T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İnfazcılar üzerine popüler bir yaklaşım...

Hürriyet'te bir ropörtaj... Susurluk Çetesi davasından mahkum olmuş tetikçi polislerden biri...

Yüzlerce kişiyi öldürdüğünü açıklıyor.

Yani yüzlerce faili meçhul olmayan cinayet ya da operasyon infazı...

Günahı var yok, suçlu suçsuz, doğru yanlış, onu ilgilendirmiyor.

İşte böyle biri ile güya, insani bir ropörtaj yapılıyor.

'Tetiği çekerken yüreği hopluyor mu, hoplamıyor mu?' Ya da, 'tetikçi nasıl oluyor da kendisini haklı görüyor, tetiği düşürmeden önce?'

Yargıtay onadığı için yakında 20 aylığına hapse girmesi beklenen özel timci Ayhan Çarkın'la yapılan konuşma bu mealde uzayıp gidiyor...

Ropörtaj, bir tetikçinin ruh halini anlamak amacıyla yola çıkıldığı izlenimi veriyor, ama ona nasıl anlayış göstermemiz gerektiğini vurguluyor her satırında.

Ropörtajı yapan, kahramanını şöyle anlatıyor:

"Karşımda bir Özel Tim'ci duruyor. Ayhan Çarkın. 62 doğumlu. Genç, kısa boylu, daha ziyade futbolcuya benzeyen biri. Sistem, mistem, Susurluk, Musurluk konuşuyoruz tamam da, aklım hep başka sorularda. O benim bilmediğim, aklımın almadığı, beynimin ermediği bir şeyi biliyor: Öldürmek. Birine bu konuda soru sorulamaz mı? Mesleğini ölmemek için bertaraf etmek diye tanımlayan birine, nasıl yani denemez mi? Neticede birinin cebinde silah var, onu çıkartıyor ve birine ateş ediyor. Evet, onun da ölme ihtimali var ama karşısındaki ölüyor. Bir, beş, elli, yüz... Burada önemli olan ne tür çıkar için olursa olsun, öldürme eylemi ve psikolojisi."

Sanki eski zaman silahşörlerinden biri ile konuşuyor. Düellocu silahşörlerden biri ile. Silahını hasımlarından daha hızlı çeken ve de bu sayede hep hayatta kalan o...

Hayat bu... Düşmanları daha hızlı çekebilselerdi silahlarını, onlar hayatta kalacak, Çarkın ise ölmüş olacaktı...

Gerçekler bu kadar basit mi acaba?

Ya mesleğini, 'Ölmemek için öldürmek' olarak nitelendiren birini anlamak için ne söylenebilir:

"Neticede birinin cebinde silah var, onu çıkartıyor ve birine ateş ediyor. Evet onun da ölme ihtimali var ama karşısındaki ölüyor."

Evet, gerçekler bu kadar basit anlaşılan...

Ropörtajı yapana bu iş bu kadar basit görünüyor olmalı ki, sormaya devam ediyor, tetikçinin ruh halini anlayabilmemize yardımcı olmak için:

"İşi yerine getirene, aldığınız emri tamamlayana kadar kendinizle hiç mi hesaplaşmıyorsunuz? Bu canı Allah verdi, benim onu almaya hakkım var mı diye hiç kendinizi sorgulamıyor musunuz?

- Hep sorguladım. Hala da her gün sorguluyorum. Çok adam öldürdüm mü? Evet, çok öldürdüm. Görevimdi, işimdi. Gözümü kırptım mı? Hayır, kırpmadım.

Nasıl oluyor bu?

- Oluyor. Eşit şartlardayız. Ya o ölecek, ya ben öleceğim.

O anda kalbiniz küt küt atıyor mu?

- Atmaz mı?

-Peki ne oluyor, ağzınız mı kuruyor, başınız mı dönüyor, mideniz mi bulanıyor?

- Bakın şöyle bir şey söyleyeyim... Bitiyor. Herşey duruyor. Siz farklı bir boyuta geçiyorsunuz. Anlayabilmek zor."

Röportajcı, Çarkın'ı anlamamıza yardımcı olmak için konuyu biraz daha deşiyor.

Kahramınımız, hasmını öldürürken nasıl bir ruh hali içinde oluyor acaba?

"Bir insanı yok etme fikrine karşı geliştirdiğiniz savunma mekanizması nedir? Nasıl düşünüyorsunuz da kendinizi haklı çıkarıyorsunuz?

- Sen ateş ediyorsun, o da sana ediyor. Vurulan o oluyor... Bir sürü de polis öldü o çatışmalarda. Ben ölmedim diye suçlu muyum?

- O anda akıl önemli. Ve çok soğukkanlı olmak gerekiyor. Becerilerini ve cesaretini aklınla birleştirdiğin zaman bu işten başarıyla çıkıyorsun. İstediğin kadar Rambo ol, beyin yoksa, gidersin!

Peki o zaman şöyle sorayım: Hangi tetik düşüren için inanılmaz profesyonel denir?

- Rambo de ama tetikçi deme...

Kahramanımız kendisine tetikçiden çok Rambo adını yakıştırıyor. "Hangi Rambo için inanılmaz profesyonel denir?

- Beynini kullanan Rambo için. Ben öyleyim mesela. Dağda, bayırda yürümesini bileceksin, oturup, kalkmasını bileceksin. Üstelik benim hayatım sırf dağ da değil...

Siz tetikçi misiniz?

- Değilim.

Nasıl yani?

- Katil değilim. Devlet görevlisiyim. Tetikçi, kişiliğini parayla satmış insan. Biz öyle değiliz. Ama tetik düşürmedik mi? Düşürdük! Doğu'da, Güneydoğu'da, çatışmalarda, operasyonlarda... Hepsinde tetik düşürdük. Görevim buydu.

-Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

-Vatan, millet, Sakarya edebiyatı yapmayacağım, herkes ülkesini sever, sağcısı da solcusu da. Ama ben de seviyorum. Beni bu ülke yetiştirdi. Bu ülkenin ürünüyüm.

Üzerinize yüklenen 91 cinayetten kaç tanesini işlediniz?

-Cinayet işlemedik. İşleseydik kaçardık. Cinayet, masum, kendini savunamayan insanları öldürmektir. Bizim Güneydoğu'da işlediklerimiz cinayet değil. Şartlar eşit. Karşı tarafta devlete hainlik yapanlar... Ve tabii biz de kendi savunma mekanizmamızı oluşturduk. Türkiye Cumhuriyeti bize bu yetkiyi veriyordu. Ama biz bunu anlatamadık..."

Ropörtajı, bizim kahramanımızı anlamamıza yardımcı oluyor Allahtan...

Ve soruyor yine:

"Nasıl başladın bu işe?

-Gönüllüydüm. Bizi bir kursa tabi tuttular, 1000 kişi başladık, 500 kişi zor bitirdik. Sırf fiziki eğitim de değildi. Duyguları da okşayan bir eğitimdi.

-Filmlerdeki gibi değildi, filmlerde gördüğünüz sınırlar bittiği zaman başlıyordu bizim yaşadıklarımız. O filmleri yapanların hayal edemeyeceği, rüyalarında bile göremeyeceği şeyler yaşadık."

Vahşet sahnelerinden söz ediyor olmalı kahramanımız.

Tetikçiyi kahraman olarak kabullenmemizi ve bu kahramanın da ruh halini anlamamızı istiyorlar.

Bunu, önce tetikçinin yüzlerce kurbanının yakınlarına sormak gerekmez mi?


11 Şubat 2002
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED