|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ankara kararsız.. Acaba model olarak "Kremlin" mi alınsa, yoksa "Vatikan" mı model olsa Ankara'ya?.. Kremlin modeli de, Vatikan modeli de kapalı modeller.. Duvarların arkasında neler olduğu, ancak, işaretlerle ve nihai safhadaki sonuçla anlaşılır.. Zaten "Kremlin", Rusça'da "Duvar" anlamına geliyor.. Kremlin'de, Sovyet döneminde de, Rusya Federasyonu'nda da, lider değişimleri, tasfiyeler, önemli kararlar halkın önünde olmaz.. Hani bir Alman atasözü var ya.. -Sosis imalatı da, siyasi kararlar da, halkın önünde, kamuoyuna açık biçimde olmamalıdır.. İkisi de mide bulandırır.. Kremlin'de eskiden lider kadrolarındaki değişiklik, ya ekim törenlerinde Politbüro üyelerinin "Duvar" üzerindeki sıralanmasından anlaşılırdı.. Ya da ölen Komünist Parti Sekreteri'nin tabutu başındaki sıralanmaya bakılırdı.. Rusya döneminde de, Yeltsin her ay bir başbakan değiştirdi.. Sonra kendisini Putin'le değiştirdi.. Bunu Rus halkı, ancak işler olup bitince öğrendi.. Vatikan'da ise, herşeyin merkezi Papa'dır.. Genel olarak Papa ölünce yeni Papa belirlenir.. Kardinaller Papa'yı belirlerken, kimse neler döndüğünü bilmez.. Eğer, Vatikan'ın bacasından beyaz duman çıkarsa, yeni Papa'nın seçildiği anlaşılır.. Kremlin ve Vatikan modellerinde, Ankara'nın örnek alabileceği başka boyutlar da var. Örneğin dış politikada, Kremlin ve Vatikan'ın ideolojileri de, söylemleri de, pratik karşısında hep lafta kalır.. Kremlin gerekirse Faşizm'le (Hitler) işbirliği yapar.. Vatikan da, aynı çizgiyi izleyebilir.. Yönetimde "Merkeziyetçilik" ağırdır.. Dış dünyadaki "Değişim"e direnmek konusunda, Kremlin de, Vatikan da, son noktaya kadar işi götürür.. Bütün kapalı modellerde olduğu gibi, Kremlin'de de, Vatikan'da da, her çeşit kokuşmuşluk, ayıp ve skandal, bol miktarda bulunur.. Mali skandallar, cinsel çarpıklıklar, zorbalıklar, hukuksuzluklar, gücü kötüye kullanma ve her çeşit kural dışılık, zaman zaman Kremlin'den de, Vatikan'dan da taşar.. Şu anda Ankara, Kremlin ile Vatikan arasında bir tercih yapmalıdır. İki modelde de, Ankara'daki çeşitli odaklara cazip gelecek öğeler var.. Örneğin Bülent Ecevit'in de, Papa Jean Paul'un da sağlıkları, görevlerini yürütmeye uygun değil.. Ama Ecevit de, Papa da direniyor.. Bülent Ecevit'i Rahşan Ecevit ve DSP'nin sadıkları, koltuğunda tutmaya kararlı.. Papa'yı da, kardinaller tutuyor koltukta.. Çünkü Papa giderse, hangi kardinalin Papa seçileceği belli değil.. Tıpkı bizdeki koalisyon ortakları, koltuğu bırakırsa, sonunda siyasetten silinebilirler endişesinin var olması gibi.. Vatikan da, bizdeki Avrupa karşıtları gibi çağdaş olgulara karşı direniyor.. Aile planlaması bile günah Vatikan'da.. Kremlin'de "Değişim", zor bir süreç gerektiriyor.. Rusya'da da, bugün güçlü ve zengin olan, yarın tutuklanabilir.. Bankaların, medyaların patronları, kendilerini hapiste bulabilirler.. Gördüğümüz gibi Ankara'nın model sıkıntısı yok.. Bu da bir tesellidir..
ŞAKA
Turp gibi!..
Aslında Bülent Ecevit turp gibi.. Sadece merdiven çıkamıyor,otomobile binemiyor, konuşamıyor, yürüyemiyor.. Gerçekten turp gibi.. Sanki turplar, merdiven mi çıkar, otomobile mi biner, konuşur ve yürürler mi ki?
ANKARA BİZİ YENDİ
Türkiye, hiçbir şeyle gurur duymuyor!
Bugün Türkiye'de ülkenin yönetimi ile ilgili ve etkili kim varsa, aynanın karşısına geçip, kendisiyle hesaplaşmalıdır.. Türkiye yakın tarihin en kararsız ve en karamsar dönemini yaşıyor.. Ekonomik krizler de, iç kargaşalar da aşılabilir.. Ama bunun için, kararlılık, irade ve vizyon gerekir.. Türkiye bugün dağıtmış durumda.. Bülent Ecevit'in bu sağlığı ve bu fiziği ile hâlâ Başbakan olarak kalabilmesi, başlı başına bir kriz kaynağıdır.. "Ulusal Hedef" olarak belirlenen "Avrupa Birliği Üyeliği"nin koalisyon-içi anlaşmazlıklara terkedilip, akıntıya bırakılması, başlı başına bir kriz nedenidir.. Seçim ve Siyasi Partiler yasalarının değiştirilememesi ve demokraside tek çözüm yolu olan "Seçim"in bile, bir "Tehlike" olarak görülmesi başlı başına bir kriz nedenidir.. Türkiye şu anda yönetilmiyor.. Şu anda rüzgârın önündeki bir yaprak gibi sürükleniyoruz.. Son olarak AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen, "Türkiye kendini yüksek beklentilere kaptırmamalı" dedi.. Bu süreç nereye kadar gidebilir?.. Ama, çok kötü bir dönemi yaşıyoruz..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |