yazılara bakmaya pek vakit ayırmadığım için, unuttuğum bir yazıydı. Dostumuz, "ileri görüşlü" olduğumu sanıyor ama, ne ileri görüşlülük, ne de kehânet bu. Sadece, mevcuda bakıp ne olup ne olamayacağını tahmin etmek.

Doğrusu, bu konudaki tahminlerimde yanılmayı çok isterdim.

"Hükümet kuruldu galiba" başlığı altında, bakın ne yazmışım o gün:

Yeni bir hükümet kurulmuş galiba. Gazeteler öyle yazıyor, televizyonlar bas bas bağırıyor. Bugünlerde kimseye güvenmiyorum ama, doğrudur herhalde...

Hayırlı olsun.

Bakanlar Kurulu diye yayınlanan listeye baktım da gülümsedim kendi kendime. Daha doğrusu gülümsediğimi sandım. Yanımdaki arkadaş, "Niye pis pis sırıtıyorsun?" demez mi!.. Vallahi kötü bir şey... Sen gülümsediğini sanıyorsun, dışarıdan "pis pis sırıtmak" şeklinde algılanıyorsa, vay haline!..

Ama esas, memleketin vay haline!..

Hani bir mesel vardır, bir tutam ot, bir kuzu ve bir kurt sandalla karşı kıyıya geçirilecektir de, hepsini birden alıp götürmek mümkün değildir; o yüzden birini kıyıda bırakmak gerekmektedir. Kurt ile kuzu bir arada bırakılamaz, kuzu ile de otu yanyana tutmanın imkanı yoktur. İşte buna benzer bir denklemi andırmaktadır hükümetin kuruluşu. Ama ot kuzuya emanet edilmiş, kuzu da kurdun eline.

AYRI DÜNYALAR

Bülent Bey, hükümetin üç yılını değerlendirdi. Öyle şeyler anlattı ki, yarısı boş yarısı dolu su bardağını farklı değerlendirme misali bile dumura uğradı.

Herhalde farklı ülkelerde yaşıyoruz.

Her sözünde bir "başarı numunesi" gizli.

Hastane başhekimine "Genel başkan" demesini falan boş verelim, bütün problemler "ufak tefek olaylar" ona göre.

Halkın geçim sıkıntısı, çekilen zorluklar, işsizlik, ülkenin geriye gitme rekoru kırması, bulaşıcı mikrop gibi yayılan umutsuzluk, gelecek endişesi, baskılar, bizim yaşadığımız topraklarda; Bülent Bey'in pembe tablosu ise bir başka yerde.

SAHADAKİ KUŞLAR

ABD'de üniversitede psikoloji okuyan bir öğrenci, bir deney yapmak ister. Her sabah, siyah bir futbol üniforması giydikten sonra, üniversitenin futbol sahasına gidip bütün sahaya kuş yemi serper. Ardından, santra noktasına gelip bir düdük öttürür. Bu iş bütün yaz mevsimi boyunca devam eder.

Sonbahar olur ve sezonun ilk futbol maçı için binlerce seyirci stada toplanır. Siyah kıyafetli hakem santraya gelir ve düdüğünü öttürür. Sonra?

Bütün yaz siyah kıyafetli, düdük çalan öğrenci tarafından beslenmeye alışmış olan binlerce kuş birden futbol sahasına üşüşür.

DÜNYANIN ŞAŞMAYAN YÖRÜNGESİ

Dünya, güneş çevresinde dönerken, öyle bir yörünge çizer ki, her 18 mil'de doğru bir çizgiden ancak 2.8 milimetre ayrılır.

Dünyanın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz.

Eğer yörüngeden 3 mm'lik bir sapma bile olsaydı, büyük felaketler doğururdu.

Sapma 2.8 mm yerine 2.5 mm olsaydı, yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık. Sapma 3.1 mm olsaydı, hepimiz kavrularak ölürdük.

SİGORTA PARASI

İki kişi Hawaii'de golf oynarken sohbet ediyorlarmış.

''Benim fabrikam vardı, yangın çıktı. Ben de sigortadan aldığım parayla buraya geldim'' demiş biri.

Diğeri, ''Ne tesadüf'' demiş, ''Benim de fabrikamı kasırga yok etti. Sigortadan aldığım parayla dünya turuna çıktım.''

Beriki merakla sormuş:

''Peki o kasırgayı nasıl becerdin?''


29 Mayıs 2002
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED