T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Babanızın malı mı?

"Bu köşeler babamızın malı mı?" diye sormuştu bir ara... Anlaşılan "Babamızın malı değil, dilediğimiz gibi yazamayız" demek istiyordu.

Oysa yazdığında sadece köşeler değil, sanki her şey "babasının malı" imiş gibi yazıyor.

Medya zaten babasının malı.
Memleket babasının malı.
Millet babasının malı.
Çocuklar babasının malı.
Demokrasi babasının malı.
Cumhuriyet babasının malı.
Sistem babasının malı.
Siyaset babasının malı.

Mesela her alanı babasının malı gibi görmeyen insan şöyle yazabilir mi?

"-İmam Hatip Lisesi sayısı 603'ten 30'a insin.
Asıl soykırım bu değilse nedir?

"-Bunların mezunlarına sadece İlahiyat Fakültelerinin yolu açılsın.
Asıl eğitim ambargosu bu değilse nedir?

"-Sekiz yıllık temel eğitim süresince türban yasağı devam etsin.
Asıl despotizm bu değilse nedir?

"-Ama üniversitede yasak kalkabilir."
Lutfunuz olur beyim! İhsan buyurdunuz!

Eğitim politikasını o tayin edecek. Memlekette kaç okuldan kaç tane olacağını o tayin edecek. Bu ülke çocuklarının yükselme trafiğini o belirleyecek. Milletin ne zaman ne giyip ne giyemeyeceğinin kararı ona ait olacak.

Gençlerimiz bile onun babasının malı.

Analarımız-Babalarımız bile onun babasının malı!

Milleti ayırdı ikiye: "Azgın azınlık" ve "makul çoğunluk." Kendisini "makul çoğunluk"un sözcüsü yaptı ve onun adına "babasının malı" gibi ahkam kesiyor. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından yapılan bir kamuoyu araştırmasında halkın yüzde 75'lerdeki bir kısmının "bütün eğitim alanlarında başörtülü öğretim ve başörtülü kamu görevinin serbest olmasından yana" olduğu sonucu çıkmıştı. Makul çoğunluk yüzde 75 değilse nedir?

Türkiye çapında "makul çoğunluk"un ne düşündüğünü tesbit etmek için neden başörtüsü konusunda bir referandum yapılmaz?

Referandum bile azgın azınlığın bir tuzağı değil mi?!

TBMM'de bir oylama yapılıyor. Oylamaya katılanlardan 230'u Milli Eğitim Bakanı hakkında soruşturma açılması için, 209'u da açılmaması yolunda oy kullanıyor. "Makul çoğunluk" hangisidir? 230 milletvekilini "Laik cumhuriyet'e karşı hareket etmek"le suçlayanlar makul çoğunluğu mu temsil etmektedirler, azgın azınlığı mı?

Medyanın yüzde 70'ini kontrol etmek yetmemiş olmalı ki, şimdi ekonomiyi de "babasının malı"haline getirmek yolunda dehşet verici bir tırmanışı sergiliyor: RTÜK tırmanışı...

Aslında bir ukde var içinde... Bunu anlamak zor değil.

Azınlıkta kaldığı halde çoğunluk gibi hükmetme ukdesi... Bu "insan" olarak içine sinmiyor. Telafi için, sanal bir çoğunluk üretiyor ve onun adına biçmeye başlıyor. Sanal çoğunluk içini durultacak sağlam bir dayanak olmadığı için de, azgın bir üslup tercih etmek zorunda kalıyor. Düşman üretiyor ve rahatlıyor!

"Işıklar 28 Şubat'taki gibi yanıp sönmüyormuş Filistin için..."

Ya sokaktaki sesler? Kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, bebeler? Onlar azgın azınlık!!!

Bütün dünya sokakları azgın azınlık!!!

Göz yaşlarıyla ayaklanan azgın azınlık!!!

Bu kadar azgınlığa neden gözyaşı denk düşüyor? Hem azgın hem ağlıyor?

28 Şubat'ta yanıp sönen ışıklar "makul çoğunluk"un yansıması mı idi? Yoksa "sayısal" bakımdan makul olan çoğunluğa karşı, "siyasal" bakımdan güçlü olan azınlığın darbesi mi?

Türkiye'de bir "azgın azınlık" sendromu bulunduğu doğru...

Türkiye siyaseti zaten onun için yerine oturmuyor.

Türkiye onun için darbelerden başını kaldıramıyor.

Bakın darbelere, hepsi çoğunluğa karşı yapılmış ve şimdi "makul çoğunluk" ifadesini babasının malı gibi kullanmaya yeltenenlerin hepsi darbelerden yana yamulmuş.

Şimdi de meydanlara ve kamuoyu yoklamalarına yansıyan "makul çoğunluk" azgın azınlığın beklentisi yolunda şekillenmediği için karnı ağrıyor "Türkiye'yi babasının malı gibi gören" bir çevrenin...

Gene de bu çevrelerin "makul çoğunluk" diye bir kavramı keşfetmelerinden dolayı Türkiye adına sevinç duymak gerekir. Gene de hiç olmazsa "üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkması" noktasına gelmelerinden dolayı sevinç duymak gerekir. Ne demek istiyorlar: "Tamam her şey babamızın malı ama, üniversite gençliği artık değil."

Bakın şu ifadelere:

"O yaşta çocuklar hem zihinsel gelişim, hem de hukuksal açıdan, artık kendileri için serbestçe karar verebilecek düzeye geliyorlar"

Yani "onlara hükmetmeyi bırakmalıyız." Bu az şey mi Türkiye hakim azınlığı için?

Üniversite gençliği dışındaki tüm çocuklara hükmetme hakkı anlamına gelmiyor mu bu ifadeler?

İmam Hatip'li çocuklar, tam da her türlü üst tanzime boyun eğmeleri beklenen bir süreçte insanca bir tavır sergiledikleri için öfkenin hedefi oluyorlar. Bu çağda "Bizi babanızın malı gibi yönetemezsiniz" dedikleri için.

Türkiye, memleketi, milleti, çocukları, sistemi, demokrasiyi, siyaseti, ekonomiyi babasının malı gibi yönetmeye alışmış olanların terbiye edildiği bir zamanı görecek. "Köşeler babamızın malı değil" demek de bir gelişmedir, "makul çoğunluk-azgın azınlık" ifadelerini keşfetmek de... Bir gün aynaya bakıp "Yahu biz daha çok benzemiyor muyuz azgın azınlığa? Değilse neden biz şuh kahkahalar içinde yaşarken, şu makul çoğunluk gözyaşına boğuluyor?" diye düşünecek pek çok insan var bu memlekette...

Ne zaman düşünecekler?

Düşüncenin insanın en derinlikli boyutu olduğunu keşfettikleri zaman...


16 Nisan 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED