|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün Ankara'da adı "ABD-Türkiye Ekonomik Ortaklık Komisyonu" olan önemli bir masa kurulacak. O masada da Türkiye'nin sahip olduğu stratejik değerin, IMF kredileriyle tüketilen kısmından geriye kalan, satılabilir son bölümü için pazarlık yapılacak. Bilindiği gibi Türkiye'nin bölgesel konumu dolayısıyla sahip olduğu avantajlar, ABD ve IMF'nin talepleri doğrultusunda bazı iç ve dış düzenlemeler yoluyla ciro edilmişti. Karşılığında da 20 milyar doları aşan kredi elde edilmişti. Şimdi, Başbakan Ecevit'in reklamı bol ama, muhtevası zayıf ABD seyahatinde ortaya atılan ve Türkiye'nin "özel" durumuna istinaden üretilen "Ortaklık Komisyonu" modeliyle yeni bir pazarlık süreci başlıyor. Türkiye'nin istediği belli: Para ve ayrıcalık! Zaten TOBB ve TİM'in ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'a gönderdiği mektupta da bu ayrıcalık talebi ve ticaretin Türkiye lehine geliştirilmesi isteği apaçık ortaya konuluyor. İşadamları Türkiye'nin, ABD'ye verdiği desteğin paraya ve imtiyaza dönüşmesi gerektiğini düşünüyorlar. Mektubun Hazine Bakanı'na değil de Dışişleri Bakanı'na gönderilmesi, ondan tavassut beklenmesi ve onun Türkiye'yi daha iyi anlayacağının düşünülmesi ilginçtir. İlginç olduğu kadar da bu mektup, kurulacak masanın; ABD'nin başta Irak olmak üzere "anti-terör" savaş stratejisinden Türkiye'ye düşecek vazifelerin altyapı çalışmalarından birisi olduğunun işaretlerini vermektedir. Muhatabın Powell olması kadar kullanılan politik-diplomatik dil de bunu teyid ediyor: "Toplantının, ABD-Türkiye arasında bir Tercihli Ticaret Anlaşması'nın yapılması olanağının araştırılması yönünde kullanılması önemlidir. Türkiye, NATO üyesi tek Müslüman ülke olması, ABD'nin Ortadoğu'da güttüğü politikaları desteklemesi ve teröre karşı çıkması açısından bölgede eşsizdir. Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girişi, şu anda dünyada terörist tehditler yüzünden yaşanan kriz ile birleşerek Tercihli Ticaret Anlaşması yapılmasını 2 taraf için de avantajlı bir hedef haline getirmektedir. Bu konuyla ilgili olarak görüşmelerin gelecek hafta Ankara'da yapılacak olan toplantıda başlatılması desteklenmelidir." Görünen o ki, kriz sonrası IMF-Türkiye ilişkilerindeki mütekabiliyeti andıran yeni bir süreç başlıyor. Bu da "11 Eylül sonrası ABD-Türkiye ilişkilerindeki yeni pazarlık dönemi"dir. Tıpkı IMF'nin vereceği desteğin şartlarını "15 günde 15 yasa" şartına bağlaması gibi şimdi de Washington'un tedarik edeceği ya da doğrudan vereceği desteklere karşı, "Her operasyona açık destek" şartı geliyor. Bunun ilk ve önemli adımı IMF'nin sınırlarını zorlayarak ABD baskısıyla Türkiye'ye 16 milyar dolar kredi açmasıydı. Böylelikle, Türkiye'nin kriz içinde olmasına rağmen krizde değilmiş gibi davranabileceği ölçüde ekonomik stabilizasyon kazanması mümkün hale geldi. Şimdi de bu sürecin "Ortaklık Komisyonu" marifetiyle tahkim edilmesi sağlanacak. Türkiye para ve ayrıcalık istedikçe bu taleplerin karşılanma koşulu Ankara'nın Washington politikalarına daha çok uyumu olacak. Üstüne üstlük, masanın bir tarafında Türkiye'yi temsilen iş dünyası oturacağı için Türk Dış Politikası'nın bütün direnç noktalarına da doğrudan baskı uygulanması kolaylaşacak. Türkiye ekonomik krizden o denli etkilendi ki taviz vermeye, prensiplerini para karşılığı çiğnemeyi alışkanlık haline getirdi. Normal şartlarda uzun tartışmalara yol açacak ve üzerinde asla mutabakat sağlanamayacak konuların bir gecede kanunlaşabilmesi 21 Şubat sonrası Ankara'nın gardının düştüğünün göstergesidir. Bu yüzden, ABD tarafından masaya sunulacak önerilerle şekillenecek komisyon çalışmaları da aynı taviz alışkanlığının tezahüründün başka bir ihtimal sunmuyor. Türkiye, iki yıl içinde kendi ekonomisi ve kendi dış politikası üzerindeki denetimi kaybeden ve bu üniteleri uluslararası tercihlerin kullanımına sunan bir ülke haline gelmiş bulunuyor. İçteki düzenlemelerin değişmez adresi Milli Güvenlik Kurulu'nu andıran bir tür "Süper MGK" ekonomi ve politikanın stratejik değerini faturalayıp Türkiye'ye gerekli ödemelerde bulunuyor. Böyle olduğu için, Türkiye'nin kaderine dair hesaplaşma ya da pazarlıkların adresi de Süper MGK masasının etrafında oturan unsurlara kadar uzanıyor. Bugün ve bugünden sonra kurulacak ve içinde "Türkiye" kelimesi geçecek konuşmaların yapılacağı her masayı bu analiz ışığında okumakta fayda bulunuyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |