T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyaset "hızlı çekim" kaldırmaz...

Herşey iyi güzel de ben en çok merkez medyanın eski Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın başına hâle yerleştirmeye çalışmasına şaşıyorum. Yıllarca sesi soluğu çıkmayan, "kültürden haz etmeyen bir Kültür Bakanlığı"nın başında oturan Talay, üç günün içinde çok önemli bir "siyasi şahsiyet" oluverdi! Talay da, "9'lar"dan Tahir Köse'nin tarifini verdiği, üç gün öncesine kadar DSP'nin "En fazla ağlayanlar ve Ecevit'i en fazla alkışlayanlar"ından birisi değil miydi? Ne oldu ne bitti de, son olarak bakanlığının para yardımıyla ortaya çıkan Handan İpekçi'nin filmini yasaklatan, Kalan Müzik'in kapısına kilit asmasına az kalan bir Kültür Bakanı üç gün içinde Türk siyasi hayatında bir "model" olabildi? Frankfurt'tan beri daha neşeli bir ruh haline kavuşan gazetecinin kaleminden çıkan şu satırlara bakın: "Model ne mi olmalıdır? Eski Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın, Türkiye'nin kültür konularına bakışındaki ufku örnek alın yeter."(!) Aaaa, bu kadarı da biraz fazla olmuyor mu? Ekonomik olarak, kültürel olarak, siyasi olarak geri bir ülkede yaşıyoruz dediysek, bu kadar da değil herhalde! Her iş bitti, geriye bir tek Talay'ın "model" olması mı kalmıştı... İsterseniz, Talay'ı "model" olmak bakımından çok kolay bir testten geçirelim: Eski Kültür Bakanı söylesin bakalım, daha geçenlerde TBMM'den geçen RTÜK Yasası'na "9'lar" gibi davranarak "Hayır" mı dedi, yoksa ülkenin kültürel hayatının canına okunmasını içine sindirenler arasında mı yer aldı?

*   *   *

Ülkenin en büyük gazetesi "Korkunç Yenge" figürünün geliştirilmesinde yarar görüyor. Şu manşete de bakın: "10 bin DSP'liyi tasfiye etti"(!) Şu da spotu: "İngiliz gazetesi Financial Times, Rahşan Ecevit'i, eşini iktidardan ederek giyotinde idam ettiren Fransız Kraliçesi Marie Antoinette'e benzetti." Çok eğlenceli bir manşet olduğu muhakkak... Öyle de kurnazca kaleme alınmış ki, manşete gözünüzü biraz kısarak göz atsanız, tasfiye edildiği söylenen "10 bin kişi"nin Çin Kültür Devrimi'nde telef olanları çağrıştırması işten bile değil! Büyük gazete çok da ısrarcı; haberi iç sayfasına "O bir Marie Antoinette" başlığıyla vermeyi de unutmamış. Ve de tabii, Kraliçe'nin de giyotinle son bulan kısa hayat hikayesinin yer aldığı bir çerçeve yazı! Bütün bu yakıştırma ve çağrışım zincirlerinin çok komik kaçtığı da muhakkak. Ancak bu komik durum aynı zamanda merkez medyanın içinde bulunduğu "acz"in de bir işareti. Aklı sıra bir şeyler "dizayn" etmeye çalışıyor ama, aklı ve gücü bundan ibaret. "Yeni oluşum"un nasıl, "yelpaze"nin neresinde ve hatta niçin serpilmesi gerektiği hakkında aslında o da pek bir şey bilmiyor. "Merkez solda" yer alan bir oluşuma taraftar değil; herkes "kucaklansın" istiyor. Ama o takdirde de mevcut merkez sağ ve merkez sol oluşumlar başa bela! ANAP'ı, DYP'yi ve tabii barajı rahatça geçebileceğine artık hemen herkesin ikna olduğu CHP'yi ne yapmalı? "Merkez sağ" dediğiniz şey Bayar'dan ibaret olsa mesele yok, ama ne yazık ki değil... Yapılmak istenen bir diğer sınıflama "AB yanlıları-AB karşıtları" sınıflaması. Fakat bu sınıflamada da problem çok... MHP ile Şükrü Sina Gürel'li bir DSP'yi "AB karşıtları" cephesine yerleştirmek kolay; peki ya AKP ve SP ne olacak? Bu zor görev de Milliyet gazetesi genel yayın yönetmenine düşmüş. Mehmet Y. Yılmaz, "Programında AB olan yeni bir hükümet kurulur mu?" başlıklı yazısında cenahları belirlemek için çok ter dökmüşse de, işin içinden çıkamamış. "Genel kutuplaşmada AB karşıtı olarak gördüğüm SP" diyor! Nereden çıktı bu hepten temelsiz tespit; herkesin (ve tabii Yılmaz'ın da) bildiği gibi SP, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülmekte olan Refah Partisi ve Fazilet Partisi davalarıyla zaten çoktan AB'de değil mi? SP'nin (AKP'yi bile geride bırakarak) AB ile ilgili girişimlerde ayak sürüdüğünü gören duyan var mı?

*   *   *

Merkez medyanın "Yeni Oluşum"un parıldayan istikbalini çizerken hiç, ama hiç hesaba katmadığı bir mesele daha var. Bundan böyle MHP'nin neler yapabileceğine dair konuşan hiç kimse kalmadı! Sanırsınız ki MHP buhar oldu, siyasetten çekildi... Elinde tek varlık nedeni olarak en başta "idam" ve "anadil" olmak üzere sıraya dizilecek olan AB kriterlerine muhalefet etmek kalan MHP, "can havliyle" kim bilir neler yapacak! Bu kuvvetle muhtemel gelişmeleri şimdiden daha iyi sezebilmek için isterseniz şöyle bir sahne hayal edin: TBMM'de aslında "Öcalan dosyası" demek olan "idam"a ilişkin yasa tasarısı görüşülüyor; elinizde artık bugüne kadar gruplar arasındaki "diyalog"u büyük ölçüde kendisine borçlu olduğumuz Hüsamettin Özkan da yok; ve MHP'li hatipler sırasıyla söz alıyorlar; ve işaret parmaklarıyla başta "Yeni Oluşum"u oluşturan milletvekillerini işaret ederek neler neler söylüyorlar; sadece söylemiyor, muhalefetlerini "can havliyle" başka türlü de ifade ediyorlar; TBMM'nin önü zaten miting alanına dönmüş; vesaire... Hadi bakalım; ne olduğu, nasıl olacağı, niçin gerekli olduğu bir türlü anlatılamayan "Yeni Oluşum" Türkiye'nin başını AB'ye soksun da görelim!

Yani sözün kısası, siyaset "hızlı çekim"i hiç mi hiç kaldırmaz...


15 Temmuz 2002
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED