T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kendi kendimize gelin güvey

Başkan Bush, 'birliğin durumu' konuşmasında 'şer ekseni' içerisinde adını geçirdi; New York Times'tan William Safire bir Türk taburu eşliğinde Bağdat'ı düşürmenin senaryosunu yazdı; bizde bazı tipler her gece "Bu gün de vurulmadı, tüh" sözleriyle yatağa giriyor... Ama siz beni dinleyin: Çok istemesine rağmen, Bush, Irak konusunda ciddi zorluklar ve muhalefetle karşı karşıya...

Bize bazı ihtilâflar nedense yansımıyor. Oysa, ABD yönetiminin değişik kolları, belli konularda bayağı ayak sürüyorlar. Bunlardan sonuncusu, 'birliğe sesleniş' konuşmasının metni hazırlanırken yaşandı. Beyaz Saray'ın nutuk yazarları, konuşma metnine dinleyeni şok edecek ayrıntılar yüklemek istediler. Hatta, Beyaz Saray danışmanlarından Karen Hughes, tanıdığı gazetecilerin kulağına, "Başkanın konuşmasında 'şok haberler' var" diye fısıldadı da...

'Şok edici ayrıntı', metnin ilk halinde, şu biçimde yer alıyordu: "Öğrendiğimize göre, Afganistan'daki kamplarda gözünü kırpmadan adam öldürecek 100 bin kişi eğitilmiş..." Başkan, bu 'kâtillerin' dünyanın dört bir köşesine dağıldıklarını, şimdi sessiz kalsalar bile bir gün uyanıp eylemler yapacaklarını söyleyecekti. Bunları 'patlamaya hazır birer bomba' olarak tanımlayacaktı.

Bn. Hughes'un gazetecilere fısıldadıklarının istihbaratçıları alarma geçirdiğini yazıyor Newsweek dergisi. CIA, derhal Beyaz Saray'a ulaşarak, "Bizdeki bilgiler, kamplarda eğitilenlerin sayısının 15-20 bin kadar olduğunu gösteriyor" diye uyarmış. Gerçek rakamı o kişileri eğitenlerden daha iyi kim bilebilir ki? Ancak, istihbaratçılar, Newsweek'e "O rakam bile atmasyon" demişler. Suudlular'ın ünlü istihbaratçısı Prens Türki bin Faysal rakamı 2-3 bine kadar indirmiş. Ona göre, Bush, ABD içerisinde alacağı tedbirler için tehlikeyi büyük gösterme eğiliminde. Sonunda, Bush'un okuduğu 'birliğin durumu' metninde, o cümle, "Onbinlerce eğitilmiş terörist" biçimine sokuldu.

'Birliğin durumu' konuşmasını itibarlı New Yorker dergisinde değerlendiren Hendrik Hertzberg, yazısını şu cümlelerle bitiriyor: "Saddam Hüseyin'in düşmesini herkes kesinlikle çok arzuluyor. Ancak o amaca ulaşmak için başlatılacak bir Amerikan savaşını, –bütün ihtimaller gözönünde bulundurulduğunda uzun, kanlı, beklenmeyen ve hoş olmayan sonuçlar doğurabilecek bir savaşı– ise arzulayan yok."

Bu satırları aktardığım derginin son (11 Şubat 2002) sayısında, daha önce yayımlanan Seymour M. Hersh'in 'Irak şahinleri' başlıklı yazısına okur tepkileri de yer alıyor. ABD'de yaşayan ve Irak kökenli olduğu anlaşılan Sabah A. Salih adlı okur, Amerika'nın, görüntünün aksine, bu defa da Saddam'ı yerinde bırakacağını düşünüyor. "Iraklılar'ın ABD'nin bu defa ciddi olduğuna inanmaları çok güç" diyor Salih. Gerekçe: "Iraklılar, Saddam'ın 1988'de Halepçe kentini gazladığını ve beşbin insanı öldürdüğünü hatırlıyorlar. Amerika o olayı görmezden gelmişti. 1991'in mart ayında, baba Bush'un çağrısına uyan Iraklılar ayaklandılar, ancak Washington'dan söz verilen desteğin gelmediğini gördüler. Iraklılar bunu da hatırlıyor. 1995 mart ayında da aynısı oldu; Iraklılar yine ayaklandı, ancak ABD kılını kıpırdatmadı. Iraklı gözüyle gerçek şudur: Saddam'ın Amerika'ya bir zararı dokunmadığı sürece Amerika'nın onun ülke içindeki şiddet uygulamalarına bir itirazı yok."

'Kişiye özgü' diyebileceğimiz, ama dergi sayfalarına taşındığına göre, dikkate alınması gereken bir değerlendirme.

New York'ta yaşadığını belirten ve kendisini "Kürdistan yerel hükümeti temsilcisi" olarak tanıtan Howar Ziad da Hersh'in yazısının bir yönüne itiraz ediyor. Hersh, "Amerikan savunma çevreleri, Saddam Hüseyin'in sağladığı nisbi istikrarın tehlikeye düşmesini istemiyor" diye yazmış. Ziad'ın Irak için daha geçerli olduğunu düşündüğü bir formulü var. Beraber okuyalım: "Hersh Irak Kürdistan'ından öylesine söz ediyor. BM'nin 'petrol karşılığı yiyecek' programı sayesinde, yaklaşık dört milyon insanın yaşadığı bu bölge, Irak'ın petrol gelirlerinin yüzde 13'ünü alıyor ve BM kuruluşlarının yardımıyla o paraları harcıyor. Sonuç olarak, eğitimde, sağlıkta ve refahta iyileşme görülüyor."

Ziad, komşu olmamıza ve değişik sebeplerden yakından izlenmesine rağmen bizde pek bilinmeyen başka bilgiler de sunuyor dergiye gönderdiği mektubunda. "O bölgede, yaklaşık 200 kadar farklı eğilimlere hitap eden yazılı yayın var, birkaç da yerel tv kanalı. Bağdat'ın kimseyi mutlu etmeyen totaliter yönetimine karşı, Kürt bölgesinin kendi kendini yönetme deneyimi geleceğin demokratik Irak'ı için bir model teşkil edebilir. Amerika'nın uzun-vâdeli çıkarı da bunun gerçekleşmesinde yatıyor."

Bu görüşler sizlerde hangi hisleri doğurdu bilmiyorum, bende, sanki Irak'a hemen saldırılacağını düşünenlerin hayal kırıklığına uğrayabilecekleri hissi uyandı. Sanki kendi kendimize gelin güven oluyoruz... Iraklı, "ABD savunma sanayii Saddam'ın varlığından yararlanıyor, Bush'un savaşkan sözleri palavra" görüşünde... Kendi bölgesindeki yönetimi ABD'de temsil eden Kürt kökenli ise, ABD'ye, "Bize bak ve Irak'ın bütününe aynı formülü uygula" aklını veriyor. Kafalar o kadar açık değil, sözün kısası...

ABD Irak'a saldırmaz mı, saldırır... Ancak tereddüt ihmal edilmeyecek boyutta.


7 Şubat 2002
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED