Gözümden kaçmış; Radikal yönetmeni İsmet Berkan sütununda dikkat çekmeseydi haberim olmayacaktı: Hürriyet, kısa süre önce (16 Ocak 2002) önemli bir haber yayımlamış. "PKK'ya ilginç muhtıra" başlığını taşıyan haberde, 'güvenlik birimleri' adı arkasına gizlenen devletin bir kurumunun, PKK'ya 12 maddeden oluşan bir muhtıra verdiği bildiriliyor. Berkan, PKK'nın, Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerinde bundan böyle PKK adıyla faaliyet göstermeyeceği yolundaki son açıklamasını, haklı olarak, muhtıranın bir karşılığı olarak değerlendiriyor...

Gazetenin 'muhtıra' adını verdiği belgenin ilk dört maddesinde, PKK, bağlı kuruluşları ve Medya Tv'nin 'Kürdistan' sözcüğünü kullanmaktan vazgeçmesi talebi yer alıyor. Daha sonra da, Kürt Ulusal Kongresi'nin (m.5) faaliyetlerine son verilmesi, yayınlarda Kürdistan haritası kullanılmasından vazgeçilmesi, Kürt işadamları derneği, Kürt dil kurumu, Kürt bank, Kürt ansiklopedisi, Kürt iktisat kongresi projelerinin gündemden çıkarılması (m. 7), 'Kürt ulusu' oluşturma amacının terkedilmesi (m.8), İstiklal Marşı ve Atatürk aleyhine söylem ve faaliyetlerin durdurulması (m. 9), yurtdışında Türkiye aleyhine çalışan Ermeni ve Süryani gruplara destek verilmemesi (m. 10), terör örgütünün silâh bırakıp teslim olması (11), taleplerde bölücülük kokan gerekçeler kullanılmaması (m. 12) maddeleri geliyor...

Radikal yazarı, haberde kaynak olarak verilen 'güvenlik birimleri' kodunun "Genellikle Genelkurmay başkanlığına verilen bir isim" olduğunu söylüyor. Haberi ilk okuduklarında soruşturmuşlar, ancak 'üst düzey Genelkurmay kaynakları'na muhtırayı doğrulatamamışlar...

Kendi başına okunduğunda 'deli saçması' gibi gelen "PKK'ya ilginç muhtıra" haberini, PKK'nın sonradan açıkladığı Türkiye ve AB ülkelerinde PKK adını kullanmama mesajıyla karşılaştırınca, ortaya gerçekten 'ilginç' bir durum çıkıyor. Sanki iki seleli ve iki pedallı bir bisiklete (tandem) binilmiş gibi; biri pedalı çevirince arkadaki de ona uygun hareket ediyor...

Haberin kendi başına okunuşunda 'deli saçması' gibi görünmesi, devletlerin terör örgütleriyle pazarlık yapmadıkları ilkesi sebebiyle. 'Güvenlik birimi' hangi devlet kurumu olursa olsun, 'muhtıra' anlamına gelecek bir talepler listesini PKK'ya bu ilke yüzünden sunmuş olamaz. Geçmişte, özellikle dış basında, PKK ile bazı 'resmi' kişilerin temas kurduklarına dair haberler yer almış, ancak buna pek ihtimal verilmemişti. Şimdi ise, gazeteye 'yansıtılan' ve ilk maddesine kısa zamanda cevap alınan bir talepler listesiyle karşı karşıyayız...

Aslına bakılırsa, bu gelişme pek sürpriz sayılmaz. Bugün üstlendiği misyonla, Türkiye'nin, artık terörden arındırılmış bir ülke haline dönüşmesi şart. PKK'nın yakın geçmişte yerine getirdiği görev, Abdullah Öcalan'ın 16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye teslim edilmesiyle birlikte sona ermiş bulunuyor. Elbette büyük altüst oluşların farkına varılması için bir zamana ihtiyaç vardır; Türkiye'nin dev terör sorununun sona erme sürecine girdiğinin anlaşılması iki yıl almış oldu. Bunu da doğal karşılamak gerekiyor.

Bu noktaya birdenbire gelinmedi. Tansu Çiller'in başbakan olarak Washington'a yaptığı 1995 gezisi sırasında olayların bu noktaya varacağının ilk işareti alınmıştı. Beyaz Saray adına Türk gazetecilere verilen brifingte, açıkça, "PKK'nın terörü terk etmesi; demokratik ülkelerde taleplerin ancak terör dışı yollarla dile getirilebileceği" ifade edilmişti. O brifingte kendi kulağımla duyduklarımı, çeşitli vesilelerle kimbilir kaç defa yazdım, programlarda anlattım...

Lider gezileri sırasında Beyaz Saray adına verilen brifinglerin önemini, Bülent Ecevit'in son ziyareti sırasında Bush'un ulusal güvenlik danışmanı Condoleeza Rice tarafından verilen brifingte ortaya atılan 'Türkiye modeli' kavramının sonraki dalgalanmalarından da biliyoruz.

Terörü sona erdirecek, ülkeye huzur getirecek her gelişmeye "Evet" de, bu gelişmeyi, dikkat çekmeyen gazete haberlerinden mi öğrenmeliydik?

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu