|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Koltuğumu seve seve Erbakan'a devrederim
"Erbakan bizim doğal liderimizdir diyen" SP Genel Başkanı Recai Kutan, "Erbakan Hoca siyasi yasağı kalktıktan sonra derse ki 'ben eski pozisyonumda siyasete devam edeceğim' seve seve bu koltuğu kendisine veririm" şeklinde konuştu.
ABD'nin Irak'a yönelik müdahalesi gündemde. Türkiye, bu müdahaleye katılmalı mı? Türkiye'ye etkileri nasıl olur? Ben şuradan başlamak istiyorum. 1991 yılında Irak'a yapılan müdahalede Saddam devrilebilirdi. Ancak bu olmadı. Çünkü ABD'nin ileride Irak'a yapacağı müdahalenin gerekçesi kalmayacaktı. Bu durumda ABD Kuzey Irak'ta Kürt devleti kurulması, Irak'ın güneyinde Şii devleti kurulması ve Irak'ı 3'e bölme planları gerçekleştirilemeyecekti. Böylece Ortadoğu petrollerine müdahale imkanı kalmayacaktı. Zaten ABD'nin Afganistan'a yönelik müdahalesinin en önemli nedeni de enerjidir. Asıl hedef Orta Asya petrollerinin Afganistan üzerinden Hint Okyanusu'na indirmektir. Buradan petrolü Japonya, Uzakdoğu ve ABD'nin batı yakasına en kolay şekilde ulaştırmaktır. Irak üzerine yapılacak müdahale ABD'nin uzun vadeli milli menfaatlerinin gereği olan müdahaledir. Ancak Türkiye'nin milli menfaati Irak'ın toprak bütünlüğüdür. Türkiye'nin komşuları ile en ileri seviyede siyasi ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirmesidir. Türkiye İran, Irak ve Suriye ile ileri seviyede ilişki içinde olmalıdır. Irak'a müdahale Türkiye'nin yüzde yüz aleyhinedir. ABD, "Bizim derdimiz Saddam'ı alaşağı etmektir." Bunu nasıl yapacak. Türkiye üzerinden olmadıktan sonra Irak'a müdahale sözkonusu değildir. Biz buna kesinlikle karşıyız. ABD, bir tek askerinin burnunun kanamasını istemez. Irak havadan bombalanacak ve Barzani ile Talabani güçleri desteklenecek. Bombalama ve bu güçlere destek Türkiye üzerinden olacak. Türkiye isterse bu harekatı engelleyebilir mi demek istiyorsunuz? Türkiye bunu engelleyebilir. Türkiye'nin üslerini kullandırmasına izin vermemesi halinde bu engellenir. Ancak mevcut olan iktidar yakasını öylesine kaptırmış ki ABD'liler bile 'Türkiye'nin başka şansı yok' diyorlar. Irak harekatında doğrudan veya dolayı olarak Türkiye yer almamalıdır. Türkiye'nin bu harekette yer almasına halkın büyük çoğunluğu destek vermez. Hatta çocuklarının bile harekata katılmasını isteyemenler çıkacaktır. 'Radikal' demedim
Tayyip Erdoğan için 'radikaldir' şeklinde bir açıklamanız oldu. Bana gazeteciler sordu. 'Tayyip Erdoğan en radikaliniz şimdi en uzlaşmacı görülüyor' dedi. Ben kesin olarak 'Tayyip Erdoğan bizim en radikalimizidir' demedim, diyen gazetecilerdir. Ayrıca "Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri normal psikoloji içinde söylenen sözler değil" demedim. Necati Çelik'in beyanatı üzerine söylediklerimi Tayyip Erdoğan'a yamadılar. Arkadaşlar ayrılmışlardır. Çizgilerini belli ettiler. 'Biz Milli Görüşçü değiliz, eski bir partinin devamı değiliz' diyorlar. AK Parti'nin bizim için diğer partilerden farkı yoktur. Ancak bu elmanın iki yarısı değildir. Saadet Partisi ayrı bir elmadır, AK Parti ise ayrı bir elmadır. İleride birleşme umudu görüyor munusuz? Bizim camiamızın hepsinin temennisi keşke ayrılmasaydık noktasındadır. Yani tabandaki eğilim birleşme eğilimindedir. Ancak biz 'tamam ayrıldınız gittiniz bizim sizinle işiniz yok' diyemeyiz. Milli Görüş çizgisinde olacak herkese kapımız açıktır. Birleşmeden daha çok sürtüşme gündemde galiba. Bunun artmasından endişe ediyor musunuz? Benim baştan beri ifade ettiğim husustur. Arkadaşlarla özel olarak görüştüm. Bu görüşmede "Benim en fazla üzüldüğüm husus şudur: '30 yıl omuz omuza mücadele etmiş insanların arasında dedikodu, gıybet ve hoşa gitmeyen tavırlar başlar. Bu politikanın dogasından gelen birşeydir. Bir arada olmanın bazı mahzurlarını görmüş olabilirsiniz. Bir kefeye bunu öbür kefeye de 30 yıl kardeşce mücadele etmiş insanları koyunuz bakın bakalım hangisi ağır basar' dedim. Bu görüşümü işin başında yetkili arkadaşlara ifade ettim. İstesek de istemesek de iş bu noktaya gidiyor. Yakın bir zamanda il ve ilçelerde bu olacak. Ben arkadaşlara "Bildiğiniz yolda kendi doğrularınız söyleyin. Birilerini tenkit ederek yükselme bizim yolumuz değildir" diyorum. Şunu sormak istiyoruz. Fazilet Partisi döneminde 'Milli Görüş' söylemini fazla kullanmadınız. Neden acaba ? O zaman da Milli Görüş'ü kullandık ama bu kadar sıklıkla kullanmadık. Milli Görüş gerek siyasi alanda ve gerek ekonomik alanda bazı prensiplerdir. Bu söylem Fazilet döneminde de muhafaza edildi. Kelime olarak belki sık olarak kullanmadık. Ayrılma olması nedeniyle bugünün şartları içinde ne olduğumuzu net olarak ortaya koymak için 'Biz olduğumuz yerde duruyoruz' mesajı vermek istiyoruz. Milli Görüş çizgisinden sapma göstermediğimizi göstermek için bu kelimiyi daha çok kullanıyoruz. Şubat'ın önemli olduğunu söylediniz. 22 Şubat 2003'te Necmetin Erbakan'ın yasağı kalkıyor. Koltuğunuzu ona bırakacak mısınız? Bu büyük ölçüde Erbakan Hocamız'ın vereceği karara bağlıdır. Erbakan Hoca siyasi yasağı kalktıktan sonra derse ki 'ben eski pozisyonumda siyasete devam edeceğim' seve seve bu koltuğu veririm. Öyle mi der yoksa başka türlü mü der onu bilemiyorum. Özveri göstermeye hazırsınız yani... Bunu özveri olarak görmüyorum. Bunu tabii bir olay olarak görüyorum. Ben Erbakan Hoca'yı 1947'den itibaren tanıyorum. Bu siyasi mücadele için ne çileler çektiğini en yakından bilenlerden biriyim. Bu siyasi hareketin belli bir noktaya gelmesi Erbakan Hocamız'ın büyük gayretlerinin neticesidir. Bizim doğal liderimizdir. Bunu hiçbir zaman unutmam. AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg'un e-mail mesajlarının açıklanmasına ne diyorsunuz? Bu hanımefendinin e-maillerinin muhtevasını bilmiyoruz. Çünkü bunların ne ölçüde doğru olduğu hususunda bir kanaatimiz yok. Bizim hukukumuzda hukuk dışı yollardan elde edilmiş delillere itibar edilmez. Hukuk dışı yollarla elde edildiği zannediliyor. MİT ve Genelkurmay 'bizim alakamız yok' dedi. Bu e-maillerin muhtevası hakkında görüş bildirmem. Ancak yapılan eylem hukuk dışı eylemdir. Bunun üstüne mutlaka gidilmelidir. Bu tamamen hukuk ihlalidir. BAŞÖRTÜSÜNÜ SAVUNACAĞIZ RP'nin ardından FP de kapatıldı. Bu çizginin Türkiye'de siyaset yapması istenmiyor mu? Bunun muhtelif sebebleri var. Bir kesim Türkiye'yi sadece kendilerinin yöneteceğini düşünüyorlar. Bunların gözünde halkın büyük bir bölümü cahildir. Milli Görüş çizgisi ise 'Birilerinin dediği değil milletin dediği olacak' dedi. Milletten çok büyük destek aldı. MSP döneminde hükümet oldu. Refah Partisi en büyük parti oldu ve Başbakan çıkardı. Ancak bazılarının işine gelmediği için Refah Partisi kapatıldı. Ancak AİHM'de bu karar haksız bulunacaktır. FP'nin kapatılmasının ise izahı hiç mümkün değil. Gerekçe olarak başörtüsünü savunmamız gösterildi. Gayet tabii ki savunacağız. Başörtüsü sorunu Türkiye için ciddi bir sorundur. İlahiyat fakültelerinin önünde hâlâ eylem yapılıyor. "Fazilet olarak hiç mi kusurunuz yoktu?" diyor. Kusurumuz olsaydı savcı bunları ortaya koyardı. Getirdiği sadece başörtüsüdür. FP hakkında verilen karar Anayasa'ya aykırıdır. Bir basın toplantısı yapacağım. Burada verilen kararın Siyasi Partiler Kanunu ve Anayasa'nın yerleşmiş kararlarına neden aykırı olduğunu açıklayacağım. FP'nin kapatılması savunulması mümkün olmayan bir karardır. Peki efendim. FP'nin kapatılmasından sonra hareketinizde bir ayrılma yaşandı. Bu bir zaafiyet meydana getirdi mi? Ben harekete Milli Görüş hareketi olarak bakıyorum. Milli Görüş hareketinde ayrılıkçı hareket olmasaydı şu anda Milli Görüş Türkiye'nin en büyük ve kesin olarak tek başına iktidar alternatifi olacaktı. Arkadaşlarımızın bir kısmı ayrıldı. Tabandan da ayrılanlar var. 'Zaafiyet olmadı' demek yanlış olur. Ancak, Milli Görüş'ü ulu çınara benzetirseniz ulu çınarın gövdesi ve kökleri buradadır. Dallarında budanma oldu. Ancak zaman içinde bu ulu çınar gür olarak gelişecektir. Keşke böyle bir ayrışma olmasaydı görüşü içindeyiz. Böyle bir ayrışmadan kimlerin sevindiği kimlerin üzüldüğüne bakınız ona göre değerlendiriniz.
|
|
|
|
|
|
|
|