T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Neler oluyor hayatta

Evet, neler oluyor hayatta..

İlhan Şeşen'in bu doyumsuz eserinden yola çıkarak, spor teşkilatımızda da nelerin olduğuna şöyle bir kulak kabarttık. Neler oluyormuş bir bilseniz.

Gerçi aşağıda yazacağım konular, duyuma dayalı. Şimdilik "duyumları" bu sütunda yazacağım. Bu söylentilerin "doğruluğu" veya "yanlışlığı" gün ışığına çıktığında da gerçeğini yazacağım.

Dediğim gibi, spor teşkilatımızdakilerin dilinde olan bu söylentilerin gerçek yönünü de yazmak, boynumun borcu. Şimdi gelelim birinci duyuma..

Spor Teşkilatımızın çok çok yüksek makamına gelen İngilizce öğretmeni, makamda kaldığı kısa süre sonrasında, kendisini dışarıya atmak zorunda kalmış. Kapıyı da öyle bir çarpmış ki, civardaki yetkililer "deprem mi oluyor" diye dışarıya fırlamışlar.

Odanın sorumlusu ile İngilizce öğretmeni içeride kaldıkları yarım saatin sonunda bu durumun neden ortaya çıktığını ise, kimse anlatmak istemiyor.

İkinci konu ise, spor teşkilatımızın sorumlularından birinin oğlu askere gitmiş. Daha sonra asker oğlumuz Ankara'ya getirilmiş. Çocuk, sık sık izinli olarak dışarıya çıkmak için, sabırsızlanmış.

Bunun da formülü bulunmuş ve asker oğlumuzun komutanı "şipşak" yeni kurulan bir federasyonda görevlendirilmiş.

Sonuçta, oğlumuz istediği zaman dışarıya çıkıyor ve sivil hayatla olan bağlantılarını devam ettiriyormuş.

Üçüncü konumuz Basketbol Federasyonu ile ilgili.

Devlete ait olan Basketbol Federasyonu gelirleri, Basketbol Vakfı'na aktarılıyormuş. Devletin gelirlerinin Vakıf'a verilmemesi konusunda yasa hükmü olmasına karşılık, Basketbol Federasyonu "dediğim dedük" mantığı ile hareket ediyormuş.

Bunları yapanın ve Basketbol Federasyonunun gücünü, ismini bir türlü öğrenemediğim, bir Bakanlık Özel Kalem Müdürü tarafından koruması altına alınmasıymış.

Bu arada, Basketbol Federasyonunun üç büyüklerden lige katılım payı almaması da gündemin maddeleri içinde yer alıyormuş. Diğer kulüplerden lige katılma payı ise, "diş söker" gibi takır takır alınıyormuş. Bu durumları tespit eden Müfettişlere ise, belgeler verilmiyormuş. Bunun sonunun da Savcılığa kadar dayanacağı söyleniyor.

Bunlara ilaveten, doping yapanların affedilmesi için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde özel çalışmaların başlaması dikkat çekiyormuş.

"Ahlaksızlığa prim" diye tanımlanan bu davranışı ise, kimse görmek dahi istemiyormuş.

Son duyumum, atletizm Federasyonu ile ilgili..

Genç atletlere yardım adı altında Kızılay'ın verdiği erzak fişlerinin karşılığı yokmuş.

Bu iş için görevlendirilen kişinin imzası ise "karşılıksız çek" görüntüsünden ileriye gitmiyormuş. Birçok genç atlet ellerindeki "karşılıksız fişlerle" Naili Moran Atletizm sahasında gezinip, duruyormuş.

Dikkat ederseniz, duyumlarının hepsini "muşlu-mışlı" diye dile getirmeye çalıştım.

Dediğim gibi; yukarıdaki iddiaları inceliyor ve bu işin doğrusunu en kısa zamanda bu sütunlarda açıklayacağım.

Yani, şimdilerde "herkes eteğindeki taşı dökmeli" diyorum.


18 Nisan 2002
Perşembe
 
GÜRAY SOYSAL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED