|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türk şiiri, Cumhuriyet sonrası modern açılımların en özgün seslerinden biri olan Ece Ayhan'ı kaybetti. Bilindiği gibi Ece Ayhan, II. Yeni şiir hareketinin sembolik imzalarının en başında geleniydi. Hatta, dilsel söyleyiş bakımından, en uç figürü, belki de uçurumuydu. Hiç kuşkusuz, O'nun en özgün yanı, şiirsel dile kazandırdığı kapalılığı, gizil gücü, çokanlamlılığı ve yananlam öbeklerini kışkırtan/besleyen şiirlerinde, sentaks kurgusunu/dizgesini ters-yüz edişi ve dolayısıyla bir tür yeni/farklı zihnî işleyiş kanalları/kulvarları açmasıydı. Modern şiirin dilsel bünyesindeki motivasyonu sarsması ve dile dair, modern dünyanın dayanıklı unsur ve motiflerini alt-üst edişiydi. Ece Ayhan, deyim yerindeyse, atonal müziğin Türkçe şiirdeki karşılığıydı. Daima, marjinal bir dünyanın gamlı-iç sesi olarak, şiirsel söylemindeki ana/nihaî unsurları da marjinal bir hizada tutmaya azamî özen ve dikkat gösterdi. Bu bakımdan her sahih şair gibi, oluşturduğu şiirsel dünyayı paylaşmaya aday görünen okuyucusunun nitel bir donanımı ve dilsel-estetik beğeniyi haiz olmasını istedi, bekledi, buna önem verdi. Bu bağlamda, doğrusu Ece Ayhan'ın, kendisiyle aynı suya eğilmiş 'gerçek' bir okuyucu kümesi oluşturduğunu söylemeliyiz. Ece Ayhan, şiirsel dilin ve dolayısıyla anlam haritalarının algılanma/kavranma biçimlerini de deformasyona uğrattı. Dilsel hamleleri dolayısıyla, şiirlerinin ifade ettiği dünya karşısında, yer yer algı körlüğüne bile sebep olduğunu ifade etmek, sanıyorum yanlış olmaz. Bana göre, marjinal bir dünyaya dönük muhayyile kurgusu ve buna yol açan yapılar/nedenler/olgular, Ece Ayhan şiirinin orijinalitesini/tekilliğini sağlasa da, kendisi açısından şiirinin böyle bir mahkûmiyet ve mecburiyeti içselleştirmesi, O'nun daha derin sularda gezinmesini engellemiştir. Anlaşıldığı kadarıyla, dilin iç yüzeylerini, daha koyu-karalık mevzîlerini/alanlarını yoklamaya yol açacak bir hayat tecrübesinden yoksun kalış veya örneğin metafizik bir dünyanın, iç oluşumu ve aşkınlığı zorunlu kılan yapılaşmasıyla yüz yüze gelmeyiş, Ece Ayhan şiirinin sınırlarını daraltmış olmalı. İnsanın, eşyanın, tabiatın, yaşama biçimlerinin ve dünyanın, dil aracılığıyla da olsa, salt materyalist algının nesnesi yapılması, bana sorarsanız, büyük hayatın ve elbette büyük şiirin önündeki en kısırlaştırıcı tutumdur. Ece Ayhan'ı kaybettik; Türk şiirinin başı sağolsun...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |