T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

İmam ve cemaat...

Hiç düşünebiliyor musunuz, Devletin üstünde bulunanların kavgasının nerelere varacağını.. "Şike" ve "yolsuzluk" söylentilerinin "gırla" gittiği bir ortamda, Devlet Bakanlığı ile Futbol Federasyonu'nun kavgasının, bundan sonra, ne boyutlara varacağını, düşünmek dahi istemiyorum.

Bu konudaki ümidim iyice azaldı.

Niye mi?

Derneğin dün gece 2001 yarışmasının ödül dağıtım töreni vardı. 14 Nisan bu yıl pazar gününe geldiği için, tören 15 Nisan'a alınmıştı. Bunu da Devletimizin üstünde bulunanlara duyurduk ve davet ettik. Ancak..

Ne hikmetse, o gün, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'nın Bükreş'teki toplantıya katılma zorunluluğu (!) vardı. Buna karşılık, İletişim Ödülü vereceğimiz Futbol Federasyonu'nun tepesindeki kişinin de o gün ve o saatte doktor muayenesi (!) çıktı. Buna bir de, Fenerbahçe Kulübü Başkanı'nın işlerindeki yoğunluğu (!) ortaya çıkınca, ağzım bir karış açık kaldı.

Sporumuzun tepesindekilerin törene katılmama mazeretlerinin altındaki gerekçeleri "sağır" ve "dilsizler" bile biliyordu.

Gerçek şu idi.

Ne Bakan, ne Futbol Federasyonu Başkanı, ne de Fenerbahçe Kulübü Başkanı, bu törende bir araya gelme yürekliliğini gösterememişlerdi. Yani, çeşitli bahanelerle "Biz devletin ve sporun tepesindekiler kavga etmeye devam edeceğiz. Onun için törene katımıyoruz" başka deyişi ile, bir güzel kıvırtmışlardı.

Devletin tepesindeki bugünkü kavganın çözümünü üretemeyenler, yarın sporumuzun daha da kötüye gitmesini sağlarken ortaya çıkan manzara karşısında istedikleri kadar övünebilirler (!)

Hem de şimdiden...

Bir üzüntüyü de Beşiktaş-Fenerbahçe maçında yaşadım. Maçın havası çok gergindi. Yetkililer bu konudaki tansiyonu düşürmek için, devre arasında etkinlikler düzenlemişlerdi. Bu arada, bir de 800 metre atletizm müsabakası koşuldu. Koşanların içinde bir de Fenerbahçe formasını giyen atlet vardı. Bu atlet son 400 metrede finişe kalktı ve Hilton tarafındaki tribünlerin önünden geçerken, yağmur gibi yağan petlerin altında ipi göğüsledi.

Doğrusu sporumuza yakışmayan bu çirkinliğe karşılık ben yarışmış olsaydım, müsabakayı bırakıp, bu çirkinliği protesto ederdim.

Zira, insanlarımız adam gibi bir yarışı izlemekten çok uzaktı.

Olimpiyat düzenlemek isteyen İstanbul gibi bir yerde, sırf Fenerbahçe forması giydiğinden ve birinci geldiğinden dolayı, böylesine "çirkince" protesto edilen atlet, bu tip olaya muhatap olmazdı, diye düşünüyorum.

Yukarıdaki iki konu ülkemizdeki sporun seviyesini çok iyi anlatıyor, olsa gerek. Bu ülkede yaşayan bir insan olarak, bu tip çirkinlikleri çanak tutanları kınıyorum. Herşeyden önce, sporun felsefesini Devletimizin üzerindeki insanlarımız özümlemesi gerekiyor.

"İmam" ve "cemaat" tekerlemesinin boşuna söylenmediğine bir kez daha şahit olduk.

Hem de üzülerek.


16 Nisan 2002
Salı
 
GÜRAY SOYSAL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED