T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
M. Ali Bayar ve diğerleri hangi boşluğu görüyor?

Ortalıktaki hareketliliğe bakınca, insanın içinden siyaset ve demokrasi adına umutlanmak geliyor. Ne yana baksanız bir siyasi hareket filizleniyor, her köşeden bir başka "yeniden yapılanma" nutku yükseliyor. Solda mevcut iki merkez partinin dışında en az 3, en fazla 5 yeni siyasi parti hazırlığı var. Sağda ise Mehmet Ali Bayar'ın DTP'yi diriltme projesi dahil Sadettin Tantan, Melih Gökçek ve Hüsnü Doğan'ın önderlik ettikleri en az dört ayrı yeni oluşum faaliyeti var. Diğer, bütün kafa karışıklıklarını da eklersek, sayının nereye varacağını kestirmek mümkün değil.

Siyasi yelpazeyi hem içerden hem de çevreden kuşatan bu kadar çok hareketi basit arz-talep hesabına vurduğunuzda, çıkacak ilk sonuç; onca karalanmaya, baskıya ve etkisizleştirme faaliyetine rağmen, bu ülkede siyasetin hala çok işe yarayan bir nesne olduğudur. Bu doğrudur ama, "arz"ın reel bir talepten mi yoksa, başka faktörlerden mi kaynaklandığı sorusu iyi bir cevap ister.

Asıl mesele, siyasetteki mevcut, görünür parselasyona rağmen bu iştihanın nereden doğduğudur.

Tasfiye mi var?

Bütün bu yeniden yapılanma çabaları merkez sağda bir boşluk olduğu varsayımına dayanıyorsa, bu durumda en azından cari siyasi aktörlerin durumuna ilişkin yeni bir değişiklik ihtimali olup olmadığını sorgulamak gerekmektedir.

Son aylarda yapılan anketleri alt alta koyup ortalamasını aldığınızda, merkez sağdaki boşluğun Ak Parti ve Tayyip Erdoğan tarafından net bir şekilde doldurulduğu; solda ise barajı aşmış görünen CHP ile baraj altı bulunan DSP'nin yanında, yine ancak baraj altında kalabilecek bir başka parti için yer olduğu görülüyor.

Şimdi, merkez sağdaki yeni oluşumların "halkı kucaklama, Türkiye'yi dönüştürme vs." eksenine oturttukları siyasi hareketlerin, AK Parti ve buna ilaveten DYP, SP, MHP ve ANAP gerçeklerine rağmen neye oynadıklarını izah etmeleri gerekiyor. Siyaset dışı bir tasfiye girişimi olmaksızın siyasette yeni bir oluşum için münhal bir arazi bulunmadığına göre, binayı nereye dikeceklerini anlatmak zorundadırlar.

Adının "yeni oluşum" konması, herhangi bir harekete taban tutma garantisi vermediğine göre, mevcut taban parselasyonunun hangi faktörlerle; mesela klasik propaganda malzemeleriyle mi, yeni siyasi yasaklar yoluyla mı, yoksa yeni ve benzersiz politikalar marifetiyle mi değiştirileceğine dair bir işaret gösterilmeli.

Kamuoyu, böyle bir soruyu doğrudan sormaz ama, sorulmaksızın bu sorunun net bir cevabını almadan da gücünü hiçbir siyasi harekete ciro etmez.

DTP kumaşından parti çıkmaz

Aynı kural, ismi üzerinde tıpkı Kemal Derviş gibi ve yine onu destekleyen çevreler tarafından büyük bir sempati halesi oluşturulan Mehmet Ali Bayar için de geçerlidir. Kamuoyu onu tanımıyor ama hakkında plase edilen enformasyondan anlıyoruz ki Bayar, iyi ve parlak bir hariciyeci, iyi bir aileden geliyor ve "hem dünyayı hem de Anadolu'nun çamurlu yollarını" iyi tanıyor.

Yani, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bir lider profilini var eden unsurların hepsi ve hatta daha fazlası Bayar'da var!

Doğrudur, Mehmet Ali Bayar'ın pozitif bir profil olduğu Ankara'da politika ve medya muhitlerinde de epeyidir bilinir. Mesela, Bayar'a "ABD tarafından gönderiliyor" gibi bir yafta yapıştırmak haksızlık olur.

Ancak bu profil, şimdi içine girmek üzere olduğu koordinatların sorgulanmasına mani değil. Bilakis bu sorgulamayı elzem kılıyor.

Bayar'ın başına geleceği bu partinin, demokrat olmadığını da Türkiye'yi kuşatmadığını da herkes pekala biliyor. Yani Bayar, siyasi kariyer için en olmayacak basamağa adım atıyor, sun'i bir siyasi oluşuma soyunuyor.

Demokrat Türkiye Partisi, hem bir siyasi mevta hem de Türk demokrasisinin en kötü ve en anti-demokratik tecrübelerinden birisinin adıdır. 28 Şubat darbesinin siyasi destek noktalarından birisi olan ve merkez sağ tabanda hiç ama hiç iyi bir intiba bırakmayan bu partinin kumaşını nasıl biçerseniz biçin, bir elbise çıkartamazsınız. Kötü sicili nedeniyle, bu partiyi zemin alan bir hareketin hacim elde etmesi, büyümesi, kitleselleşmesi de ihtimal dışıdır. Partinin kısa bir sürede Süleyman Demirel'e yakın milletvekillerinin katılımıyla Meclis'te grup kuracağından söz ediliyor. Olabilir ama bu yöntemler geçen dönemde olduğundan farklı sonuç doğurmaz. Seçimlerdeki sonuç yine aynı olur: Binde beş.

Siyasi yelpazede boşluk yok; sorun siyasetin bizatihi boşlukta olmasıdır. Sun'i "oluşum" teşebbüsleri de bu boşluğu artırmaktan başka sonuç doğurmaz.


16 Nisan 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED