|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünyanın bir çok ülkesinde, 312'nci madde benzeri düzenlemeler var ama, bizde herkesten farklı uygulanıyor. Bunun bir örneğini Yargıtay 8'inci Dairesi'nin, Recep Tayyip Erdoğan'ın cezasını onama gerekçesinde görüyoruz. Kamu düzenini bozma tehlikesi, somut bir olay meydana gelmeden de faili cezalandırıyor; dolayısıyla hâkimlerin geniş takdir imkânı var.
Erdoğan ve 312
Tayyip Erdoğan'ın mahkûmiyet kararını tasdik eden Yargıtay 8'inci Dairesi, takdir hakkını kullanırken, fevkalâde geniş yorum yapmış, Erdoğan'ın kastetmediklerini de söylemiş varsayarak cezayı tasdik etmiştir. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Doçent Dr Ahmet Gökçen'in 312'nci madde üzerine yazdığı çok güzel bir kitabı var. Erdoğan hakkındaki kararı da bu kitapta bulduk. Erdoğan "Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker" demişti. 6.12.1997 günü Siirt'te yaptığı konuşmada ayrıca, hâkimlerin suç olarak değerlendirdiği başka cümleler de sarfetmişti: "Referansım İslâm... Bu ezanlar susmayacak... Her devrin Firavunları ve Nemrutları vardır; bunun karşısında mutlaka Musa ve İbrahim olacaktır. Kutlu yolculukta engelleri aşa aşa gideceğiz; bu pislik dolu yolları temizleyeceğiz... İstiklâl şairimiz, bu marşı barda pavyonda yazmadı."
Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi, onama kararında, Tayyip Erdoğan'ın sarfettiği yukarıdaki cümleleri, halkı, Milli Güvenlik Kurulu'na, orduya, laik yurttaşlara ve üniversite hocalarına karşı tahrik olarak değerlendirdi: "Erdoğan, 'Referansım İslâm' diyerek, laik kesimin, Müslüman olmadığı mesajını vermiştir. İstiklâl Marşı'nın 'barda, pavyonda yazılmadığını' söyleyerek, laikliğin arkasında olanları, barcı, pavyoncu gibi göstermiştir. Firavun ve Nemrut'tan bahsetmek suretiyle, inançlı insanların en fazla nefret ettiği bu örneklerle, din farklılığı gözeterek, inanmayanlar olarak değerlendirdiği laik yurttaşlara, onların arkasında olan MGK üyelerine, üniversite hocalarına karşı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmiştir. Türkiye'nin inanan ve inanmayanlar, laikler ve laik olmayanlar şeklinde kamplara ayrıldığı ortamda, laikliğin arkasında olan Milli Güvenlik Kurulu ve onun temsil ettiği orduya karşı, 'Ordu bize karşı ise de, bizim camilerde kışlayan inanan ordumuz var, hiçbir şey bizi sindiremez' demeye getirmiştir. Böylece, halkı din farkı gözeterek kin ve düşmanlığa sevk etmiştir. Ezanı susturmak isteyen varmış gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın genelgesini hedef almış, bu kuruma karşı gelmeye halkı kışkırtmıştır."
Doçent Ahmet Gökçen, Yargıtay 8'inci Dairesi'nin kararını eleştirirken şöyle yazıyor: "Sayın mahkeme, sadece failin söylediklerine bakmamış, aklından, kafasından geçirdiklerini de tesbit etmiş, ona göre mahkûmiyet kararını vermiştir." Halbuki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre, düşünce özgürlüğü halkın seçilmiş temsilcileri bakımından daha da geniştir.
Yaşar Kemal ve 312
Gene Ahmet Gökçen'in kitabında, Yaşar Kemal'in cezasının onanma kararını ve karşı oy yazısını bulmak mümkün. Karşı oy yazısı, bugün Avrupa Birliği'nde geçerli olan anlayışı yansıtıyor: "Yazar 'Türkiye üzerinde kara gökyüzü' başlıklı yazıda, 'Türk Devleti'nin 1900'lerden beri ırkçı bir politika izlediğini, özellikle tek parti döneminde Türkiye'de jandarma ve polis dayağı yiyenin kalmadığını' vurgulamıştır. '12 Eylül gibi ara rejim dönemlerinde, insan hakları ihlâllerinin önemli boyutlara ulaştığını, Kürtçe konuşmanın yasaklandığını, ülkenin güneydoğusunda yıllardır süren savaşın, göç, yoksulluk, sefalet, evlerin yanması gibi bir çok sorunu beraberinde getirdiğini' belirtmiştir." Karşı oy yazısını kaleme alan hâkim, Yaşar Kemal'in cümlelerini özetledikten sonra, niçin mahkûm olmaması gerektiğini de şöyle açıklıyordu: "Demokratik bir ülkede, yazarların ve düşünürlerin, ülke sorunları üzerinde kafa yorması, düşünce üretip, bunları yazıları ve söylemleriyle dile getirmeleri kadar doğal bir yaklaşım biçimi düşünülemez. Yönetimden aykırı düşünmeleri onların en doğal hakkıdır. Bir ülkenin yazarı, düşünürü ve aydını, devletin iç ve dış güvenliğini tehlikeye sokmak amacıyla somut olarak suç sayılan eylemlere çağrıda bulunmak ve bunları teşvik etmek gibi düşünceler dışında, her türlü düşünceyi özgürce ifade edebilmelidir. Kaldı ki yazar, halkı birbirine karşı düşmanlığa tahrik etmemiştir. Yazıda bir Türk - Kürt düşmanlığına rastlanmamıştır. Güneydoğuda süren -kendi nitelemesine göre- 'savaşın' bölünme tehlikesi doğuracağını dolaylı yoldan vurgulayarak, bölünmeye karşı olduğunu göstermiştir." AİHS
312'nci maddenin metni kadar, hatta daha fazla, hâkimlerin zihniyeti ve yorumu önemlidir. Yaşar Kemal davasında karşı oy yazısını kaleme alan hâkim gibi, özgürlüğü esas, sınırlamaları istisna kabul eden bir zihniyete sahipseniz, yeni bir düzenlemeye bile gerek yok. MHP, hep Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki düşünceyi sınırlayıcı kıstaslara temas ediyor. Aynı kıstasların benzerleri, Anayasamız'ın 14'üncü maddesinde de vardı. O zaman 14'üncü maddeyi de değiştirmeseydik! Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne derinlik ve anlam kazandıran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarıdır. O sınırlar sözleşmenin ikinci fıkrasında mevcut. Ama uygulamada, bu sınırlamalar, sadece, meşru amacın bulunup bulunmadığı açısından ele alınıyor. Bir hakka müdahalenin amacı, halkın sağlığını korumak veyahut milli güvenliği, toprak bütünlüğünü, kamu düzenini muhafaza etmek olabilir. Ama iş bu noktada bitmiyor. Verilen ceza ile meşru amaç arasında orantı var mı? Başka bir şekilde o amaca ulaşılması mümkün müydü? Demokratik toplumun gerekli kıldığı zorunlu bir müdahale mi söz konusu? Yani acil bir sosyal ihtiyaç mevcut mu? Açık, somut bir tehlike ile mi karşı karşıyayız?
İçtihadı gözardı edip, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin sınırlama hükümlerine tutunursanız, muasır medeniyet yolunda sınıfta kalırsınız. Mesele, Tayyip Erdoğan'dan ziyade, Türkiye'nin fikir hayatını ilgilendiriyor. Anap, puan toplayacağı sahayı iyi teşhis etti. Özgürlüklerin genişletilmesini savunuyor. MHP ise, nedense kendisini derin devlet çarkının içine hapsetti. Derin millet, sessiz çoğunluk, her şeyin farkında.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |