T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dayatmacı Irak'ın parçalanması
demokratik Türkiye'nin güçlenmesidir

Geçen yüzyılın başında Osmanlı Devleti tarım toplumundan sanayi toplumuna geçen Avrupa ülkeleri karşısında büyük bir üretim güçsüzlüğüne düştü. Osmanlı toplumu üretim güçsüzlüğünü yenemediği için Orta Doğu ve Balkanlar'dan Anadolu'ya çekilmek zorunda kaldı. Değişmeyen devlet de olsa küçülür.

Osmanlı Devleti'nin altı yüzyıllık birikimi üzerine kurulan Cumhuriyet yönetimi, Anadolu'nun geleceğini çok kültürlü Osmanlı geleneğinde değil, Avrupa'nın tek kültürlü "Ulus" devletinde aradı. Ulus devlet olabilmek için de Osmanlı'nın mirası bütünüyle reddedildi.

Model olarak Avrupa'nın ulus devletlerinin alınması sonucu, yazıdan kıyafete, hukuki yapıdan siyasi yapıya kadar herşey Batı'dan aktarıldı. Tek parti yönetimiyle, Türk toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel altyapısı tahrip edildi. Dayatmacı politikalarla Anadolu insanının üretim gücü bütünüyle dinamitlendi. Azınlıklar "Varlık Vergisi"yle ekonomik hayatın dışına itildi.

Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve kültürel tarihi Cumhuriyet dönemiyle sınırlandırıldı. Ülkenin iç ve dış politikasını Cumhuriyet Türkiye'sinin sınırları belirliyor. Sınırları dar olan bir ülkenin vizyonu da dar olur. İç politikadaki dar görüşlülük dış politikaya da yansıdı.

Türkiye çok dar bir açıdan baktığı için Kuzey Irak konusunda sağlıklı bir dış politika geliştiremedi. Baskı ve şiddete dayalı kanlı Irak yönetimini Türkiye ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye Kuzey Irak'ta bir devlet kurulmasını önlemek için, Irak'ın bütünlüğünü savunuyor. Yönetim bölgede kurulacak yeni bir devletin Türkiye'den toprak talep edeceğinden korkuyor.

Türkiye bir bölge gücü olmak istiyorsa, duyulan korku hem yersiz, hem de gereksiz. Çünkü bölge gücü olmak isteyen ülke, komşu ülkelerle birlikte bölge ülkelerinin de sorunlarıyla ilgilenmek zorundadır. Kuzey Irak'ta kurulacak bir devlete öncülük edemeyen bir Türkiye'nin, Türk Cumhuriyetleriyle birlikte, Balkan ülkelerini yanına alarak, ortak bir dış politika geliştirmesi de mümkün değildir.

Türkiye kendisine Avrupa Birliği içinde sağlam bir yer tutmak istiyorsa, sınırları dışında yaşayan Türk ve Müslümanlar'ın desteğini alması gerekir. Türkiye'nin Avrupa'daki gücü Türk ve İslam dünyasının sözcü ve savunucusu olmasına bağlıdır. Kuzey Irak'taki toplumun temel hak ve özgürlüklerini savunamayan Türkiye Kıbrıs ve Batı Trakya'daki Türkler'in haklarını nasıl savunacak?

Türkiye bölge ülkelerinin sorunlarını çözebilmek için, "büyük düşünmesi"ni yeniden öğrenmelidir. Bunun için de Türkiye'nin Cumhuriyet'in sınırlarının dışına çıkarak düşünmesini bilmesi gerekir. Türkiye'de Özal'ın büyük düşünme mirası hem Kuzey Irak, hem de Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan ve diğer komşu ülkelerdeki Türkler'in sorunlarını çözmede önemli bir hareket noktasıdır.

Dayatmacı bir yönetim elinde bütün ve güçlü Irak, bölgedeki diğer ülkelerden önce Türkiye için büyük bir tehdittir. Irak'ın parçalanması Türkiye'nin parçalanmasına değil, hızla toparlanmasına yol açar. Ülkeler arasındaki ekonomik ve kültürel bağımlılıkların arttığı bir dönemde, Irak'ta dimdik ayakta duran demokrasi dışı dayatmacı bir yönetim, bölge için olduğu kadar demokratik dünya için de bir tehdittir.

Osmanlı Devleti'nin mirasına sahip çıkmadan Türkiye'yi Avrupa'ya kimse taşıyamaz.


2 Ocak 2002
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED