T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
2002'yi kazanmak; 2002'de kazanmak…

Saatlerin akrep ve yelkovanı 31 Aralık gece yarısında buluşup, 60 saniyelik bir birliktelik yaşamalarının ardından, takvim yaprakları sadece güne değil, yıla yer değiştirirler. Her yeni yıl, yeni umutlar demektir. İyimser olmadan yaşanmaz. Yaşamın anlamı kalmaz. Yılbaşları, o nedenle, çeşitli dillerde, dinlerde, renklerde milyarlarca insan tarafından ortak bir davranışla, coşkulu biçimde selamlanırlar.

New York'ta Times Square'ı, Londra'da Trafalgar Square'ı, Paris'te Place de la Concorde'u, Berlin'de Potsdamer Platz'ı, Moskova'da Kızıl Meydan'ı, Beijing'de Tianmen Meydanı'nı dolduran onbinlerce insan umudun eğlencesinde birleşirler.

İnsanlığın yeni yılı coşkulu karşılaması doğru bir davranış kalıbıdır. Zira, tüm iniş çıkışlara, acılara, hüzünlere, kan ve gözyaşına rağmen, insanoğlunun serüveni daha iyiye doğru ilerler. Bu, böyledir. Böyle olmuştur ve hep böyle olmaya devam edecektir.

En umutsuz şartlarda dahi insanlar yeni yıla böylesine ve tarihin ilerleme yönünü işaret eden olumlu bir önseziyle girerler. Yeni yıla, 70'li yılların başlarında Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarında girmiştim. 70'li yılların son yılını yine Beyrut'ta ardımızda bırakmıştık. Sürgündeki Filistinliler yeni yıla kendine özgü biçimde selamlarlardı. Gece onikiyi vurduğunda gökyüzünü binlerce kalaşnikovdan havaya sıkılan kurşunların kızıllığı kaplardı. Filistinlilerin havai fişekleri, kalaşnikov kurşunlarıydı. Ama herkes birbirine 'iyi yıllar' dilerdi; kutlama biçimi dünyanın birçok köşesinden farklı bile olsa, yeni yıl kutlanırdı.

Yeni binyıla, 1999'u 2000'e bağlayan yeni yıla, Washington'da Lincoln Anıtı ile Jefferson Anıtı arasında uzanan The Mall adlı alanda, Reflecting Pool'un (Yansıyan Havuz) yanıbaşında binlerce insanın arasında girdim. Lincoln Anıtı'nın önündeki merdivenlerin başında Başkan Bill Clinton konuşuyordu. Yeni binyıla ilişkin umutları ve gözlemleri seslendiriyordu. Saat onikiye doğru konuşmasını bitirir bitirmez; laserli ışık oyunları ve tam onikide havai fişeklerle yeni binyıla daldık.

2001'i 2002'ye bağlayan yılbaşı gecesinde merakım New York üzerinde odaklanmıştı. Üç buçuk ay içinde dünya tarihinin en amansız terörist eylemine hedef olarak, 80 milletten 3000'in üzerinde insanı yitiren, simgeleri çökertilen, ruhuna tecavüz edilen bu 'dünya kenti' acaba 2002'ye nasıl adım atacaktı?

Aradaki yedi saat fark nedeniyle dün sabah saatlerinde cevabı aldım. New York, her yıla olduğu gibi, bu yıla da Times Square'de toplanan yarım milyon insanın coşkulu ve görkemli töreniyle girdi.

Böyle olması çok önemliydi. New York, geçmişin kötülüğüne meydan okumuş, geleceğe yönelik iyimserliği ateşlemiş oluyordu.

Türkiye'nin 'dünya kenti' İstanbul'dur. Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini 2001'de yaşamış, köhnemiş kadroları sırtında taşıyan genç insanların ülkesinin, tarih ve doğanın eşsiz birleşmesiyle ölümsüz bu muhteşem şehri, giden yılın son, gelen yılın ilk dakikasına nasıl tepki verecekti?

Bizans'ın ve Osmanlı İstanbul'unun merkezinden, Sultanahmet Meydanı'ndan, Topkapı Sarayı ve Ayasofya'nın arkasından göğe yükselen havai fişekler, Taksim Meydanı'nda göğü aydınlatan havai fişekler, Kadıköy yakasından ve Boğaz kıyılarından fırlatılanlarla 2002'ye 'iyimserlik selamı' gönderdiler. İstanbul da 'sınav'ı geçmişti…

The International Institute of Strategic Studies'in (Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü) yayınladığı 'Strategic Survey 2000-2001'in girişindeki 'Perspektifler' bölümü 2002 yılına ilişkin şu cümlelerle başlıyordu: "Yeryüzünün her yanındaki hükümetlerin yıldan yıla pek az değiştiği, dünyanın istikrarlı bir yer olarak göründüğü dönemler vardır. Bunun yanısıra, yaklaşan değişimin somut olarak hissedilebildiği başka dönemler de vardır. 2000 böyleydi…"

2001, özellikle 11 Eylül sebebiyle, haydi haydi böyleydi. 2002 ile birlikte, 2001'in müthiş ivmesinin etkisiyle 'değişim' doğrultusunda süratle yol alınacak. Herkesin hesabını bu kaçınılmaz değişme eğrisine göre yapması ve ayarlaması gerekiyor.

Clinton'un 2001 sonunda yaptığı tarihi ve bilge 'BBC konuşması'nda belirttiği gibi "11 Eylül bu yeni küresel karşılıklı bağımlılık çağının karanlık yanıydı… 21.Yüzyıl'ın yükleri nelerdir? Bunlar da çok ağır. Küresel yoksulluk- yeryüzündeki insanların yarısı sözünü ettiğim yeni ekonominin bir parçası değiller… Yeryüzünde yaşayan insanların yarısı günde 2 doların altında bir gelirle yaşıyorlar. Bir milyar insan her gece yatağına aç giriyor ve bir buçuk milyar insan -ki yeryüzündeki insanların dörtte biri- hiçbir zaman bir bardak temiz su içemiyorlar. Her bir dakikada, doğum yaparken bir kadın ölüyor…"

Bu rakamlar azalmak, bu oranlar düşmek zorunda. Bunlar azaldıkça ve düştükçe, terör üreten tarlalar kurumaya başlayacak; küreselleşmenin nimetleri yaygınlaştıkça dini olanı dahil her türlü bağnazlığın, ideolojik aşiretçiliğin, kaba ve saldırgan olmaktan başka çıkış yolu olmayan milliyetçiliğin ve anti-demokratik baskı rejimlerinin altındaki zeminler kaymaya başlayacak.

İyimserlik ve kötümserlik; umut ve umutsuzluk ayrımları, bu bakımdan, biraz da nerede ve nasıl durduğunuza bağlı. 2001'de kimin niçin kaybettiğini anlayamaz, görmezseniz; 2001 yenilgisinin derslerini çıkartmazsanız 2002'de daha ağır bir yenilgiye uğramanız önlenemez. Karamsarlıkta haklısınız demektir.

2001'de neyin niçin kaybettiğini görmüş, anlamışsanız; 2002'ye umutla bakabilirsiniz.

İnsanlığın ana yürüyüş yolundan sapmazsak, ana yürüyüş kolundan kopmazsak 2002'yi kazanacağız.

Umutlarınızı ve iyimserliğinizi koruyun. 2002'yi kazanacağız…


2 Ocak 2002
Çarşamba
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED