T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Pirincin taşı

Evet, Denizli'nin görevden alınması Fenerbahçe için iyi olmadı. Yersiz ve zamansız bir uygulama diyebiliriz. Niçin?

Geçen sezon ile karşılaştırıldığında takımın puan cetvelindeki yeri aşağı-yukarı aynı.

Gerçi Avrupa'da çok kötü sonuç aldı ve Kupa'da Denizli'ye elendi ama bunlar zaten "hemen" istenen sonuçlar değildi. Bizzat Aziz Yıldırım: "Biz bir kaç yıl içinde Avrupa'da sonuç alacak bir takımın peşindeyiz. Ve biz burada olduğumuz sürede Denizli görevinin başındadır" diye defalarca beyanat vermiş idi.

Kaldı ki; bu Fener geçen yıl da "iyi futbol" oynayarak şampiyon olmamıştı; geçen yıl belki de "Kötülerin iyisi" olmuştu. Denizli'nin takımı çalıştırmasından, disiplininden, sistem karşıtlığından, gösterişsiz, performansı küçük futbol anlayışından memnun değil iseydiniz, keşke bu işi geçen yıl halletseydiniz.

Evet arkadaş sen her ne kadar bu takımı kurdun ve şampiyon yaptın ama, biz neticeden pek de memnun değiliz. Senin elinde bu takım Avrupa'da birşey yapamaz. Yol yakınken dönelim, deseydiniz, "biraz sakil" kaçacaktı belki ama daha "gerçekçi" olacaktı. Avrupa çapında bir takım kurmak için güvenilir bir hocanın ardında en az üç yıl durmak gerekir.

Bu yapılmadı.

Şimdi yeni bir hoca arayışına gidiliyor.

Ve belki de bu yüzden şampiyonluk iddiası tehlikeye düşecek; yeni bir istikrarsızlık dönemi açılacak; Rıdvan-Zeman-Turan devri başlayacak. Madem Denizli'nin performansından memnun değildiniz, ona şimdiye kadar niçin tahammül ettiniz de; lig sonuna kadar görevde kalmasına sabredemediniz. Yanlış bir iş olmuştur ve Fenerbahçe hem bu seneyi; hem de önümüzdeki yılı riske etmiştir. Yeni bir hoca demek bir bakıma yeni bir takım demektir. Adam gelecek, kendi anlayış ve sistemini uygulamaya koyacak, haklı olarak bu sisteme uyum sağlayamayan futbolcuları gönderecek, yeni transferler isteyecek, bu krizde belki bunların bir kısmı olacak, bir kısmı olmayacak.

Yani neredesinden bakarsanız bakın sakat iş. Yönetim şimdi pirincin taşını ayıklayacak.

Biz Beşiktaş'taki "yenilenme-gençleşme operasyonunu" başlangıcından itibaren destekledik.

Bir takımın yenilenmesi sabır ister, zaman alır, Serdar Bilgili ve ekibi kendilerine zaman zaman insafsızca yüklenilmesine rağmen bu "yenilenme-gençleşme operasyonunu" başarıyla yürüttüler. Daum'da ısrar etmeleri, onun mahkeme kapılarında haftada iki gün geçirmesine sabretmeleri, transfer tekliflerini, "giderim ha!" diye tuhaf çıkışlarını falan çok iyi idare ettiler. Doğrusu Daum da takıma kısa süre içinde büyük bir güven ve performans kazandırdı. Sinan Engin'in varlığı ile kilit maç sayılan Fenerbahçe derbisinin kazanılması Beşiktaş'ın önünü açtı. Onbir puan geriden gelip liderliği kaptı. Şimdi bana sorarsanız şampiyonluğun en güçlü adayı Beşiktaş'tır derim.

Galatasaray'da ise sessiz sedasız bir yenileşme gerçekleşti. Rüya takımından geriye kalanlardan Küçük Hakan ile Ergün de galiba gidici. Geride Suat, Arif, Hasan Şaş kaldı. Böylesine bir başkalaşım geçiren takımı hâlâ zirvede tutan Lucescu'yu kutlamalıyız.


2 Ocak 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED