T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bankacıları mı, İstanbul'u mu önce kurtaralım?

Afyon depremi vesilesiyle öğreniyoruz ki olası bir depremde İstanbul'un hali sanıldığından da kötü olacak.

Prof. Ahmet Mete Işıkara ne de olsa devlet memuru olduğu için fazla açık söyleyemiyor ama, İstanbul Belediye Başkanı'nın sözleri İstanbul'u nasıl bir tehlikenin beklediğini apaçık anlatıyor.

Böyle bir yazı yazmak da bu konularda konuşmak da aslında pek sevimli şeyler değil. Belediye Başkanı da bunun farkında, Prof. Işıkara da...

Ne yapsınlar? Afyon depremi sonrasında dikkatleri yeniden, yaklaşmakta olan büyük İstanbul depremine çekmeye çalışıyorlar.

Işıkara, "Her gün Marmara depremine bir gün daha yaklaşıyoruz, ama korunmanın yolları var" diyor ama, arkasından endişelerini dile getirmeden de duramıyor. "Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin şiddetli depremlere dayanabileceğini, ancak özellikle Ortaköy olmak üzere TEM ve E - 5'teki tüm viyadüklerin mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini" söylüyor.

Bu sözlerdeki 'Mutlaka' kelimesi sanırım dikkatinizi çekmiştir. Tedbir alınmaz ve bu viyadükler güçlendirilmezse hepsinin yıkılabileceği bundan daha açık bir şekilde sanırım ifade edilemez.

Belediye Başkanı buna Boğaziçi Köprüsü'nü de dahil ediyor.

Köprünün sağlam olmadığı mesajını veriyor. Hatta derhal elden geçirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiği üzerinde duruyor.

Bunun için ilk etapta dış kaynaklardan 500-600 milyon dolar kredi bulmak için çalışmalar yapıldığını söylüyor.

İç kaynak olmadığı için dış kaynaklardan kredi bulunabilirse Boğaziçi Köprüsü ve viyadüklerle bazı alt yapı tesisleri güçlendirilebilecek. Böylece bir deprem vukuunda İstanbul'un yol şebekesinin ve ulaşımın çökmemesi sağlanabilecek.

Gürtuna, aslında hereksin bildiği, bilmesi gerektiği bir gerçeği yeniden hatırlatmaya çalışıyor.

"İstanbul çökerse Türkiye çöker" diyor.

Arkasından anlamayanlar için biraz daha açıyor meseleyi: "Çünkü İstanbul, Türkiye'nin dünyaya açılan kapısı, iletişim, ekonomi, kültür sanat ve finans merkezi. İstanbul çökerse Türkiye çöker''

İstanbul'un çökmemesi için dış kaynaklardan bulunacak kredilere bel bağlandığı anlaşılıyor. İlk etapta 500-600 milyon dolar. Belli ki uzun yılların boşvermişliğinin faturası bu kadar değil. En azından ilk etapta birkaç milyar dolara ihtiyaç var.

Sadece köprüler, viyadükler, ana yollar değil… Kamu binaları, su, elektrik, telefon şebekeleri, büyük iş merkezleri, üretim yapılan işletmeler de güçlendirilmeye muhtaç…

Ya sayıları milyonu geçen konutlara ne demeli? Yüzde kaçı deprem şartlarına dayanıklı acaba? Bunu tesbit etmişler. Sanırım bu aşamada moral bozmamak için açıklamıyorlar.

Gürtuna, ''İstanbul'un, depreme hazır olup olmadığı'' konusunda şunları söylüyor: ''Bütün kamu binalarını inceleyin. Viyadüklere bakın. Bunların tespiti için özel bir çalışmaya ihtiyaç yok. En stratejik yerlerden başlayın. Aklınıza neresi gelirse. Ortaköy ve Mecidiyeköy viyadüklerini mutlaka inceleyin. İstanbul depreme hazır mı? Kamu binalarına gidin bir sorun, depreme hazırsa hazır. Viyadükleri sorun, depreme hazırsa hazır. Vatandaşlara sorun, binaları, işyerleri depreme hazırsa hazır.''

Aslında bunlar dehşet verici açıklamalar. Çünkü bu açıklamaları yapan kişi sıradan biri değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. İstanbul'un durumunu en iyi bilebilecek kişi o…

Onun ve deprem konusunda bir diğer yetkili kişi olan Prof. Işıkara'nın ağzından anlıyoruz ki, şimdiye kadar dişe dokunur birşey yapılmamış ya da yapılamamış.

Diğer nedenleri bir tarafa bırakalım; asıl neden parasızlık. Türkiye'nin İstanbul'u kurtaracak parası yok mu?

Hem var, hem yok?

IMF'den, Dünya Bankası'ndan sürekli kredi geliyor. Daha yeni 16.2 milyar dolarlık bir krediyi onayladılar.

Ama bu paralara Türkiye Devleti dokunamıyor. O paraların nerelere harcanacağı belli, IMF'nin belirlediği alanların dışında harcanamıyor.

Paraların çoğu da yine dış borç fazilerine ve dış borçlara gidiyor.

Paralar kağıt üzerinde geliyor ve yine kağıt üzerinde gidiyor. O paralar zaten bizim değil.

IMF ve Dünya Bankası, önce bankacılık sisteminin ve batık, hatta batmak üzere olan bankaların kurtarılmasını öngörüyor. Sistemin işleyebilmesi için önce batan ya da batmak üzere olan bankacılara 4-5 milyar dolar aktarmamız gerekiyormuş…

Aslında o nedenle paramız yok. Var, ama önce bankacıları kurtarmamız gerekiyor.

Peki İstanbul'u nasıl kurtaracağız dersiniz?

İstanbul'un ve tabii Türkiye'nin, o beklenen büyük depremde tümüyle çökmesini kısmen önleyebilecek böylesine acil bir projeye para bulunamazken, bankacıları kurtamak neye yarayacak acaba?

Gürtuna, kredi alınır alınmaz projenin hemen uygulamaya konulacağını belirterek, ''Mart-Nisan aylarında heyetler gelecek. İnşaallah, Allah izin verir, bunun sayesinde can kaybı olmadan muhtemel bir afeti atlatmış olacağız'' diyor.

İşimiz öylesine 'Allah'a kalmış yani…

Ne diyelim, dileriz Gürtuna'nın yakarışları gerçekleşir de İstanbul tümüyle yıkılmaktan kurtulur…


7 Şubat 2002
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED