|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amerika'nın "küresel savaş"ının insanlığı nasıl bir "terör çağı"na sürüklediğini, adalet, özgürlük, eşitlik, temel haklar, insanlık onuru, uluslararası hukuk ve insanlığın ortak değerleri gibi kavramların nasıl çöpe atıldığını, İslam coğrafyasına yönelik vahşi istila harekatının Müslümanları nasıl bir dehşete sürüklediğini, dünya nüfusunun üçte ikisine "terörist" etiketi yapıştırıp nasıl dışladığını, dünyayı nasıl tektipleştirmeye ve ABD çıkarlarının köleleri yapmaya çalıştığını görmüyor musunuz? Savaş suçları, soykırım, kitlesel katliam, sürgün gibi yüzkarası suçların nasıl meşrulaştığını, bu suçları işleyenlerin nasıl korunduğunu ve onları yargılayacak mercilerin nasıl işlevsiz hale getirildiğini, uluslararası sözleşmelerin nasıl bertaraf edildiğini, uluslararası kurumların ABD'nin elinde nasıl birer silaha dönüştüğünü, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların milyarlarca insanı nasıl açlık sınırında süründürdüğünü, yeryüzün kaynaklarının insanlığın ortak refahı yerine bir kaç ülke ve şirketin eline nasıl geçtiğini, zorbalığa dayanan yeni dünya sisteminin insanlığı nasıl bir kaosa doğru sürüklediğini görmüyor musunuz? Diktatörlerin, zorbaların, faşizmin ve ırkçılığın nasıl desteklendiğini, devlet terörünün nasıl yeni küresel sistemin temel ilkelerinden biri haline geldiğini, otoriter rejimlerin Amerikan çıkarları uğruna kendi toplumlarını baskı altında tuttup kaynaklarını nasıl sattıklarını, Amerikan menfaatleri dışında bütün seslerin nasıl kesildiğini, bütün renklerin nasıl soldurulduğunu, karşı çıkanların nasıl terörist ilan edilip korkunç bir akıbete maruz bırakıldıklarını görmüyor musunuz? Cenin: Direnen Filistin, kaybeden insanlık
Günlerdir Filistin'de yaşanan vahşet, yeryüzünün tek ırkçı devletinin ve soykırım suçlusu Ariel Şaron'un Amerika'nın koruması altında ve küresel savaşı çerçevesinde işlediği sınırsız şiddet dünyayı dehşete düşürdü. Ramallah'ta, Beytüllahim'de, Tulkarim'de, Nablus'ta, Cenin'de yüzlerce insan katledildi, binlerce insan elleri ve gözleri bağlanarak toplama kamplarına götürüldü, binlerce kadın ve çocuk evlerinden kovuldu, genç kızlar ve kadınlar kamplara götürülüp günlerce işkence altında tutuldu, yüzlerce ev yerle bir edildi, hastaneler çalışamaz hale getirildi, elektrik ve su kesildi, sokaklarda çürüyen cesetlerin gömülmesine ve yaralıların tedavisine izin verilmedi, ambulanslar ateş altına alındı, kuşatma altındaki binlerce insana ilaç ve yiyecek yardımları engellendi, sokağa çıkan herkese ateş açıldı, evlere baskın yapılıp insanlar kurşunlandı, esir alınan insanlar kurşuna dizildi, doğum yapan kadınların hastaneye götürülmesine izin verilmedi, evlerin/hastanelerin bahçelerine toplu mezarlar kazıldı, Devlet Başkanı bir odaya hapsedildi, korumalarının kafalarına kurşun sıkıldı, bütün dünyanın gözleri önünde bir ulus toptan imha edilmeye çalışıldı. 14 bin kişinin yaşadığı Cenin, üç yüz tank ve zırhlı araçla, binlerce askerle kuşatıldı. Bir kilometrekarelik mülteci kampına yüzlerce füze atıldı, sadece bir saatte 50 füze fırlatıldı, F-16 savaş uçakları ve Apache helikopterleriyle bomalandı, silahlı-silahsız, kadın-erkek, çocuk-ihtiyar ayırımı yapmadan insanların evleri başlarına yıkıldı, yüzlerce insan enkaz altında kaldı, kamptaki evlerin hemen tamamı yıkıldı ve bölge bir toplu mezara dönüştürüldü, bir halkın özgürlük ruhu, yaşama hakkı ve mahremiyeti ayaklar altına alındı. Camiler, yollar, dükkanlar, evler, Filistin halkının ekonomik değerleri yok edildi. Uluslararası ve yerel medyada uygulanan sansüre rağmen insanlık cinayet, yıkım, vandalizm, yağma ve terör dehşetine şahid oldu, katledilen kadın ve çocukların cesetlerinin buldozerlerle toplu mezarlara sürüklendiğini öğrendi. Soykırım nedir, insanlık suçu nedir, savaş suçu nedir, ırkçılık nedir, faşizm nedir, katliam nedir, sürgün nedir, terör nedir? Bu kavramları tanımlamak için kullanılan kelimeler hiç bir şey ifade etmiyor artık. Dünyayı "terör paranoyası"na sürükleyen, binlerce askerini İslam coğrafyasının stratejik noktalarına yerleştiren, okyanusları kontrol altına alan, askeri üslerde insanları yargılayan, esir aldığı yüzlerce insanın hiç bir hukuki korumadan yararlanmasına imkan tanımayan, temyiz ya da savunma hakkı olmayan olağanüstü mahkemeler kuran, işkenceyi bir devlet politikası olarak uygulayan, bunları yaparken de el altından İslam dünyasının bütün kaynaklarına el koyan, karşı çıkanları terörist örgütler veya devletler listesine alan Amerika'nın terörizm tanımına kim inanır? "Resmi ve meşru terör" çağı
60 ülke tarafından imzalanarak kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni onaylamayan, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin kapatılmasını isteyen, Uluslararası Af Örgütü'ne göre dünyanın bütün diktatör ve işkencecilerine koruma sağlayan Amerika, Filistin'deki soykırımı Şaron'la birlikte planladı ve küresel savaşının Ortadoğu cephesini Filistin'de açtı. Dünya bir halkın nasıl katledildiğini seyrederken Washington sürekli Filistin halkını teröristlikle suçladı ve katliamı durdurmaya yönelik bütün girişimleri sabote ederek İsrail'in önünü açtı. Bütün dünya, Beyaz Saray sözcüsü Arie Fleischer'ın, "Başkan George Bush, Ariel Şaron ile çalıştı, çalışıyor ve çalışmaya devam edecektir. Başkan, Şaron'un barış adamı olduğuna inanıyor" sözleri karşısında donup kaldı. Filistin yönetiminin, Cenin'deki katliamı soruşturmak için uluslararası komisyon kurulması çağrısı, Şili Diktetörü Agusto Pinochet'yi yargı önüne getirenlerden İspanyol yargıç Baltazar Garzon'un "İsrail hakkında insanlığa karşı suç işlemekten dava açılsın" çağrısı hiç bir yankı bulmuyor. İsrail'in katliamlarını gizlemek için yüzlerce kadın, çocuk, ihtiyar ve erkeğin cesetlerini kendisinin gömmesini kimse engellemiyor. Kendi sözcüsünün "yüzlerce insan öldü" sözlerini kimse duymuyor. Dünyanın güç merkezlerinin çirkin ve gizli ortaklığıyla kanlı bir senaryo uygulanıyor. Amaç Filistin'deki direniş güçlerinin yok edilmesi. Tıpkı Amerika'nın dünya genelinde kendine muhalif hareketleri yok etmesi gibi. Milyarlarca dolar askeri destekle Ortadoğu'da korkunç bir nükleer güç yaratan Amerika, küresel savaş kapsamında açtığı birçok cephede aynı şeyi yapıyor ve daha çok yapacak. Afanistan'da atılan füzelerin yarısı hedefini şaşırdı. Peki bu füzeler kimleri vurdu? En az 4 bin sivil öldü. Bu suçu kime yükleyeceğiz? Cenk Kalesi'nde tutulan 700 Özbek esirin katledilmesi savaş suçu veya katliam değil mi? Bu katliamı yapan ABD/İngiliz askerleriyle Raşit Dostum'u hangi hukuki merci yargılayacak? 3 bin Amerikan askerinin gittiği Müslüman Mindanao'da savaş bu ay sonu başlıyor. Buradaki katliamları kim önleyecek? Açılacak yeni cephelerde aynı katliamlara, tasfiye ve vahşete tanık olacağız. Filistin'den sonra Lübnan, Suriye, Irak hatta İran hedef alınacak. Karşı duran herkes terörizmle suçlanacak. "Resmi ve meşru" şiddetin, terörün, insanlık suçlarının faillerini durduracak tek güç, sivil öfke ve direniştir. İslam coğrafyasında hızla güçlenen de bu öfke işte. Küresel savaş bölgemizde köklü bir değişimi beraberinde getirecek. Yarınlara güvenle bakmamızı sağlayan tek umut da bu...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |