|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Futbol tantanası bitti, kendi kısır gündemimize döndük. İyi de oldu. Sayıyla kendimize geldik ve bir kez daha nasıl bir ülkede yaşamakta olduğumuzu fehmettik. Artık yatıp kalkıp hasta Başbakan'ın görevi ne zaman bırakacağını, seçimlerin ne zaman yapılacağını, Kemal Derviş'in parti kurup kurmayacağını, Sema Pişkinsüt ve Murat Karayalçın arkadaşların solu kaç parçaya böleceklerini filan tartışacağız. Mümtaz Soysal niçin vakitlice davranmıyor? Dolar ne oldu, dolar? AB Dönem Başkanı umut verici açıklamalarda bulunmuş, duydunuz mu? Zaten Danimarkalılar bizi çok seviyor abi... Cem Uzan, meydanlara topladığı kalabalığın gerçekte kendisine hayran olduğunu mu düşünüyor? Ekonomik krizi atlatmışız, Kemal Derviş söyledi. İşte sahih ve sahici gündemimiz... Erkan Mumcu, "başardık, iyi yoldayız, bu defa krizi atlattık" edebiyatının Türkiye'ye faturasının 6 milyar dolar olduğunu söylüyordu. Bu, son üç ayın zararı üstelik. Futbol başarısının yarattığı sevinç, demek ki, bir "illüzyon"muş. Demek ki görece başarılar, Ankara eşrafının öne sürdüğü gibi, "Türkiye'nin her alanda iyi yolda olduğunu" göstermiyormuş; sağolsunlar, gittiler arslanlar gibi oynayıp "dünya üçüncülüğü"yle döndüler ama... Hayır, "Medine Bircan olayı"nı hatırlamak istemiyorum. Elim ayağım karışıyor. İçimde bir şeyler "tık" ediyor. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu, Türkiye'nin bir "hukuk devleti" olduğunu ummak istiyorum. Elbette yüce Türk adaleti bu aleni cinayete seyirci kalmayacaktır. Elbette insan hayatına kasteden bilim hırsızlarının, genelge fetişistlerinin yakasına yapışacaktır. Bunu diliyor, bunu umuyorum. Neyse ki dolar biraz düştü, borsa yükseldi, MGK toplantısına gidemeyen Başbakanımız "çok şükür sağlıklı" olduğunu açıkladı da biraz nefes aldık. Zaten Hasan Şaş ve Alpay Özalan da kendi mevkilerinde dünyanın en iyi futbolcuları arasına girdiler. İyi yoldayız. Bu arada ben ne yapıyorum? Bu yazıyı derleştirmek için "istim" bulmaya çalışıyorum. Türkiye'yi yazmak, Türkiye'yi yorumlamak, Ankara'nın kısır ve güdük gündemine takılmak yoruyor insanı. Ayıptır söylemesi, otuz gün boyunca Beig, Djian ve Ballard'la yatıp kalktım. Salinger, Gary, Fante okudum. Lawrence'i yeniden keşfettim. Ama çok şükür ruh sağlığımı kazandım. Refikimizin dediği gibi, "Biz burada boğuluyoruz kardeşler... Biz burada, yaygaracı basın ve 'reyting köpeği' olmuş televizyon şaklabanları tarafından oynatılıyoruz. Televole yaygaracılarının, verecek başka haber bulamayıp hababam milli takımı karşılama töreni görüntülerine yüklenen 'haber kanallarının', eroin gibi alışkanlık yaratan 'sanal' haber sitelerinin ve Türkiye'yi IMF'ye pazarlayan Amerikan ajanlarının elinde esiriz..." Bizi yavaş yavaş öldürüyorlar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |