T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bayram, zaman, insan...

Bayram birçok insan gibi benim için de insan ve zaman üzerine düşünme fırsatı demektir. İnsan demek biraz zaman demektir. Üzerine az düşündüğümüz ama "ölümlü" olarak çok tâbi olduğumuz şeydir zaman. Zihin de, algı da tâbidir zamana. Değişen dünya insan zihni ve algısında belki ağır ama köklü değişikliklere yol açıyor. Ve kimse bu değişimden, bu değişikliklerden muaf değil.

İnsan algısındaki, etikteki, estetikteki değişimi kavramak müşküldür, ama hayatidir. Zira etik, estetik, zihniyet değişimi, bunun toplumsal, teknolojik değişimle ilişkisi, bir zamanı başka bir zaman, bir çağı başka bir çağ kılan şeydir.

Zamanı nasıl algılıyoruz, "zamanlar hiyerarşisi"nde neyi merkeze alıyoruz?

Bu ülkeyi, bu ülkenin siyasetini, ekonomisini böyle sorgulamak da mümkün. Daha doğrusu zihinden ve algıdan, siyasete ve kültüre giden hattı bu şekilde anlamak da mümkündür...

Bu konuda, bir 20. Yüzyıl bilgesi, Octavio Paz; pek sevdiğim, yazılarımda sıkça kullandığım bir söyleşisinde bakın ne diyor...

"Ortaçağ için önemli olan şey ebediyetti, zamanın dışında bir zamandı. Ortaçağ'ın insanları geleceğe inanmazlardı. İnsanın ruhunu kurtarmasıydı amaçları, dünyayı kurtarmak değil.

Sonra modernlik geldi ve farklı bir zaman kavramı doğdu. Kurtarılması gereken bireyin ruhu değil, insanın nesliydi artık. O da ilerleme ile kurtarılacaktı. Herkesin aynı "tarih" yürüyüşüne katılmasıyla gerçekleşecekti. Geleceği kurmak adına bugünü feda etmeyi göze almıştık.

Şimdi ise 'şimdiki zamanı' keşfettik. O, gelecekten farklı. Ona dokunabiliyoruz. Kısacası artık hayal gücümüzü yöneten, 'gelecek zamandan şimdiki zamana ertelenmiş bir süreklilik' değil. Biz onun yerine, zamanların ve mekânların kavşağında, üst üste çakışan bir zaman ve etki uyumu noktasında, yani bir tek anın içinde biraraya gelen 'katıksız zaman'da yaşıyoruz. Bu, 'gelecek kültü'nü sahiplenen modernliğin inkâr ettiği 'ölümü kabul etmek' demektir. Ama aynı zamanda hayatın yoğunluğunu da kucaklamaktır. Bir tek anın içinde, insan yapısının hem karanlık hem ışıklı yanı biraraya gelmektedir..."

Şimdiki zaman hepimizi, her yerde, her açıdan kuşatıyor...

Şimdiki zaman üzerine, daha doğrusu şimdi yaşanmak üzere dillendirilen talepler; doğal olarak, toplumun, kültürün doğal çeşitliliğine uygun olarak öylesine çeşitli ve birbirinden öylesine farklı ki, modernliğin işaret ettiği benzer isteklerden oluşan "çokluğa" değil, öz olarak birbirinden değişik taleplerden meydana gelen bir "çoğulluğa" yol açıyor. Türlü ve çeşitli, çelişen ve kesişen şimdiki zaman projelerine zemin hazırlıyor ve bu çağın yaşadığı çoğulculuğun dünün çoğulculuğundan nerelerde farklı olduğuna işaret ediyor.

Bugünün, şimdiki zamanın çoğulculuğu toplumlardaki kimlikler haritasının, kimlikler içinde bireysel şimdiki zaman taleplerinin öne çıkmasının, yani kimlikler içinde bireyselleşme ve bireyleşme eğiliminin doğması bu yüzden... Bu yeni çoğulculuğu görmeyen, anlamayan, hissetmeyen ve reddeden siyasi sistemlerin Türkiye gibi krizden krize koşması da bu yüzden.

Temelde farklılaşıyoruz, farklılaştığımız oranda evrenselleşiyoruz. Evrenselleştikçe bugünü bugün için inşa ediyoruz. Ama her şeye rağmen yaşadığımız gün, ne dünden ne yarından ne de ideallerden bağımsız...

Yine de kurmamız gereken bir şey var.

Kurmamız gereken; şimdiki zamana ve şimdiki zaman gerçekliğine ilişkin, toparlayıcı, kuşatıcı bir işlev görmesi gereken "etik ve siyaset"tir..

Bu noktada tekrar Paz'a dönelim, onunla başladık onunla bitirelim:

"Böyle bir uygarlıkta, şimdiki zaman, gelecek ya da ebediyet için feda edilmeyecektir. Ölümü inkâr ederek şimdiki zamanda yaşamak da söz konusu olmayacaktır. Daha çok ölümün bilincinde olarak, çeşitliliğimizin ve duyularımızın tam özgürlüğünü yaşayacağız. Yeni uygarlığın temelleri, bu özgürlüğü ve yaratıcılığı yücelterek; şimdiki zamanın çoğulculuğu korumaya çalışacak; farklı zamanların çoğulculuğunu da yaşatmaya çalışırken, 'başka' olanların şimdiki zaman varlığını da koruyacak. Bunun siyaseti ise bir kültürler diyaloğu olacak..."

İnsanı, zamanı, hayatı böyle düşünmek, onların siyaset dediğimiz, huzur, refah dediğimiz şeylerle iç içeliğini görmek de demektir...



23 Şubat 2002
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED