|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Romanımızın kahramanı, 18 yaşında, akrabalarından birinin yanına verilerek İtalya'ya gider. Roma-Napoli, derken "esmer" İtalyan kızı "Graziella"nın aşkına tanık olur, sevilir ve sever ki, sonunda Napoli'yi terkle, Fransa'ya döner. Roman'da 16 yaşında bir kızın aşkı var. Alfons de Lamartine'nin "Graziella"sını, 40-45 yıl sonra alıp okuduğumdan bir gün sonra, DGM'de "Millî Gazete"deki bir yazımdan ötürü, (2 Ağustos 2000), ifade vermeye gittim... Ve bu roman, benim dünyamda yeni bir ufuk açmış oldu. Zira, Trabzon'da erginlik yaşının ilk heyecanlarını yaşayan bir genç olarak, İmam-Hatip Okulu'nda, derslerden kaçıp, sinemaya gitmeden önce, Saray sinemasının yanındaki köşede, gazeteci Mehmet Efendi vardı. Ondan spora ve sinemaya olan fazlaca eğilimimden ötürü, "Milliyet"i alıp okurduk. Böyle bir ortamda, yanımda birkaç kuruş kaldığından, gazetecideki kitaplara bakıp, "tavsiye edilecek bir roman" istediğimde, benim gibi gazete alan bir zat, bana "Graziella"yı tavsiye etmişti. Ben tabii ki, romanın erkek kahramanının 18, kızın da 16 yaşlarında olduğunu nereden bilecektim... Ne zaman ki, bu Ramazan'da kitap fuarında bu romanı gördüm, alıp yarım asır öncesine gidip, niye ve niçin bu r omanı o zat tavsiye etti, anlamak, o heyecanı tatmak istedim... İşte De Lâmartine'in romanı, beni çok gerilere, tarihin derinliklerine götürdü: "İnsanın ilahî ideali özgürlüktür. Gençliğin ilk hayali olmasına rağmen, kalp solduğunda ya da mana itibarını kaybettiğinde ruhumuzda kaybolması bunun kanıtıdır. Yirmi yaşında olup da cumhuriyetçi olmayan hiç bir ruh yoktur. Pörsümüş hiç bir kalp yoktur ki köleleştirilmesin." (sh: 16) Romanın ilginç tarafı, yazarın, 18 yaşındaki kahramanı için "hafızada kalan izler" konusunda, Roma'daki "Saint-Pierre" kilisesinden aldığı "ilham" olmaktadır: "Saint-Pierre, dünyanın bir dönemine ait bir düşüncenin dinin, bütün insanlığın eseri, sefil bir halkı barındırmaya yönelik bir yapı değil. Kendi bünyesinde beşerin bütün felsefesini, bütün dualarını, büyüklüğünü, bütün düşüncelerini barındıran bir mabed. Duvarlar halktan ziyade Tanrı'ya doğru yükseliyor, büyüyor izlenimini veriyor. Katolikliği doğru anlayan tek insan olan Michel-Ange ona Saint-Pierre'le en ulu ve tam ifadesini verdi. Saint-Pierre gerçekten duanın taşa dönüşmesi, İsa dininin anıtsallaşmasıdır." (...) "Hristiyanlık yok olsa bile Saint-Pierre, İsa dininin yerine geçecek herhangi bir dinin insanlığa ve Tanrı'ya layık olması için onu evrensel, ebedî ve rasyonel mabedi olmaya devam edecektir. Saint-Pierre ilahî bir fikirden esinlenen insan zekasının şimdiye kadar inşa edemediği en soyut mabeddir." (..._ "Rahibi değiştirin, mihrabı kaldırın, tabloları yeniden çıkarın, heykelleri götürün, hiç bir şey değişmez, her zamanki gibi Tanrı'nın evi!" (sh: 19-20) A. de Lamartine'nin "Graziella"sından, Hristiyanî isimleri çıkartıp, yerine "Sultanahmet" veya "İsa dini" yerine "İslamiyet"in temel değerlerini koysanız, farklı bir sonuç almış olmazsınız! Öyle ki, Romanda yer alan Napoli'li balıkçı ailenin kızı "Graziella"nın aşık olduğu gence; "Ben sana layık olmayan zavallı bir köylü kızıyım. Senden hiç bir zaman beni sevmeni istemedim" yolundaki aşkî terennümlerine bakarsanız (sh: 155-156), "bizim köylülük" edebiyatının son asırlardaki "taklitçiliği"nin nereden kaynaklandığını anlamak için pek fazla bir efor sarf edilmiş olmazdı. İşte biz, kendimizi psikolojik bakımdan pazarlayıp, şayet, hakkımızda "Millî Gazete"deki (2 Ağustos 2000 tarihli) yazımdan ötürü bir "mahkûmiyet" kararı çıkarsa, cezayı çekmek için, doğum yerim olan "OF kapalı cezaevi"nde karar kılacağımı, herhalde bu ülkede, bir "fikir mahkûmü"nün cezasını çekmekte, bir tercihine itibar edilmiş olur ki, şu anda Adalet Bakanı da aynı ilçenin sakinlerinden biridir. İşte o zaman, ben de "Graziella"nın yerine "Gülbeyaz"ın romanını, hatıralarını yazar, "köylü olmanın asaletini" bir kerre daha tescil etmiş olurum!.. Çünkü, babamın -rahmetli'nin- Of nüfusuna kaydına bakarsanız, Altmışıncı yaşımı bitirirken, bir de "Solaklı Deresi, neresi?" diye Lamartine veya Piere Loti'nin karşısında, 36., belki de 40. kitabımı yazma fırsatını yakalamış olurum! Baksanıza, 25 yılımı vermiş olduğum "gazetem", DGM'deki duruşmadan bahs ederken "gazeteci Sadık Albayrak" diyor. "Yeni Şafak" ile "Anadolu'da Vakit" çok daha anlamlı bir haber ve yorum şeklini kullanmışlardır. "Pazar Sohbeti"nde 25 yıllık okuyucularımdan nasıl bir "veda" ile ayrıldığımı "özetle" anlatayım da, herkes benim gibi rahatlamış olsun! Pazar günü buluşmak umuduyla!..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |