|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
YARGININ ÇÖKÜŞÜ
Bürokrasinin adaletin önüne tıkaması sonucu davalar sonuçlanamıyor ve tutuklu olan insanlar, mahkemeye çıkarılmadan yıllarca cezaevinde yatıyor.
Geciken adalet, adaletin tecelli etmesini engelliyor. Bir türlü sonuçlanamayan davalar yüzünden insanlar, mahkemeye çıkarılmadan yıllarca cezaevlerinde yatıyorlar. Zamanında sonuçlanamayan davalar nedeniyle suçlanıp teşhir edilen insanların gerçekten suçlu olup olmadığının ortaya çıkmasının açığa kavuşturulmaması, davaların bir süre sonra gündemden düşmesi veya daha önce suçlanan kişilerin aklansalar dahi bundan kamuoyunun haberi olmaması, toplum nezdinde bu kişilerin suçlu olarak görülmesine neden oluyor. Ayrıca yargının kendi içindeki bürokrasi yüzünden hızlı, etkili ve verimli çalışamadığı bildirildi. Sayıları hızla artan ve karara bağlanamadıkları için dağ gibi biriken dava dosyalarının, adaletin gecikmesine neden olduğu ve bunun da toplum vicdanında önemli yaralar açtığı belirtildi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı avukat Özdemir Özok, yargının her gün giderek artan işgücü karşısında durma noktasına geldiğini belirterek, "Yargıda görev yapan yargıç, savcı, avukat ve adli personel yaptıkları işten ve yaşadıkları olumsuzluklardan dolayı mutlu değiller. Türkiye'de bugün yargı çökmüş durumda" dedi. Yeni Şafak'a çarpıcı açıklamalarda bulunan Özok, yargıya karşı güven bunalımı içinde olan vatandaşların davalardan kesin sonuç almak için hiçbir bedel ödemekten kaçınmadığını kaydetti. Özdemir Özok, şu tespitlerde bulundu: Şaibeli holdinglere hizmet "Yargının her kademesinde birikim sahibi yargıçlar meslekten ayrılarak şaibeli kişi ve holdinglere hukuki hizmet sunmaktadır. Öte yandan ideolojik ve çıkar amaçlı, sırf belirli kesimlere hukuki hizmet sunan, bir anlamda suçlananla kendisini özdeşleştiren avukatlık anlayışı yaygınlaşmıştır. Bu yargısal yapıda, sağlıklı ve adil bir yargılamadan söz etmeye imkan yoktur. İlkeli, dürüst, idealist yargıç, savcı ve avukatlar, yargıyı ayakta tutmak için insanüstü çaba göstermektedirler. Yargılamanın yavaş işlemesi sonucu adaletin pahalı ve geç gerçekleşmesi, yargıç, savcı, avukat ve adliye çalışanlarına yaptıkları işin önemine uygun eğitim ve öğrenim verilmemesi, adliyelerin bina, araç, gereç ve yeterli donanıma sahip olmaması, adli kolluk kuvvetinin kurulmaması ve bütün bunların sonucu vatandaşın yargıya güveninin azalması, ortak yakınmalardır. Bu sorunların bir kısmı yargıdaki yapısal eksikliklerden, bir kısmı da yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır." İyi hakim, kötü kanun... Ünlü ceza hukukçusu Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, yargıdaki iş yükünün aşırı derecede arttığını vurgulayarak, "İş yükünün gecikmelere neden olmaması için, sistemin yapısal unsurlarıyla ahenkli geliştirilmiş bulunması gerekir. Personel, mahkemenin tasarruf ettiği teknik araçlar ve diğerlerinin iş yüküyle ahenkli hale getirilmemesi yargıdaki gecikmenin en büyük sebebidir" dedi. Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Servet Armağan, Türkiye'de yargının filmlere ve gazete röportajlarına konu olacak kadar ağır işlediğini belirterek, "Geciken adalet, adalet değildir" meşhur sözünün şu andaki yargıda geçerli olduğunu, 20 yıl süren boşanma davalarının bile olduğunu bildirdi. Yargıdaki gecikmenin birtakım gayri meşru ilişkilerin gelişmesine yol açtığına dikkat çeken Armağan, bunun önüne geçilmesi için öncelikle köklü bir yargı reformunun gerekli olduğunu vurguladı. Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Firuz Demir Yaşamış, teknolojinin getirdiği imkanlardan yeterince yararlanamadığı için yargıdaki iş yükünün aşırı derecede arttığına dikkat çekerek, bunun yanında yeni yasal düzenlemelerin de yargıdaki iş yükünü artırdığını belirtti. Adalet örgütünün kadro, personel, altyapı sıkıntısının adil yargılamayı olumsuz yönde etkilediğini ve davaların uzamasına neden olduğunu belirten Yaramış, bunun yanısıra ülke genelinde 5 bine varan hakim-savcı açığının, 8 bine yakın zabıt katibi, 800 mübaşir ve bin kadar da yardımcı hizmetli eksiğinin yargıyı olumsuz etkilediğini anlattı. Yaramış, yargıda çok acilen bir yolsuzluk araştırması yapılmasını istedi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Akyol, yargının tam ve etkin işlemesi için devletin kesinleşmiş yargı kararlarını uygulaması gerektiğini belirtti. "Yargı tıkanıklık içinde" Adalet eski bakanlarından Oltan Sungurlu, cumhuriyetle birlikte Batı dünyasından alınan kanunları zaman içinde, gelişmelere paralel ve Türk toplumuna uygun hale getirmek için değişiklikler yapılmışsa da halen hukuk açısından bir tıkanıklığın yaşandığına dikkat çekti. Sungurlu, bugün mahkemelerde hak aramanın neredeyse imkansız hale geldiğini belirterek, "Bugün bütün dünyada geciken adaleti süratlendirme yarışı varken, biz halen yavaş yürümeye devam ediyoruz" dedi. Adalet eski bakanlarından Seyfi Oktay ise "Yargının bugün içinde bulunduğu en önemli sorun adalete olan güven ve saygının zayıf oluşudur" diyerek, bunun da geciken adaletten kaynaklandığını ifade etti. Oktay, "Yıllarca uğraşıp hakkını elde edemeyen bir insanın elbette adalete olan güveni, inancı azaldığı gibi devletine ve milletine olan bağlılığı da zaafa düşer" görüşünü savundu. Yargıtay eski Başkanı Müfit Utku ise "Türkiye'de ciddi sorunlar adli ve idari yargıda karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar haklarını arayıp bulabilsinler diye mahkemeler çoğaldıkça ve uzmanlaştıkça hakkını elde etme yolu da uzamaktadır. Özetle adli ve idari yargıda davalar çok uzamaktadır. Yargı nicelik yönünden böyle bir sorunla karşı karşıyadır ama verilen hükümlerin nicelik açısından tatmin edici değildir" dedi.
|
|
|
|
|
|
|
|