T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Bir ipliğini çeksen kırk yamalığı dökülüyor"

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, benim yazılarımın "eksikliğini" gideren ve Türkiye'ye yön vermesi gereken, öyle güzel mektuplar gönderiyor ki, zaman zaman onları sizinle paylaşmaktan büyük zevk duyuyorum.

Bu kez de "Krizin yıldönümü" nedeniyle yazdığım yazının eksik kalan kısımlarını dolduruyor. Kendisine teşekkür ederim.

"Sayın Aksın,

Krizin birinci yılını doldurduğu bugün, bir yılı özetleyen "Nankör kedi" dediler, ekonomiyi yediler" başlıklı yazınızı okudum, düşüncelerinize katılmamak mümkün değil. Milli Güvenlik Kurulu toplantısında "yolsuzluk" konusunda başlayan tartışmanın krize dönüşmesinin üzerinden bir yıl geçti ama Türk halkı içine düştüğü yoksulluk ve bunalımla krizin bedelini ödemeye devam ediyor.

Türkiye 2000'in Kasım ayında bankacılık sisteminde yaşanan krizi atlatma çabası güderken, 19 Şubat'ta ikinci bir kriz yaşandı. Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Başbakan Bülent Ecevit'in, Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nu denetliyor görüntüsü vermesinin rahatsızlığını anlatması üzerine, tartışma çıktı. Anayasa fırlatıldı. Yolsuzluk tartışmasıyla başlayan kriz, Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası'ndan 51 milyar dolar kaybetmesine, halkın yarı yarıya yoksullaşmasına, 1.5 milyon insanın daha işsiz kalmasına neden oldu. Bugün geldiğimiz noktada kayıplarımıza bakarsak, deyim yerindeyse tam "bir ipliğini çeksin, kırk yamalığı dökülüyor" durumu.

Canımız yandığı için ekonomik kayıpları her gün konuşuyoruz. Rakamlar geldiğimiz noktayı gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. Ama bir de rakamla ortaya konmayan kayıplar var.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı görevinden tanıdığımız Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı'na seçilmişti ve dürüstlüğü dillere destandı. Ülke genelinde yapılan anketlerde "en güvenilir" seçiliyordu. Yolsuzlukların yoksulluğa neden olduğunu biliyordu ve bu duyarlılığını çalışmalarıyla da ortaya koyuyordu. MGK'da yaşanan krizin ardından Sayın Cumhurbaşkanı, "kriz yaratma kaygısından" olsa gerek sessiz kalmayı tercih etti. Yolsuzlukların üstüne gittiği için halkın gözünde kahraman olan İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, önce başka bir bakanlığa atandı, ardından da istifa etti. "Yolsuzluk" konusu gündemdeki ağırlığını "krize" devretti, tartışmalar "krizden çıkışa" yoğunlaştı.

Türkiye'nin 2000'li yıllar için hedefleri vardı. Gelişmekte olan Türkiye, dünyanın en büyük 22. ekonomisi idi ve yüzünü Avrupa Birliği'ne dönmüştü. Avrupa Birliği'ne girebilmek için gerekli kriterleri, ekonomik ve sosyal açıdan tamamlamaya çalışıyordu. Aralık 1999'da IMF ile program uygulandı, amaç enflasyonu düşürmekti. Enflasyonu düşürecek, demokratikleşme açısından gelişme sağlayacak, şeffaflaşacak ve Türkiye 21. Yüzyıl'a damgasını vuracaktı.

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkiye, dünya genelinde adını ne yazık ki, yaşadığı krizlerle ve Arjantin'le kıyaslamayla duyurmakta kalmayıp, dünya ekonomisine damgasını "IMF'ye en borçlu ülke" olarak vurdu. Bırakın gelişmeyi, irtifa kaybedip yıllarca geriye gitti. Bir yıl önce pompalanan tüketimin etkisiyle, moral bulan Türk halkı, "Bu bahar rahatlama olacak... Krizden Sonbahar'da çıkılacak" sözlerini duyup da gerçekleşmediğini görünce geleceğe yönelik umudunu da kaybetti. Başladığımız noktadan geriye gitmiş durumdayız. Bu noktada duramayacağımız kesin. İlerlememiz gerektiği de bir başka gerçek.

Yaşamda her zaman yeniden başlamak mümkün. Yeter ki, "güven" ve "umut" duyguları başlangıca temel olsun."

Sevgili dostum Sinan Aygün'ün mektubu böyle. "Yolsuzluklar" nedeniyle başlayan kriz hâlâ sürüyor ama "yolsuzluk dosyaları" sümen altına itiliyor, bir sonuç alınamıyor. Gerçekten de "kriz" nedeniyle gündemden düşürdüğümüz ve çoğumuzun unuttuğu "çok önemli" oluşumlar artık "eski güçleriyle" toplumu etkileyemiyorlar. Zaten iktidardakilerin de istediği böyle bir durum. Ekonomiyi IMF'ye, dış politikayı Amerika'ya ve AB'ye teslim eden bu iktidar, şu günlerde olası bir "erken seçim" için, birbirleri ile "peşrev" çekiyorlar. Bu yalancı pehlivanların bir an önce gerçekten "er meydanına" yani seçim platformuna çıkıp halka "Benden memnun musunuz?" diye sorması mümkün mü? Keşke bir sorsalar da cevabını alsalar.


23 Şubat 2002
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED