T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kim "Dur" diyecek?

Garip şeyler oluyor, çok garip... ABD başkanı George W. Bush'a dünyaya nizâmât verme yetkisi bahşedildiğini hatırlıyor musunuz? Birleşmiş Milletler böyle bir yetkiyi ABD ve başkanına vermiş değil. Afganistan'dan Filistin'e uzanan coğrafyadan da böyle bir yetki devri yapıldığını duymadık. ABD'den de 'yetki' almışa benzemiyor George Bush; kendisinden önceki başkanların aksine, ne halkın oyuyla (rakibi Al Gore ülkenin bütününde Bush'tan fazla oy aldı), ne de 'seçim kurulu'nda (sonradan sayılan oylar Bush'un Florida'yı da kaybettiğini gösteriyor) seçildi; Beyaz Saray'ı Bush'a bağışlayan muhafazakâr Amerikan Anayasa Mahkemesi...

Bilinen demokratik ölçülerle 'seçilmiş başkan' sayılmayacak Bush, koltuğunu, beğenmediği rejimleri gerekirse zor kullanarak değiştirme amacıyla kullanmaktan çekinmiyor. Afganistan'ın başına istediği kişiyi getirmesi için onbinlerce mâsum Afgan'ın hayatını kaybetmesi gerekti. Dikkatini Filistin'e çevireli beri, orada da, yüzlerce sivil can verdi. Bush, Filistin'de, İsrail'in savaşarak elde edemediği sonucu, kendi ilân ettiği 'plan' ile elde etme yolunda; hedefte Yaser Arafat var...

İsrail'in, daha 11 Eylül ufukta görünmezken, 15 Temmuz 2001 tarihinde yapılan bakanlar kuruluna generallerin sunduğu 'haklı intikam' adlı bir 'savaş planı'nı kabul ettiği biliniyor. Bu planın en önemli bölümleri şimdiye kadar hayata geçirildi: Çok can alan bir intihar saldırısı ertesinde, İsrail birlikleri, Filistin topraklarını işgal edip devlet altyapısını yerle bir ettiler... Binlerce genç, kamplarda, gözetim altında... Filistin'in kendisi, tel örgülerle çevrilip bir büyük 'toplama kampı'na dönüşüyor... Şimdi sıra, planın, savaşla ulaşılamayan hedefi olan Arafat'ın Filistin topraklarından uzaklaştırılmasında...

Bu hedefe, İsrail saldırılarında kullanılan silâh ve teçhizatı sağlayan ABD'nin baskılarıyla erişilecek. Bush, geçen hafta ilân ettiği 'Filistin Planı'nda esas niyeti açıkladı: "Arafat'ı işbaşından götürene kadar Filistinlilere devlet yok..." İsrail işgaline itiraz edilmeyecek, serbest seçimler yapılacak, kapitalist ekonominin şartları yerine getirilecek, yolsuzlukların önüne geçilecek...

Ortada 'Bush Planı' denilmeyi hak edecek bir çalışma bulunmadığı, esas niyetin, iki yıl önce Knesset tarafından kabul edilmiş 'haklı intikam' planını hedefine ulaştırmak olduğu o kadar belli ki... "Serbest seçim" baskısı yapanlar, bunu, son serbest seçimde oyların yüzde 80'e yakınını almayı başarmış Arafat'ın 'yeniden aday olmaması' şartına bağlıyorlar...

Yaser Arafat, İslâm coğrafyasındaki pek çok benzeri gibi, işbaşında bulunduğu uzun yıllar içerisinde adı iyi veya kötü her olay içerisinde geçen bir lider. Zigzaglarıyla ünlü. Nereye sarf edildiğini izah edemediği mâlî kaynaklara sahip; yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış durumda. Eş-dost-ahbap kayırmacılığı da yapıyor. Sözün kısası, sütten çıkmış ak kaşık değil. Kendi hallerine bırakılsalar, Filistinliler, Arafat'tan daha şâibesiz, daha kolay sonuç alabilecek, yıpranmamış ve genç birini seçebilirler; ancak Arafat'ı yerinden etme yönündeki dış baskılar, Filistinlileri onun etrafında kenetliyor...

Kaldı ki, kimse, ABD'ye ve George W. Bush'a, "Beğenmediğin lideri ve rejimi değiştir" yetkisi vermedi. Filistin, 'ulusların kendi kaderini tayin hakkı' çerçevesinde bir barışı hak ediyor. Üç milyona yakın insanı, etrafı tellerle çevrili topraklarda, Yahudi yerleşim merkezlerindeki fanatiklerin insafına terk edilmiş halde ve 'Karzai-tipli' birinin liderliğinde yaşamaya zorlayamaz. Dayatma, kan ve ateşi bütün bölgeye yayan sonuçlar verebilir.

Amerika, 'barışçı', insanların 'gönüllü katılımı' esasına dayanan, gücü değil haklılığı ön planda tutan bir söylemi benimsemeli; zorbalık, despotluk, kan ve ateş peşinde koşanlara prim vermemelidir. George W. Bush'un ilân ettiği Filistin planı, ABD'nin tam tersi bir tercihte bulunduğunu açığa vurması bakımından çok tehlikeli. Bu durumda, "ABD'yi ne zamandan beri İsrail yönetiyor?" diye sormamız haklılık kazanır. Ariel Şaron kendi yapamadığını George W. Bush'a yaptırıyorsa, ABD'nin bağımsızlık ve egemenliğinden nasıl söz edilebilir?

Hazin olan şu: Bu yanlışa "Dur" diyebilecek de yok.


2 Temmuz 2002
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED