T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Venezuela nere, Türkiye nere?" demeyin

Dün, Radikal'de, "IMF'ye sekiz yeni söz" başlığını okuyup TC Merkez Bankası sitesinde IMF tarafından onaylanan son niyet mektubuna göz atınca alarm zillerim çalmaya başladı. Bu gelişmenin Venezuela'yla bir biçimde ilgisi var çünkü... Neredeyse, "Venezuela'daki darbe yabancımız olmayan türde bir hükümete yol açmak için yapıldı" diyeceğim...

BBC'de program yapan, Guardian'da yazan Amerikalı gazeteci Gregory Palast bir süredir IMF ve Dünya Bankası politikalarını mercek altına koydu; Nobel ödüllü ekonomist Joe Stiglitz'den de bilgi alarak... IMF ve Dünya Bankası çevresinden bazı kişiler de 'gizli' ve 'çok gizli' belgeleri Palast'a aktarmaya başlamışlar. Okuduğu gizli belgelerden duyduğu dehşeti yazıları ve röportajlarına yansıtıp duruyor.

Bir ay kadar önce kendisiyle bir radyo röportajı yapan Alex Jones'a şunları söylemişti: "IMF dört aşamalı bir plan uyguluyor; Venezuela'da ilk üçü geçildi şimdi sıra dördüncü aşama olan darbeye geldi. Seçilmiş başkan yönetimden uzaklaştırılınca 'geçici hükümeti' destekleyecek IMF. Venezuela devlet başkanı IMF'ye 'Hayır' dedi çünkü. IMF ekip gönderdi ve 'Şunu yap, şunu yapma' demeye başladı. Chavez onları dinlemek yerine, petrol şirketlerinin vergi yükünü artırmaya niyetlendi. Buna izin vermek yerine onu ortadan kaldırmayı tercih edeceklerdir. Şimdi buradan ilân ediyorum: Venezuela devlet başkanı önümüzdeki üç ay içerisinde ya devrilecek, ya da öldürülecektir."

Ne demiş okudunuz: "Venezuela devlet başkanı üç aya kadar ya gidecek, ya ölecek..." Bu sözü sarf ettiği tarih 4 Mart 2002; yani Caracas'taki darbe girişiminden 1,5 ay önce. Sonucu bildiğine göre, gösterdiği sebep ve diğer söyledikleri üzerinde de durmakta yarar var...

TC Merkez Bankası IMF ile imzalanan niyet mektuplarını sitesinde yayımlıyor... Ancak, Palast'a göre, aleni anlaşmaların fazla bir ehemmiyeti yok; esas üzerinde durulması gereken IMF ile ilişkiye girmeyi kabul eden ülkelere imzalatılan gizli anlaşmalar... Bunların ülkeleri mahvedecek ayrıntılar içerdiği iddiasında. Her ülkeye tam 111 ayrı not imzalatılıyormuş. O notlarda öngörülen adımlar izlenirse ne âlâ, ayak sürünürse uluslararası piyasalardan kredi bulma imkânı yok ediliyormuş...

Amerikalı gazeteci Arjantin'le imzalanan gizli anlaşmaları ele geçirmiş. "Dünya Bankası ve IMF ifşaatlarım sonrasında, CNN ve BBC'de benim katıldığım programları boykot ediyorlar; ancak, yayınladığım belgelerin sahte olduğunu ileri süremiyorlar. Önce, 'Elinde belge yok' dediler; televizyonda belgeleri yüzlerine sallayınca sustular." Gizli belgelerden edindiği izlenimler ve başekonomist olduğu Dünya Bankası'ndan kovulan Joe Stiglitz'den dinledikleri ışığında sunduğu Arjantin değerlendirmesi göz açıcı.

"Kamu değerlerinin hepsini sattırdılar Arjantin'de; Amerika'da 'Yapın' denilse herkes ayaklanır... Buenos Aires'in su sistemi üç kuruş karşılığı Enron'a satıldı; Arjantin ve Şili arasındaki boru hattı da... Boru hattı satışı sırasında araya George W. Bush girdi."

Palast, IMF ile Dünya Bankası reçetelerini uygulayan ülkelerin soyulduğu kanaatinde. Sadece yabancı şirketlere üç kuruşa satılan değerler soyulmuyor, ayrıca anlaşılan ülke yetkilileri de soygun yapıyorlar. IMF ve Dünya Bankası, Palast'ın Latin Amerika'dan verdiği örneklere göre, siyasiler ve bürokratların kredileri çarçur etmelerine ses çıkartmıyormuş... "Al gülüm ver gülüm olayı" demeye getiriyor Amerikalı gazeteci. "Ekvador ve Arjantin'de olduğu gibi milletleri parçalıyorlar" da diyor...

Arjantin bankalarının yarısını Amerikan Citibank satın almış; Ekvador'daki boru hatları BP'nin olmuş; bizdeki İSKİ, ASKİ benzeri tesisler her yerde Enron'a gitmiş... "Üstelik aldıklarının içine ediyorlar" diyor Palast ve ekliyor: "Buenos Aires'te içecek su bulunamıyor.."

Joe Stiglitz şunları anlatmış Amerikalı gazeteciye: "Dünya Bankası adına nereye gitsek, hangi ülkeyle ilgilensek ekonomisini mahvettik. Bunu sorgulamaya başladım diye Dünya Bankası'ndan kovuldum." Stiglitz, ülkelerdeki sokak olaylarında bile uluslararası kurumların parmağı olduğundan kuşku duyuyormuş: "Bir ülkeyi sıkıştırıp ekonomisini berbat ettiğinde sokak hareketleri olacağını biliyorlar; sokak hareketlenince yeni şartlar ileri sürüp ülkeyi biraz daha sıkıştırıyorlar."

İçinde, "Venezuela'da üç ay içerisinde darbe olacak" kehaneti yer alan röportajın bütününü okuyunca başka ilginç ayrıntılar da çıkıyor insanın karşısına. Bir isim sözgelimi: Lord Wakeham. Bu İngiliz asilzadesi Enron'un denetleme komitesi başkanıymış... NM Rothschild şirketinin başı olan Lord Wakeham için, Palast, "Elinin değmediği alan yok" bilgisini veriyor. Şimdi batık Enron'u İngiltere'ye getirip enerji tesislerini aldıran oymuş. "Enron'u denetlemesi beklenen adam, danışman sıfatıyla para götürüyordu" diyor Palast.

Başka bir ülkede olan bize de yansıyor ya, bizdeki Lord Wakeham'ın kim olduğunu test etme vakti de yaklaşıyor. Lord Wakeham İngiltere'deki RTÜK benzeri kurumun da başkanıymış. Palast, "Bana yasak uygulatıyor" diyor Lord için... RTÜK Yasası Meclis'ten virgülüne dokunmadan geçince başına getirilecek kişiye bir de bu gözle bakarız artık...

"Venezuela nere, Türkiye nere" diyenler yanılıyor...


18 Nisan 2002
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED