T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasette hastalığın gölgesi

Bir ülke başbakanının "iş görür" raporu alması ne acı! Şimdi de bu rapor ile gerçek durum arasındaki çelişki konuşulacak.

Televizyonların defalarca verdiği bir görüntü: Başkent Hastanesi'nin kapısında Ecevit konuşuyor; daha doğrusu "konuşamıyor" Sonra atlar veya düşer gibi merdivenlerden iniyor.

Neden bu kadar direniyor? Acaba daha partisinin başındayken, DSP'yi şekillendirip, bir yönetici kadro mu oluşturmak istiyor?

Eğer amacı buysa, hiç vakit geçirmeden işe koyulmalı. Çünkü pek zamanı kalmadığı anlaşılıyor.

Ecevit, istikrar değil, istikrarsızlık üretiyor. Sıcak para gibi; ne zaman gideceği belli değil. Ecevit apansız giderse, DSP'nin kaç parçaya ayrılacağı ve kimler arasında nasıl bir rekabet yaşanacağı tahmin edilemiyor.

Siyasi gelişmeler üzerindeki en önemli soru işareti, Ecevit ve sağlığı.

Star gazetesinden Rauf Tamer, kendisine has zarif üslûbuyla bu konuya temas etmiş: "Yardıma ihtiyacı olmadan yürüyebiliyor. Hastanenin merdivenlerini bile tek başına inebiliyor. Mikrofonda çok anlamlı mesajlar verdi: Hele 'Başkent kale- Ana Anahtarı' derken, bize çok duygulu anlar yaşattı. 'Hastanenin Başbakanına ve Rektörüne' teşekkür ederken büyük alkış: 'Halkçı Ecevit!' Şükür Tanrı'ya. Bize bu günleri gösterdi."

3 yılda ekonomi

Hükûmet, üçüncü yılını bitirip, dörde basmak üzere. Ecevit 77'nci yaşını aynı tarihte kutluyor. Bu tesadüf dahi, hükûmetin ömrü ile Ecevit'in hayatı arasında bir bağ kurmamıza vesile oluyor.

Ecevit hükûmeti başarılı mı? Bugün arkasındaki halk desteğinin % 15'in altına indiğine bakarsanız, en azından başarının vatandaşa yansımadığı ortaya çıkıyor.

1998'de fert başına milli gelir 3 bin 255 dolardı. 2 bin 100 dolara indi. Bu arada borç stoku yükseldi. İç ve dış borç toplamı 1998'de 135 milyar dolardı, 200 milyar dolara çıktı. Gelirlerin giderek daha büyük bölümü faize harcanır oldu. 1998'de vergilerin % 67'si iç ve dış borç faizi için harcanıyordu. Bu oranı yüksek buluyorduk. Şu anda vergi gelirlerinin tümü faize gidiyor; ama kâfi gelmiyor. 2001'de iç ve dış borç faizinin toplam vergi gelirine oranı % 106.

Oysa 1980'de vergi gelirlerinin sadece % 4.6'sı faiz ödemelerine gidiyordu. 1996'da bu oran % 67'ye çıkmıştı. Refahyol hükûmeti ile, bir yıl içinde frene basılabildi. (1997'de faiz harcamalarının vergi gelirine oranı % 48'e indi)

Ecevit başarılı mı?

Ne diyecek Ecevit?

"Yolsuzlukların önünü kestik" diye konuşsa, herkesin aklına, Örümcek Ağı'nın hükûmete uzanan kolları ve Erol Kohen ile irtibatlı bulunmalarına rağmen halâ makamını koruya Emniyeti'ndeki polisler gelir. Veyahut, bankalarının içini boşaltmakla suçlananların DGM kapsamından çıkartılarak, davalarının zamana yayılması hatırlanır.

RTÜK Yasası için Meclis'te tutulan nöbet zihinlerde belirir.

Ekonomik başarılardan söz etse, "Gayri Safi Milli Hasıla'yı bir yılda 50 milyar dolar (dörtte bir nisbetinde) geriletmek mi başarı?" diye sorarlar. İşsizlik oranının artması, fabrikaların kapısına kilit vurulması mı alkışlanacak bir gelişme?

"Rutin" muayene

Ecevit, dün yine "rutin" bir kontrol için Başkent Hastanesi'ne gitti. Sonra bir basın toplantısı düzenledi.

Doğrusu o hasta halinde, muhtemelen görme güçlüğü çekerek önündeki metni okuması önemli bir başarıydı. Merdivenlerden inebiliyor; destekli bile olsa yürüyebiliyor; kolunu kaldırıp insanları selâmlıyor. Hatta, Rahşan Hanımın yardımıyla -kendisinin mi, yanındaki küçük kızın mı yaşgünü kutlanıyor, onu bile anlamadan- pastayı kesebiliyor.

Ecevit'in ekonomik başarılarını değil ama, hastalığını kamufle etmekteki direncini, kırık kaburga kemiğine dayanmadaki başarısını alkışlayabiliriz.

Basın toplantısında gene de itiraf etti: "Nörolojik hastaların bir saati diğerine uymaz" dedi.

Nitekim, hastaneden çıkarken ağzından dökülen anlamsız cümleler neyin nesiydi: "Hastayı geçtim... Aslında önemli olmayan bir hastalık aşamasından geçtim... Başkent ana.. anahtarı... Sayın Haberal ve değerli üyeleri... Değerli başbakan... Değerli başkan hepsi çok yakından ilgi gösterdiler. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum." (28 Mayıs 2002 - Star)

Ecevit'e yazık. Ama bu memlekete daha da yazık.

Gazeteciye tokat

Bir skandal da Yavuz Yılmaz'ın gazeteciyi tokatlayıp, basın mensuplarına küfretmesiyle yaşandı. Yavuz, yılların birikimini dışa vurdu. Kimbilir konutta, kapalı kapılar arkasında, gazetecilere karşı ne büyük kin ve nefret duyguları besleniyor!

Mesut Bey de, Ecevit'le beraber siyaseti bırakmalı. Belli ki, kendisi de, ailesi de, bu yükü artık taşıyamıyor.

Türkiye yeni yüzlere veya yenilenmiş insanlara ihtiyaç duyuyor.

Meselâ Kemal Derviş girdiği partiye ağırlık kazandıracaktır. İsmail Cem ile Mehmet Ali Bayar'ın partisine mi gider? Yoksa Ecevit, DSP'de ona bir fırsat mı yaratır? Anap'a transfer olur mu? Bunlar hiç bilinmiyor.

Kemal Derviş de, denklemin en bilinmeyen olgusuna takıldı kaldı: Ecevit'in sağlığı.

DSP Genel Başkanı, şu önümüzdeki bir kaç ayı, partisinin geleceğini hazırlamak için kullanırsa ne alâ. Aksi takdirde, birdenbire siyasetin dışına savrulduğunda, DSP parçalanacak, hükûmet çökecek ve Türkiye, seçimlere plansız programsız yakalanacak.

Ecevit bu ülkeyi ve milleti seviyorsa, çekilme sürecini hemen başlatmalıdır. Önce DSP'nin başına, üzerinde çoğunluğun ittifak sağlayacağı bir ismi getirsin. Ona desteğini versin. Karşı çıkanları ikna etsin. Böylece siyasi istikrarı teminat altına alsın.

Ama bakıyoruz da hiç böyle bir gayreti yok.

* * *

11 Mayıs'ta, hastalığını ilk duyar duymaz, artık sağlığına kavuşmasının mümkün olmadığını ve alternatiflerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Bugün de kanaatimiz değişmedi. Doktoru, hastalığı dolayısıyla, Ecevit'in bazen çift gördüğünü, göz kapaklarının düştüğünü, nefes darlığı çektiğini söylemişti.

Basın toplantısında, herhalde, çift gördüğü için metni okumada zorlandı. Gözlük değiştirdi; çok rahatsızdı. Hepimiz yüreğimiz ağzımızda onu seyrettik. Acıma ve öfke duyguları arasında gidip geldik.

Ecevit'e yakında "Güle güle" diyeceğiz. Bu kesin. Ama istikrar içinde, yumuşak bir geçiş için, liderler çaba sarfetmeli. Ecevit sonrası şimdiden hazırlanmalı.


29 Mayıs 2002
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED