T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

YABANCI DİL BİLGİSİ NEYE YARAR?

Kemal Atatürk'e ecnebî gazetecileri sormuşlar: "-Ekselansları acaba kaç lisan biliyorlar?" demişler..

Atatürk tebessüm etmiş: "-Millete hizmet için lisan bilmek lâzımsa Beyrut otellerinde 7-8 dil bilen garsonlar vardır. O halde millet ve devlet işlerini onlara havâle etmek îcab ediyor..."

Avrupalı gazeteciler şaşkın şaşkın bakakalmışlar.. biraz da utanmışlar..

Bizim Mehmed Barlas da tutturmuş dil bilmenin faziletinden, lüzûmundan bahsediyor.. Kendisi birkaç dil bildiği, Cumhuriyet'in dış haber servisinden yetiştiği ve zannederim ecnebî okullarından (veya Galatasaray'dan) mezun olduğu için elbette ki dilbilgisinin faydalarını takdir ediyor.. Malumdur ki, Barlas'ın sıfatı yazarlıktır. Kendisi ne düşünür bilemeyiz.. Fakat bize kalırsa, Sayın Barlas'ı, bugünkü gibi birkaç lisan bilen bir yazar olmak yerine, Refik Halid, Hüseyin Cahit, Peyami Safâ, Burhan Belge, gibi bir kalem sahibi olmak, daha çok mutlu ederdi.. Hattâ Nizamettin Nazif, Ulunay, Hamdi Varoğlu, Mümtaz Faik Fenik ve Bediî Faik gibi üslup sâhibi bir kalem olmak da onun için kâfi bir mutluluk sayılabilirdi.. Fakat ne yazık ki, lisan bilgisi birçok şeye yetmiyor.. Lisan bilmenin, bugün bilgilere ulaşmakta, dünyayı tanımaktaki rolünü kim inkâr edebilir!.. Fakat bir ihtisas asrı olan 20. yüzyılda doğru ve güçlü düşünmek, hayâtı ve kâinatı idrak etmek, bir başka deyişle dehaya ve mükemmele yaklaşmak, ancak anadilini, çocukluktan beri konuşulan dili mükemmel bilmekle mümkündür.. Ecnebî dili bilgilerinin; karizmanın, şahsiyetin, kudretin ve dehânın teşekkülünde en küçük bir payı olmadığı, modern psikolojinin verileriyle de sabittir..

Ecnebî dilleri, olsa olsa, ticarette, seyahatte, eğlencede, araştırma yapmakta, ilim yapmakta işe yarar.. Dehânın, liderliğin, halk sevgisinin, yüksek rûhun, dürüstlüğün, inanılırlığın şartı değildir..

İsmet Paşa, Fransızca bilirdi.. Altmışından sonra İngilizce de öğrenmişti ama Riyaseticumhur'da (Cumhurbaşkanlığı'nda) Fransızca uzmanı Nurullah Ataç'ı kullanırdı.. Devlet umurunu (işlerini) kendi lisan bilgisine bırakmayacak kadar ciddiyeti vardı.. Devlet adamı için, Dışişleri Bakanlığı'nın servisleri, bir işadamı için de kendi şirketlerinin kadroları usta mütercim ve tercümanların kaynağıdır.. Körfez krizinde Baba Bush'la telefonda konuşan rahmetli Özal'ın İngilizcesi, Amerikan liderleriyle mutabakat sağlanmasında ve memleket menfaatlerinin korunmasında acaba ne kadar elverişli oldu? İncelikleri, komplike fikirleri ve tezleri anlatabilmek için Dışişleri Bakanlığı'nın uzmanları kullanılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Bu türden düşünceler, hatıra gelmeyecek şeyler ve uzak ihtimaller değildir!.. Özal'ın İngilizcesi'ni yetersiz bulan bir mühendisle görüşmüştük.. Kendisiyle Amerika'da beraber bulunmuşlar.. Bana verdiği kartvizit hâlâ dosyamdadır. Lozan'da mükemmel Fransızcası'yle müzakere ve münakaşaları yürüten İkinci murahhas Doktor Rıza Nur olduğu halde, taktiklerde, kararlarda elbette ki İsmet Paşa etkili olmuştur.

Denecek odur ki, bir ecnebî dilini bilmek, insan beyninin kudretini ve şahsiyetinin vasıflarını değiştiremez.. Ancak bir aygıt olarak işine yarar..



23 Şubat 2002
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED