|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kurban bayramının kanlı görüntüleri herkesi rahatsız etti. Elden gelse en kolay yola başvurulup kurban kesimi yasaklanacak; ama en bağnaz 'lâiklik' anlayışı bile bu tür bir yasaklamayı imkânsız kılıyor. Yılda bir kez ifa edildiği için dünyanın parasını harcayarak kalıcı tesisler kurmak ise akıl kârı değil. Bu sebeple, her bayram, aynı görüntülere tahammül etmek zorundayız. Oysa, bu sorunun çözümü de 'lâiklik'te yatıyor. Daha doğrusu, lâiklik, esasen bu tür sorunları çözmek üzere geliştirilmiş bir yöntem... Türkiye, bazıları ayak sürüseler ve komplolarla önünü kesmeye çalışsalar da, Avrupa Birliği (AB) yolunda ilerleyen bir ülke. Hükümet bütünüyle AB âşıklarından oluşmuyor, ama bugüne kadarki gelişmeler, AB'yi benimsemeyenlerin bile, o yolda atılan adımları hazmetmeye çalıştıklarına işaret ediyor. Özgürlükleri genişletmeyi amaçlayan anayasa değişiklikleri üçte iki çoğunluğu bularak Meclis'ten geçti; uyum yasaları da, tam anlamıyla olmasa bile, iyi-kötü çıkartıldı. AB, değişim anlamına gelen 'sihirli sözcük' olma özelliğini koruyor. Üzerinde hiç düşünülmeyen, hiç konuşulmayan bir konu kaldı: Lâiklik... Acaba, lâiklik alanında AB ile uyum açısından ne durumdayız? Türkiye, Cumhuriyet döneminde, Osmanlı geleneğini sürdürerek, dinî yapılanmayı da devlet hiyerarşisi içerisinde kabul eden bir anlayışı benimsedi. Batı'daki lâik ülkelerden farklı olarak, ibadetler bile kişinin değil devletin ilgi alanında görülüyor. Diyanet işleri başkanlığı başbakanlığa bağlı ve tüzüğüne "Diyanet lağv edilecektir" cümlesini koymak siyasi partiler için 'kapatılma sebebi' sayılıyor. Hac ibadeti Diyanet'in görev alanında, namaz da öyle; buna karşılık kurban ibadeti Türk Hava Kurumu (THK) sorumluluğuna tevdi edilmiş bulunuyor. Tutup yaygınlaşmadı, ama zekât ve fıtre için de, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun okullarda zarf dağıttığını unutmamak gerekiyor. Oysa, lâiklik, ibadetlerin ifasını devletin ilgisinden soyutlayan bir anlayıştır. Bireysel ibadetleri inanan insanlar kendileri yerine getirirler; örgütlü olmayı gerektiren ibadetlerde ise cemaatler devreye girer. Devlet sadece düzenleyici olmakla yetinir. Sözgelimi, sokaklarda kurban kesimine izin vermez, ama kurbanın derisi için adres de göstermez. Dün de yazmıştım: Kurban bayramına ait kanlı manzaraların en önemli sebebi, dinî vakıfların devre dışı bırakılmasıdır; gerçek anlamda lâik bir sistemde, deri toplayan sivil örgütler, lâik devletin düzenleme hakkını kullanarak koyduğu 'hijyen' şartlarına uygun altyapıyı da oluşturmak zorundadır. Bu bayramda sergilenen kanlı manzaralar yüzünden Türkiye'nin AB'ye giremeyeceği çok söylendi de, AB ile aramızdaki en ciddi uçurumun esas bu manzaralara yol açan yanlış lâiklik anlayışı olduğuna işaret eden hiç çıkmadı. Türkiye, dinle ilgili yetki ve sorumlulukları, bireylere ve o bireylerin oluşturduğu örgütlenmelere bırakmalıdır. Yarı-resmi kuruluşlar 'yararlı' hizmetlerini sürdürmek için başka kaynaklara başvurabilirler; devletin dini düzenleme görevi yüzünden üstlendiği maddî kaynaklardan 'yeni anlayış' sayesinde serbest kalacaklar, nice yarı-resmi kurumu ayakta tutmaya yetecektir... Türkiye'nin AB mâcerasında kilit konu, kimse ağzına almasa bile, lâiklik konusudur. Bugün, Türkiye'nin lâiklik anlayışını kavramlaştırırken esinlendiği Fransa dahil, Batı'da, dinin devletle bizdeki kadar içiçe bulunduğu başka bir ülke yoktur. Lâiklik, başta 'anti-klerikal' (din-adamı karşıtı) bir anlayış olarak algılansa bile, dini dindarların içişi olarak görecek biçimde evrilmiştir. Kimin nerede, hangi imamın arkasında namaz kılacağı da, zekât ve fitresini, keseceği kurbanın derisini nereye vereceği de, hacca hangi organizasyonla gideceği de devleti ilgilendirmez lâik ülkelerde. Bizde ise özellikle politikacıları ilgilendiriyor. Baksanıza, Türkiye'deki lâiklik uygulamalarından memnun olmayan partiler de, ülkemizi AB üyesi haline getirmeyi 'kişisel sorun' yapmış liderlerin partileri de, lâiklik eksenli tartışmalara girmekten kaçınıyorlar. Biz nasıl AB üyesi olacağız?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |