T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ne Kurukafa Mehmet Ağa ne de İbn-i Haldun olabildiler

Ekonominin "büyümeye" geçebilmesi için piyasalarda bir talebin olması gerekiyor. Talebin olabilmesi için de şu sıralar herkesin üzerinde durduğu KDV oranlarına bir indirimin yapılması şart gözüküyor.

Sektör temsilcileri Gelirler Genel Müdürlüğü'nün kapısını "KDV indirimi" talepleri çalıp duruyor. Bu taleplere ilişkin yapılan değerlendirmelerde, 1 puanlık genel indirim faturasının devlete 1 katrilyon yük getirdiği ortaya çıkmış.

Esnaf "siftah" yapmadan kepenk kapatırken, yüzde 18, yüzde 26 gibi oldukça yüksek oranlardaki KDV artışı nasıl sağlanacak? Devlet "daha fazla vergi alayım" diye beklerken, vergi gelirlerindeki "reel azalma" kaçınılmaz olacak.

Yetkililer, "Bazı KDV indirim isteklerinin çok haklı sebeplere dayandığını ama ekonomide 3 kuruş gelirin hesabının yapıldığı, IMF'ye de gelir ve harcamalar yönünden çeşitli taahhütlerde bulunulan bir ortamda kısa vadede bir indirimin yapılmasının çok zor olacağını" ifade ediyorlar.

"Allah'tan korkar gibi IMF'den korkan" bu ekonomi yönetimi olduğu sürece, ekonominin krizden çıkıp, büyümeye yönelmesi çok zor.

IMF'den korkanlar bari "tarihten ders" almasını bilseler.

Bundan tam 600 yıl önce bir bilim adamı ve siyasetçi olan İbn-i Haldun bakın neler demiş:

"Vergiler azalınca iktisadi faaliyetler canlılık ve hız kazanır.

İktisat canlanınca vergi toplanan mükellefin tabanı genişler. Neticede az vergi alan devletin geliri çoğalır. Kaybeden ve az kazanan, çok kazanmış olur.

Diğer taraftan yüksek vergi oranları devletin gelirini düşürür. Çünkü tebayı (halkı) ezer, vergi mükelleflerinin teşkil ettiği taban daralır. Sonuçta çok kazanan kaybeder."

İbn-i Haldun, bugün aklı başında olan bütün ekonomistlerin önerdiği "vergi oranlarını aşağıya çekme" önerisini 600 yıl önce gündeme getiriyor.

Beceriksizlikleriyle ekonomiyi krize sokan ve 1 yılı aşkın süredir krizden çıkaramayanların "tarihten ders almasını" istemek hakkımızdır.

Geçmişle geleceği birleştirmek zorundayız

Devlet yönetimi geçmişi gelecekle birleştiren bir yönetim olmak zorundadır. Geçmişle geleceği birleştirmek ise maalesef liderlerimiz nedeniyle pek gerçekleşemiyor. Çünkü liderin çevresindeki, "yağcılar, dalkavuklar" bu tip girişimleri önlüyor, liderlerin kendilerini "dev aynasında" görmesine neden oluyorlar.

Oysa halkımız, "Geçmişle geleceği birleştiren" çok güzel olaylara tanıktır. İşte bunlardan biri.

Çumra'da bir adam eline kazma kürek almış, toprağı kazıyor. Beyşehir Gölü ile Çumra arası 203 kilometre.

İlkbaharda Beyşehir Gölü'nün sular taşınca ta Çumra Ovası'na ulaşıyor ve orada bataklık meydana getiriyor.

Köylünün biri eline kazma alıp Çumra'da bir şeyler kazarken, o günün şartlarına göre köylü giyimine uymayan kim olduğu belli olmayan bir kişi gelip soruyor.

- Sen ne yapıyorsun?
- Ganel gazıyorum.
- Ne ganeli kazıyorsun?
- Su getireceğim.
- Nereden?
- Beyşehir Gölü'nden.
- Beyşehir Gölü buraya ne kadar, bildiğin var mı?
- Bilmiyorum ama, bu su buraya kadar geldiğine göre, ben de ona kadar gidicem.
- İyi anladık ama arkadaş, bu işe senin ömrün yeter mi?

- Bu işe benim ömrüm yetmez ama şurada benim 7 yaşında bir oğlum var. Onunki yeter. Belki onunki de yetmezse ondan sonra gelenlerinki yeter. Birisininki yetecek buna. Birisinin ömrü yetecek.

Kanal kazmaya çalışan Kurukafa Mehmet Ağa, onunla konuşan kişi de Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa'dır.

Ferit Paşa daha sonra sadrazam olur. Almanlar'ın Haydarpaşa-Bağdat demiryolu yapımı sırasında, Kurukafa Mehmet Ağa'nın kafasındaki kanal da, bu arada Almanlar'a yaptırılır.

Devletin bütünlüğünü ve sürekliliğini göstermesi açısından çok anlamlı bir hikaye.


26 Şubat 2002
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED