T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Yazıda habâset ve necâset

Edebiyat gerçekler dünyasıdır... Gerçeği, habis maddelere indirdiğinizde, ortada ne edebiyat kalır, ne de dil.

Bak kızım tam üç keredir, bu kelimeyi kullanıyorsun; hem de 10-15 gün içinde.. (b) ile başlıyan üç harfli bu iğrenç kelimeyi muhtemelen daha evvel de kullanmış olmalısın.. Ben seni ciddîye alıp da okumaya başlıyalı, nihayet 15-20 gün oluyor.. "Ne güzel, demiştim, konuşma dilimizi, içine biraz argo, biraz külhanbeylik, çokça da samîmiyet koyarak kıvrak ve işlek bir üslûb içinde sayfalara döküyor.." Popüler de olsa, mizah tandanslı da olsa bayanlar arasından çıkan seçkin bir kalem diye sevinmiştim.. Ben Türkçe'ye meftûnum.. Onu güzel kullanan, onu güzel konuşan, onu güzel yazan insan da güzeldir.. Ve benim başımın tâcıdır.. Pâkize Suda ile ikinizi, duygu ve fikirlerinizin dozunu iyi ayarlamanız, hem de yaşayan dili, canlı Türkçe'yi dile getirmeniz açısından beğeniyordum.. Fakat bu üç harfli kelimeyi tekrar tekrar sarfetmeniz beni öfkelendirdi, kulağınızı çekmeye karar verdim. Bak Ayşe kızım, bu kelimeyi bir daha dilinize yaklaştırmayın.. O size göre değil!.. Siz ki nisa' tâifesindensiniz.. Zeker tâifesinden olanlara göre daha ince, daha nâzik, daha sevimli, daha şiirli olduğunuza şüphe var mı? Mânâsı da, kokusu da, dokusu da pek çirkin, pek kerîh olan bu kelimenin yanınızda, dilinizde ne işi var? Güzel sözlerinizin uyandırdığı güzel tabloları, güzel duyguları ve güzel hayalleri birdenbire yok ediyor.. Yazınızın başından beri emek çekerek kurduğunuz renkli dünyayı birdenbire tahrîbediyor. Lisan ve edebiyat; güzellikler, sevgiler, hayaller ve de gerçekler dünyasıdır.. Gerçeği, habis maddelere kadar indirdiğiniz zaman, ortada ne edebiyat kalır, ne de lisan güzelliği!..

Senin o güzel saçlarını, güzel yüzünü ve candan gülüşünü gösteren fotoğrafının yeraldığı gazete sayfasını bir kedinin gelip de kirlettiğini görsek ne yaparız?.. Seni bir tarafa bırakalım.. Sen öfke ve kızgınlıkla göklere fırlarsın! Biz ne yaparız? Mel'un kediyi bacaklarından yakalayıp yere vurmaktan kendimizi alabilir miyiz?

Bak güzel Ayşem, eskiden aşk belâsından kurtulmak isteyenlere, ilâç olarak (sevdiğin kızın yüznumaradaki halini düşün yeter!) denirdi.. O nesneyi, değil dile getirmek, hayâl etmek bile, aşk gibi dünyanın en kudretli duygu ve îmanını yoketmeye yetiyor.. Gördün mü tahripkârlığını! Birşey daha söyleyeyim: Pakize de bâzen serbest ve müstehcen yazıyor, ama işi pespaye kelimelere kadar indirmiyor, haberin ola!..

  • OSMAN AKKUŞAK



  • 15 Temmuz 2002
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED