T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Şâibe

Bilen var bilmeyen var; önce bu Arapça kelimenin mânâsını verelim: Şek, şüphe, leke, ayıp, eksiklik, noksanlık anlamlarına geliyor.

Şâibeli demek; şüpheli, ayıplı, eksikli mânasına kullanılıyor.

Bu yıl futbol, futbolcular, maçlar, hocalar, transferler, yönetim kurulu seçimleri, başkanlar kadar; hatta onlardan daha fazla hakemler ve Futbol Federasyonu üzerine konuşuldu.

Boşuna mı konuşuldu?

Yoo!.. Hani ne demişler "Ateş olmayan yerden duman tütmez."

Nitekim bu duman adliyeye kadar uzanan bir operasyona kadar vardı.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım: "Bu ligi içime sindiremiyorum; her şeyde şâibe var. Ligde şampiyon da şâibeli, düşenler de şâibeli" demiş.

Hani deveye sormuşlar neden boynun eğri diye, nerem doğru ki şeklinde cevap vermiş. "Şâibeli durum" ülkede hemen her kuruma musallat olmuştur. Meclis Binası'nın yenilenmesi ve ceylan derisi koltuklar meselesini ne çabuk unuttuk. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan "Sağlık sarf malzemelerinin ihalesiz alınması yüzünden son on yılda SSK ve Bağ-Kur'un yaklaşık bir katrilyon lira zarara uğratıldığını" açıklamış.

İşte buyurun.

Kaç yıl var ki ülkemiz yolsuzlukları, vurgunları, hortumcuları konuşuyor. Hile ve desise her köşeye sinmiş. Elbette ki bu tabloda futbol dünyası da yerini alıyor. Alınca da işin tadı kaçıyor. Çünkü biz seyirciler karşımızda pırıl-pırıl serilmiş yeşil sahalar kadar temiz bir müsabaka görmek istiyoruz. İşin içine "başka türlü işler" karışınca, tuttuğumuz takım galip de gelse, mağlup da olsa keyfimiz kaçıyor, suratımız asılıyor.

Bir an önce "şâibeli" mekândan uzaklaşmak istiyoruz; şâibeli denilen insanları görmek, onları dinlemek istemiyoruz.

Peki sonuç!..

Evet netice kabaca şöyle formüle edilebilir. Hani "temiz toplum" istiyoruz ya; işte toplum, kurum ve kuruluşlar, siyaset, iktisat, medya vb. bu yolda belli bir mesafe alır, insanlar karşısındakine yeniden güven duymaya başlarsalar, o zaman asılan suratımız gülümseyebilir.

Güven duygusu insanoğlunun en temel yönelişidir. İnsanlar her zaman için güvenlikte olmayı arzu eder; böylece düzenli-verimli-neşeli bir yaşama ve çalışma hayatına kavuşabilirler.

Aksi takdirde sürekli bir şüphe insanı içten içe kemirmeye; onu hastalığa, bezginlik ve küskünlüğe, verimsizliğe sürükler.

Türkiye çoktan beri bu kötümser atmosferi solumaktadır. İnsanlara bir türlü güven duygusu verilememekte, iyi şeyler beklediğiniz, umduğunuz dağlara kar yağmaktadır.

Bu yıl lig biraz da bu yüzden verimsiz geçti. Futbolun güzelliklerinden, coşkusundan ziyade; yukarıda bahsettiğimiz manzaranın dedikodusu ile uğraştık. Belki tek tesellimiz Milli Takım'ın Dünya Kupası'na katılması oldu.

Aman ne olur bari ona bir şâibe bulaştırmayalım.


16 Nisan 2002
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED